1. Sav, eski çağlarda ortaya çıkmış atasözüdür. Ele geçen ilk örnekler, hem cümleyi hem de mısrayı andırmaktadır. Çoğunda ölçü ve kafiye kalıntıları görülür. Savlarda güçlü benzetmeler ve veciz bir ifade özelliği bulunur. Uzun gözlem ve deneyimlerin sonucu ortaya çıkmış olan savlarda toplumun düzeni ve insan gerçeği ile ilgili öğütler vardır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Sav, zamanla kendini yenileyerek ve değiştirerek şimdiki atasözüne dönüşmüştür. B) Savların insanlara öğüt verici özelliği vardır. C) Eski çağlarda ortaya çıkmış olan savlarda edebi sanatlara rastlanmaktadır. D) Savların çoğunda uyak görülür. E) Savları oluşturmak için tecrübelerden yararlanmak gerekmektedir. 2. Çocukluğumdan beri roman türünde bîr şeyler yazmak istiyordum. Nihayet bunu lise bitince gerçekleştirmiştim. Romanlarımın konusu türlü türlüdür. Ama genellikle realist bir yaklaşım izlerim. Herkes gibi ben de romanlarımın eleştirilmesini isterim; çünkü eleştirilmeyen eserler dikkate alınmamış demektir. Otuzlu yaşlarımda bir keresinde şiir yazmayı denedim. O zaman farkına vardım ki şiir yazmak yetenek istiyor. Yazarlık hayatı serüven doludur. Herkes, her an her şeyle karşılaşabilir. Bu parçada aşağıdaki soruların hangisine yanıt yoktur? A)Yazarlık hayatınızda karşılaştığınız olumsuzluklar oldu mu? B) Yazarlığa neden genç yaşta başladınız? C) Romanlarınızın konuları birbirine benzer mi? D) Romanlarınızın eleştirilmesine nasıl bakıyorsunuz? E) Şiir yazmak hakkındaki düşünceniz nedir? 3. Onun şiirlerinde gereksiz hiçbir sözcüğe rastlayamazsınız. Her sözcüğe bir dünya sığdırmaya başaran bir şair olarak o, kalıpları, ölçüleri inkâr ederek kendi yolunu, kendi sesini bulmayı başarmış, böylece de zamanın tozlu sayfaları arasında hapsolup kalmaktan kendini kurtarmıştır. Bu parçada sözü edilen şairde bulunmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir? A) Özlülük B) Evrensellik C) Yenilikçilik D) Yalınlık E) Özgünlük 4. "Faruk Nafizi zamanın diğer şairlerinden ayıran özellikler, tamamıyla bireysel kabiliyet unsurlarıdır. Şu muhakkaktır ki, şairlik yönünden olduğu kadar, sanat yönünden de Faruk Nafiz, kudretli bir kişiliktir. Bunun içindir ki, devrindeki şairler hemen hemen aynı temaları işlediği halde o, kabiliyetiyle devrinin şairlerinden hemen ayrılır. Çok cazip bir lirizmi vardır ve bunu, bazen romantik ve bazen de realist bir temele aynı kudretle oturtur. Vatan sevgisinden sosyal konulara kadar birçok konu içinde en çok "aşk"ı ele alır. Kadın, onun şiirlerinde, hemen hemen her şeydir. Bütün ilgisi, ihtirası, hüznü ve sevinci hep onun etrafında döner. Ona karşı bitip tükenmeyen sevgisini Fikret gibi zarafet ve nezaketle, zaman zaman duyduğu kin ve ihtirası da Cenap Sahabettin gibi huzurlu biçimde ifade ettiği görülür. Bu parçada Faruk Nafiz'in edebi kişiliğiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Memleket sevgisine de şiirlerinde yer verdiği B) Yetenek yönüyle diğer şairlerden üstün olduğu C) Çok etkileyici, akıcı, coşkulu bir anlatıma sahip olduğu D) En çok aşk temasını işlediği E) Şiirlerinde asıl konu olarak kadınları anlattığı 5. Ben yazarak (yaşayarak) öğreniyorum. Her bir duyguyu, olayı ya da kahramanı yaşamaya, yazmaya, kendi üstümde denemeye çalışıyorum. Bence edebiyat eğitimimin henüz başındayım. Hayatım boyunca