FABL Hayvanlar, bitkiler ve cansız nesneler arasında
geçtiği hayal edilen öğretici masallar. Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulur.
Olaydaki kişilere insan karakteri ve davranışı verilir. Asıl masallardan
kısadır.
FALNAME Fal ile ilgili kitap. Falın her bir çeşidine göre
düzenlenen eserler. Yıldızname, tefe’ülname, hurşîdname, ihtilacname,
kıyafetname, kehanetname adlarıyla da bilinirler. Falnameler çokluk manzum yazılırlar. Nesir halinde
yazılanlarına genellikleyıldıznamedenir.
Falnameler Kur’ân falı, kur’â falı gibi dallara da ayrılırlar. Kur’a taşları veya bir kağıt üzerine çizilmiş
noktalar ve noktaların meydana getirdiği şekilleri konu edinen kur’a falları
daha çok Hz. Ali’ye nispet edilir. Edebiyatımızda Cem Sultan’ın Divan’ında yer
alan Faly-ı Reyhan-ı Sultan Cem adlı kur’a falı meşhurdur.
FASIL Ayırma, bölme. Bir kitabın bölümlerinin her biri. Mevsim mânâsına da gelir. Fasl-ı zayf (yaz
mevsimi), fasl-ı şitâ (kış mevsimi), fasl-ı hazan (sonbahar mevsimi). Tiyatro oyunlarında perde anlamında kullanılır. Türk sanat musikisinde bir defada çalınan aynı
makamdan parçaların tamamına denir.
FASİH Dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve
açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve âhenk bakımından kusursuz
olması.
FESÂD-I TELİF Söz veya yazıda anlamın anlaşılmayacak kadar
karışık olması.
FESAHAT Sözün ses ve anlam kusurlarından kurtarılması
yolları. İfadenin kusurlardan uzak bulunması hali fasîh’tir. Sözün söylenişi ve
işitilişi tatlı olmalı, anlaşılmasında güçlük çekilmemelidir. Divan
edebiyatında fesahat, kelimede fesahat, kelâmda fesahat diye ikiye ayrılır: 1.Kelimede fesahat: Aynı veya yakın mahreçten çıkan
harflerin bir kelimede toplanmamasına (tenâfür-I hurûf), (er kalkılınca);
kelimeleri meydana getiren harflerin kaynaşmasında telaffuz zorluğu olmamasına
(mütenâfir) (ör. tartırttı); anlamı herkes tarafından bilinmeyen kelimelere yer
vermemeye (garâbet), kelimeyi vezne uydurmak için şeklini değiştirmemeye, çok
anlamlı bir kelimeyi meşhur olmayan anlâmında kullanmamaya gramer hatası
yapmamaya (kıyasa muhalefet) dikkat edilir. 2.Kelâmda fesahat: Telaffuzu güçleştiren
kelimelerin yan yana getirilmemesi (tenafur-I kelimât). (Örneğin: Şu köşe yaz
köşesi şu köşe kış köşesi), zincirleme tamlama (tetâbu-I izâfât) yapmamaya
(Örneğin: Ali’nin ceketinin cebinin içi); Cümle kuruluşunun sağlam olmasına,
önce söylenecek sözü sona, sonra söylenecek sözü öne almamaya, sözün
düğümlenmemesine dikkat edilir.
FİKSİYON Bir sanat eserinde uydurularak bulunmuş şey.
Günümüzde, roman, kısa hikaye gibi nesir halindeki edebi eserler kastedilir.
Romanla eş anlamlı kullanıldığı da görülür. Açık bir şekilde bir olaya bağlı
bulunmasından dolayı edebi şekiller içindeki birçok şahıs hakkında
kullanılmasına imkan verir.
FİKTİF İtibari, gerçek olmayan, var sayılan demektir.
Roman, hikaye, masal, halk hikayesi, destan gibi edebi eserler için kullanılır.
Yazar, dış dünyaya zihninde bir şekil verir ve bunu eserine aktarır. Bu tür
eserler, tasvir esasına dayandığı için olaylar ve kahramanlar fiktiftir.
FRAGMATİZM Parçacık diye adlandırılabileceğimiz bir edebiyat
akımıdır. İlk defa XX. Yüzyılın başlarından İtalyan yazarı A. Soffici’nin
başlattığı bu akımda, gerçekten alınmış kısa kısa parçalar, küçük tablolar ve
hayattan görüntüler (enstanteneler) en belirgin özelliği oluşturur.
FUAYE Tiyatro salonlarında, perde arasında oyuncuların
ve seyircilerin dinlenmesi için ayrılan yer.