Aziz Nesin'in 1977'de yayımlanan romanı, toplumun ve bürokrasinin aksayan yönlerini alaycı bir üslupla ortaya koymaktadır. Nüfus kâğıdı olmadığı için devletin yaşadığına inanmadığı bir kahramanın başından geçen olaylar komik bir dille anlatılır.
Yaşar, bu olaydan çok önce hapse girmiştir. Birinci koğuşta boşalan yere getirilmiştir. Koğuşa geldiği ilk gün herkes onun deli olduğunu düşünmüştür. Yaşar, sürekli olarak olmadığını, yaşamadığını söylemektedir. Koğuştakilere yaşamını anlatmaya başlar. Yaşar, daha on iki yaşında iken yaşamadığını anlamıştır. Babası onu hükümet okuluna yazdırmaya götürmüştür. Fakat nüfus cüzdanı olmadığı için yazılmamıştır. Babası ile nüfus memurluğuna gittiklerinde daha komik bir durum onları beklemektedir. Memur, kütüklerde babasının bir çocuğu olduğunun yazdığını tespit eder. Fakat çocuk Çanakkale Savaşında şehit düşmüş olarak kayıtlıdır. Ne yapsalar da devlet yanlış yapmaz denildiği için dertlerini anlatamazlar. Kütüklere göre, Yaşar'ın annesi, babası ile 7 yaşında iken evlenmiş, bir de onunla evlenmeden önce bir başkasıyla da evlenmiştir, güya Yaşar bu evliliğin mahsulüdür. Bundan sonra Yaşar'a asla nüfus kâğıdı alınamaz. Yaşar'ın kendinden önce dört kardeşi ölmüştür. Ailesi yaşasın diye adını Yaşar koymuştur. Fakat kayıtlarda şehit yazıldığı için devlet onun yaşadığına asla inanmamıştır. Yaşar büyüdükten sonra Ayşe isimli bir kızla nişanlanır. Tam evlenecekleri zaman asker kaçağı diye götürülür. Yaşar'ın babası durumu anlatır. Devlet belki böylelikle Yaşar'ın yaşadığına inanır diye Yaşar'ı askere gönderirler.
Yaşar, cezaevine gireli 3 gün olmuştur. Koğuştaki herkes onun tatlı diliyle anlattığı hayat hikâyesini dinlemekten çok mutludur. Yaşar bir de saz çalıp yanık türküler söylemektedir. Yaşar, askerlik hayatını anlatmaya başlar. Bütün arkadaşları terhis olduğu hâlde kendisi terhis olamamaktadır. Nüfus kâğıdı gelmediği için günler geçer, terhis olamaz. En sonunda insaflı bir komutan onu gönderir. Köyüne döndüğünde babasının öldüğünü öğrenir. Miras işleri için çok uğraşır, bir süre bürokrasi yüzünden sinir krizi geçirir. Tımarhaneye atılır. Hastanede bir yıl yatmak zorunda kalır. Çünkü nüfus cüzdanı yoktur! En sonunda hastaneden kaçar da kurtulur. Fakat kocaman şehirde babasının mirasını da alamadığından parasız kalıverir. Nüfus cüzdanı olmadığı için işe de girememektedir.
Yaşar, hayat hikâyesini kaldığı yerden anlatmaya başlar. Satı Bey adında bir baba dostu ile tanışmıştır. Satı Bey'in gerçek ismi Satılmış'tır. Fakat o kendini İstanbullu gibi tanıttığı için ismini değiştirmiş, yalancı bir politikacıdır. Yaşar, ona derdini anlatır ve işinin olmadığını söyler. Satı Bey, ona bir kart yazar. Kartı gösterdiği her iş yeri onun referansı ile Yaşar' ı işe alacaktır. Yaşar, nişanlısı Ayşe'ye hayal ettiği gibi müzede hademe olup onu da yanına alacağına dair söz vererek yola çıkar. İstanbul'da bir hemşerisini bulur. Hemşerisi eşinin parasıyla geçinen sahtekârın biridir. Çıkan için Yaşar'a yardım eder. Yaşar, hademe olmak için müzeye her gün gider. Fakat müdürle bir türlü konuşamaz. Bu arada Satı Bey'in de politikadaki üstünlüğü sona ermek üzeredir. Bir an önce işe girmezse elindeki kâğıt hiçbir şeye yaramayacaktır. En sonunda müdüre ulaşır. Müdür, Satı Bey ismini duyar duymaz büyük bir ihtimam gösterir. Ama işe almaz. Yaşar'ın dertleri bitmez. Eve döner dönmez nişanlısından bir mektup alır. Yanına almazsa onu başka biri ile evlendireceklerdir. Yaşar iş de bulamamıştır. Nişanlısı Ayşe'yi bir köşke hizmetçi olarak verir. Kendisi de iş arayacaktır. Yaşar, nişanlısından aldığı parayla bir adamla ortak olup manav açar. Sözleşmede her ikisinin de adı yazmaktadır. Manav çok iyi çalışmaktadır. Bir sürü para kazanırlar. Fakat ortağı bir süre sonra bütün malzemeleri ve paraları alarak kaçar. Yaşar'ın yine nikâh yapmak için yaptığı bütün çabalar boşa gitmiştir. Yaşar, ortağını mahkemeye de verse kimliği olmadığı için mahkeme onun sahtekâr olduğuna inanır, bir de vergi ödemek zorunda kalır. Yaşar, bundan sonra resmî bir dairede odacı olmak için uğraşır. Fakat daireye girer girmez şapkasını kaybeder ve şapkasını kayıp bürosundan bürokrasiye takıldığı ve nüfus cüzdanı olmadığı için alamaz. Yaşar, İstanbul'da birkaç işe girer, hiçbiri sürekli olmaz. Bir de Ayşe hamiledir. En sonunda Ayşe'nin çalıştığı konakta bekçi olur. Çok iyi para kazanmaktadır. Fakat ev sahibi onun nüfus kâğıdının olmadığını anlayınca işten kovulur.
Koğuşta başından geçenleri anlattıkça arkadaşları hapisten çıkınca Karakaplı Nizami Bey'e giderse her sorunu çözeceğini söylerler. Yaşar, burada para kazanmanın yolunu da bulur ve epey para toplar. Hapis, ona tam bir hayat üniversitesi olur. Her türlü entrika ve üçkâğıtla para kazanmanın yolunu öğrenir. Artık hapisten çıkacağı gün gelmiştir. Hapse girdiği ilk gün kirli ve kötü giyimli olan Yaşar manken gibi ve altın yüzüklerle hapisten ayrılır. Onun artık piyasadaki Karakaplı Nizami Beylere ihtiyacı yoktur. Çünkü kendisi Karakaplı Nizami Beylerden biri olmuştur. |
|