da belli mertebelerde sınanan bir öğrenci olarak kalmayı isterim. Sanırım, başarının sırrı budur. Çünkü bu "yol" çok uzun ve ulaştığı her mertebe, her yer yeni bir yolun başlangıcıdır. Esas olan ilerlemedir ve ben daha iyi, daha güçlü ve derin öykülere doğru ilerlediğimi hissediyorum. Kendimden şu şekilde bahsedebilirim: Ben çalışarak, okuyarak ve yazarak hedefine yönelen bir salyangozum. Kendisinden böyle söz eden biri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Her şeyi yaşayarak öğrenen B) Hedeflerinden vazgeçmeyen C) Kendisinin mükemmel olduğuna inanan D) Eserlerindeki karakterleri yaşayan E) Kendisini sürekli yenileyen 6. Zekâ ürünü fıkraları ve nükteleriyle hem Türk milletinin hem de dünyanın büyük hayranlığını ve sevgisini kazanan Nasrettin Hoca, asırlardan beri bizi güldüren, güldürürken düşündüren bir filozoftur. Gülmecenin yanı sıra hikmetli sözleriyle bize yeni ufuklar açan zarif bilge adamdır velhasıl! Hayatı ve çevresi ile efsaneye dönüşen Nasrettin Hoca, fıkralarıyla sıcak dost sohbetlerinin vazgeçilmez ismidir. Yukarıdaki parçada Nasrettin Hoca'yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Fıkralarının insanı güldürerken düşündürdüğüne B) Evrensel bir kimliğe sahip olduğuna C) Zamanın eskitemediği bir sanatçı olduğuna D) insanlara yeni düşünce ufukları açtığına E) Dünyanın en seçkin mizah ustası olduğundan 7. Şekerleme, bir Akdeniz kültürüdür. İyi bir şekerleme, bağışıklık sisteminin en önemli destekçisidir. Şekerleme, metabolizmayı yavaşlatır, bedenimize durup biraz soluklanma hakkı tanır. Şekerleme sonrasında beynimiz öğrenmede, odaklanmada, yeni ve farklı şeyler üretmede müthiş bir farklılık kazanır. Yapılan araştırmalar, öğleden sonra yapılan kısa kestirmelerin kalp krizlerinin sıklığını azalttığını, kroner kalp hastalığına yakalanma ihtimalini düşürdüğünü göstermektedir. Bu parçada "şekerleme" ite ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Öğrenmeyi kolaylaştırdığından B) İnsan için yararlı olduğundan C) Bazı rahatsızlıkların etkisini azalttığından D) Kişinin direncini artırdığından E) Vücudun kendini yenilemesini sağladığından
8. Uyku, fizyolojik bir ihtiyaçtır, sağlıklı ve kaliteli bir hayatın olmazsa olmazıdır. Kısmen bilinçsiz hale geçtiğimiz, devreleri bir süre kapatıp dinlendirdiğimiz, kısacası hayati birkaç fonksiyon dışında güncel ile olan ilişkilerimize ara verdiğimiz önemli bir zaman dilimidir. Uyku, bir tamir ve yenileme dönemidir. Bu dönemde tüm hücrelerimiz kendini yenilemeye, kaybettiklerini yerine koymaya, bozulan bölümlerini düzeltmeye fırsat bulur. Bu parçada "uyku" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Vücudun tazelenmesini sağladığına B) Önemli bir gereksinim olduğuna C) Kişiyi stresten kurtardığına D) Hücreleri yenilediğine E) Sağlıklı yaşamın vazgeçilmezi olduğuna 9. Sanatçı, günlük dili yeniden işleyerek, eserlerine günlük dilin içinden çıkardığı unsurlarla tatlar katarak bazen de yepyeni buluş ve örgülerle okuyucuda bambaşka hazlar uyandırarak onun dilin tadına varmasını sağlar. Sanat eserleriyle okuyucular olarak bizler, dilimizin güzelliğini yeniden fark eder ve dilimizi daha çok severiz. Yukarıdaki parçada "sanatçı" ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? A) Dikkatli bir gözlemci olmasına B) Okuyuculara dilin inceliğini tattırmasına