MUHİBBİ (KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN) GÜLDESTESİ
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır olmaya baht-u saadet dünyada vahdet gibi ko bu iyş u işreti çün kim fenadır akibet yar-i baki ister isen olmaya taat gibi olsa kumlar sayısında ömrüne hadd-u aded gelmeye bu şişe-i çarh içre bir saat gibi ger huzur etmek dilersen ey 'Muhibbi' fariğ ol olmaya vahdet makamı kuşe-i uzlet gibi GAZEL Celîs-i halvetim varım habîbim mâh-ı tâbânım Enîsim mahremim varım güzeller şâhı sultânım Hayâtım hâsılım ömrüm şarâb-ı Kevser’im Adn’im Bahârım behcetim rûzum, nigârım verd-i handânım Neşâtım işretim bezmim çerâğım neyyirim şem'im Turunc ü nâr ü nârencim benim şem'-i şebistânım Nebâtım sükkerim gencim cihân içinde bî-rencim Azîzim Yûsuf’um varım gönül Mısr’ındaki hânım Stanbul’um Karaman’ım diyâr-ı milket-i Rûm’um Bedahşân’ım ve Kıpçak’ım ve bağdâ’ım Horasân’ım Saçı varım kaşı yâyım gözü pür-fitne bîmârım Ölürsem boynuna kanım meded hey nâ-Müslümân’ım Kapında çünki meddâhım seni medh iderim dâim Yürek pür-gam gözüm pür-nem Muhibb’îyem ve hoş hâlim | Cânı mı var kimsenün eyleye cânân ile bahs Bendeye lâyık mıdur kim ide sultân ile bahs İtdügi cevr ü cefâ bana vefadan yeg gelür Kıymet-i derdi bilen ider mi dermân ile bahs Ben de yakdum meclis-i gamda bu gönlüm şem'ini Eyledüm tâ subha dek şem'-i şebistân ile bahs Ruhlarını bâg-arâ gördükde didüm misli yok Oldı mülzem itdügümde ben gülistân ile bahs Şi'r-i pür-sûzun görüp tahsîn ide Husrev dahi Ey Muhibbî eyle şimdengirü Selmân ile bahs GAZEL Sakın aldanma cihâna olmasun sende gurûr Ne kadar devlet bulursan kendözüni eyle mûr Her ne denlü derd ü mihnet kim gele eyle kabûl Hîç işitmedün mi kim dünyâ degül cây-ı sürûr Eyleme kibr ü hased merdûd olan şeytâna bak Zühdüne tayanma gel gör noldı Bel'âm-ı Ba'ûr Sabr kıl kim sabr ile dirler koruk helvâ olur Gitmesün hergiz dilünden zikrün olsun yâ sabûr Çirk-i dünyâ ile olmışdur mülevves bu gönül Cehd kıl tevhîdile anun yirine tola nûr Tâc ü taht ü zûr-ı bâzûya Muhibbi bakma gel Hîç bilür misün ki şimdi kandedür Behrâm-ı Gûr |