C) Kelimelere yepyeni anlamlar yüklemesine D) Günlük dile yeni tatlar kazandırmasına E) Yeni biçimler ve buluşlarla okuyucunun dikkatini çekmesine 10. Her bayram sabahında içinizden "Bayram gelmiş neyime/Kan damlar yüreğime" türküsü geçirenlerdenseniz beyninizdeki bayram anlayışı olgunluğa ulaşıyor demektir. İnsanın sevdiklerinden uzakta geçirdiği her bayram, şekil ve şartları tamam olsa bile yürekte koca bir yara, hançereye takılmış iri bir yumruk, gönülde ince bir sızı olup üzüntüye dönüşüverir. Bu; gurbet bayramlarında sıkça görülür. Kişi bir bayram sabahında nerede olmak istiyorsa oraya aittir. Çünkü bayram, bayrama ulaşan herkesi, kendini gurbette hissettirmeksizin sarıp sarmalayan, ısıtan ve çoğaltan bir iklimdir. Binlerinin yüreğine kan damlatan iklimlerde ise bayramın anlamında bir bozulma vardır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmemiştir? A) Gurbet bayramlarının gönül sızılarıyla geçtiğinden B) Bayramın görüntüde değil, gönülde tamam olması gerektiğinden C) Her milletin bayramının kendine has özellikler taşıdığından D) Bayramın insanı kucaklayan bir havası olduğundan E) Yakınlarından uzakta bayram geçirmenin insanı üzdüğünden 11. Ataç, deneme alanının en büyük yazarıdır. Onun hayalle bir alışverişi yoktur. Edebiyata ve dile büyük tutkuyla bağlıdır. Aşırı özellikleri dolayısıyla edebiyatımızda en çok tartışılan ve hücuma uğrayan kişilerden biridir. Meselelere daima kendi gözüyle bakan, tenkitlere "Ben buyum." diyerek omuz silken bireyci bir yazardır Ataç. Onun yazılarının cazibesinde, dil ve edebiyat konularını çok canlı bir şekilde yaşamasının büyük bir rolü vardır. Divan ve Halk edebiyatı ile ilgili derin bilgisi ve Avrupa edebiyatı, onun hükümlerinde sağlam bir zemin oluşturmuştur. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Ataç'ın özelliklerinden biri değildir? A) Zorluklara karşı mücadele etmek B) Fikirlerini açıkça söylemekten çekinmemek C) Zengin bir edebi birikime sahip olmak D) Çok fazla eleştirilmek E) Gerçekçi olmak 12. Avrupa'da mazisi çok eski olan ve bir iki istisna dışında daima nesirle yazılan deneme 200-300 kelime ile yazılabileceği gibi çok daha uzun da olabilir. Konulan çeşitli olan deneme, sevilen bir tür olarak gelişmiştir. Yazarın rahatça kullanabildiği bu tür, gazete ve dergilerin çoğalması, gazetelerde köşe yazarlığının, fıkraların sevilmesiyle de yaygınlık alanını genişletmiştir. Edebiyatçıların büyük bir kısmı da bu alanda kalemlerini denemişlerdir. Aralarından bazıları sadece denemede kalmış, Ataç gibi bu türün büyük ustası olmuştur. Yukarıdaki paragrafta "denemeyle" ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Konu çeşitliliğine sahip olmasından B) Sadece Batı edebiyatında örneklerinin görülmesinden C) Uzun bir geçmişinin bulunmasından D) Çok ilgi gören bir tür olmasından E) Gazetelerle birlikte yaygınlık kazanmasından 13. İnsan, düşünce gücü ile kendi geleceğini belirler. Düşünce gücünü kullanmayan insanlar çağın gerisinde kalırlar; buna rağmen neden böyle bir gücü kullanmazlar, bu çok şaşırtıcıdır. Düşünce gücünün kullanımında eğitimin Önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Düşünce gücü, evrene şöyle bir baktığımızda insanı diğer yaratıklardan farklı kılan, üstün kılan muhteşem bir özelliktir. Eğer insan bu özelliğin farkında değilse, bu gücü kullanmıyorsa bunun birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerin başında aile ortamı, öğrenimi ve çevre faktörlerinin geldiği görülmektedir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Çağın gerisinde kalmamak için düşünce gücünü kullanmak gerekmektedir. B) Düşünce gücünü kullanmak için belli bir zekâ seviyesinde olmak şarttır. C) Düşünce gücü, insanı diğer varlıklardan üstün kılar. D) Düşünce gücünün fark edilmeme nedenlerinin başında aile ortamı gelir. E) Düşünce gücünü kullanmada eğitimin önemli bir yeri vardır. 14. Yazılı basında Türkçenin doğru ve hoş biçimde kullanılması işini kendine dert edinen köşe yazılarının varlığı -sayısı az da olsa- içimi sevinç ve heyecanla dolduruyor. "Türk dilinin ve edebiyatının jandarması" olarak niteleyebileceğimiz rahmetli Orhan Saik Gökyay Beyefendi'nin vefatından sonra Türkçe duyarlılığının sahipsiz kalmaması elbette sevinilecek bir durumdur. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Orhan Şaik Gökyay, Türkçenin koruyuculuğunu üstlenmiştir. B) Görüntülü basında da Türkçeyi güzel kullanan spikerler vardır. C) Basın dünyasında Türkçeye düşkün yazarlar bulunmaktadır. D) Türkçenin doğru ve güzel kullanılması insanı sevindirir, E) Eli kalem tutanların diline sahip çıkması mutluluk vericidir. 15. 19. yüzyıl Rusya'sının tam orta yerinde yazılmış olan bu roman, dönemin iki karşıt karakterini, hayalleri gerçeklere yeğleyen Oblomov ile gerçekçi, girişimci Ştoltz'u karşı karşıya getirir. Gittikçe ölümü andıran bir uyuşukluğa gömülen Oblomov'un ruhu, büyük bir iş adamı olan Ştoltz'un-kinden zengindir. Ne var ki, Oblomov yitip gitmekte olan eski hayatı, Ştoltz ise gelişip güçlenmekte olan yeni bir hayatı temsil eder. Cömert; aristokrat Oblomov, bir türlü kurtulamadığı kararsızlığı yüzünden, sevdiği kadını, becerileriyle göz kamaştıran coşkulu arkadaşına kaptırır. Çöken aristokrasi ile yükselen kapitalist sınıf arasındaki karşıtlığı büyük bir ustalıkla gözler önüne seren Gonçarov, soyluluğun çıkarlara dayalı yaşam biçimini acımasızca eleştirir. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Gonçarov, seçkin sınıf ile zengin sınıfı eleştirel bir gözle karşılaştırmıştır. B) Oblomov, yeniye uyumsuzluğu ve kararsızlığı yüzünden birçok şeyini kaybetmiştir. C) İki kahraman da benzer karakterleriyle dikkat çekmiştir. D) Oblomov ve Ştoltz iki farklı hayatı temsil etmiştir. E) Ştoltz olaylara daha realist biçimde yaklaşmıştır. 16. Amacım, sizi gittikçe daralıp çarpıklaşan ruh dolambaçlarında hastalıklı bir yolculuğa çıkarmak değil. Kaldı ki, bir kitap dergisinde yazdığım gibi konuyu eninde sonunda kitaba getirmem gerekiyor. Diyeceğim, ruhuma yakın düşen insanlar kadar aklıma, beğenime yakın gelen kitapların da azaldığını fark ediyorum günden güne. Eskiye oranla çok daha az kitap okuduğum açık. Ama okuduğum kitapların da, giderek yeniden okuduğum kitaplar olduğunu görüyorum. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yazarın gayesinin, okuyucuyu zahmetli bir yolculuğa çıkarmak olmadığına B) Yazarın okuma zevkine uygun kitapların azaldığına C) Eskiden daha çok kitap okuduğuna D) Şimdilerde niteliksiz ve basit kitapların yayımlandığına E) Şimdi okuduğu kitapların, daha önce okuduklarının aynısı olduğuna |
Paragrafta Yan Düşünce - Test 1
PARAGRAFTA YAN DÜŞÜNCE - Test 1