1. Tarık Buğra, okuru ikna tuzaklarına düşürmeye tenezzül etmeyen bir yazar. O, birbirinin tekrarı olan cümleleri görmekten, düşünceleri duymaktan nefret eder. Karşıtlıkları ortaya koyarak okurun daha kapsamlı düşünmesini sağlamaya çalışır. Onun asıl tavrı, sizi bir okur olarak ikna etmeye değil tartışmaya çağırmasıdır. Tarık Buğra'nın bütün yazılarını okumuşumdur, tartışmalarını izlemişimdir. Onun yenilikleri savunan, edebiyattan, saplantılardan ve dogmalardan uzak tutan tavrını severim. Bu parçada Tarık Buğra ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yeniliklere açık bir insan olduğuna B) Basmakalıp sözlerden hoşlanmadığına C) Yazılarında tarafsızlığa önem verdiğine D) Okuyucuyu yönlendirmekten uzak durduğuna E) Bir fikre saplanıp kalmaktan kaçındığına 2. Akbal, "Şair Dostlarım"da on dört sanatçıya ilişkin anılarını sunmuş bize. Akbal, coşkulu bir dille anlatıyor anılarını. Böylesi bir dost, dostlar başına. Gerçekten seviyor dostlarını. Her sözcüğü, her cümlesi açığa vuruyor bu sevgiyi. Dostluğun baş koşulu sevdiğine yük olmamak, çıkarcı duruma düşmemektir. O, dostlarından bir yarar, çıkar beklemiyor, yaptığı her şeyi karşılık beklemeden yapıyor yani dostluğun gereğini yerine getiriyor. Yukarıdaki parçanın yazarından aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez? A) Akbal'ın eserlerinde lirik bir anlatım vardır. . B) Akbal, dostlukta çıkara yer vermez. C) Akbal, dostluğun değerini bilen bir dosttur. D) Sevgisini sözleriyle, cümleleriyle belli eden bir yazardır. E) Akbal, gerektiği zaman sözünü sakınmayan biridir. 3. Celal Sahir, kültürlü ve sanatçı bir anadan şairlik yeteneği kazanır. Güzel şiir okur ve etkili konuşmasıyla ilgi toplar. On dört yaşındayken yazdığı bir şarkıdan sonra şiire büyük bir istekle sarılır. Sanat hayatının ilk devresinde Muallim Naci'ye hayrandır. Fransız edebiyatını tanıyınca edebi zevki de değişmeye başlar. Servet-i Fünun dergisini okur ve bir süre sonra bu dergide şiirler yazmaya başlar. Bu parçada Celal Sahir'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Şiir dışında birçok türde de eser vermiştir. B) Edebi zevki, Fransız edebiyatını tanıyınca yön değiştirmiştir. C) Bir dönem, eserlerinde Muallim Naci'nin etkileri görülür. D) Servet-i Fünun'da şiirleri yayımlanmıştır. E) Şiire olan tutkusu gençlik yıllarında başlamıştır. 4. Saygı eksikliği en temel suçtur; çünkü birçok suça kaynaklık eder. Cinayet ve işkence diğer insanların hayatlarına karşı saygı eksikliğinin en uç vakasıdır. Saygı bir insana, insan onuruna yaraşır bir şekilde davranmaktır. Birine "Senden hoşlanmıyorum; ama sana bir insan olarak saygı duyuyorum." diyebilirsiniz. Birine duygularımızla olmasa bile davranışlarımızla saygı göstermemiz her zaman mümkündür. Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Başkasının hakkını korumak, ona saygı duymakla mümkündür. B) Hak etmeyen kişiye saygı göstermek yanlış bir şeydir. C) Suç işlemek istemiyorsak, başkalarına karşı saygılı olmayı bilmeliyiz. D) İnsanlara karşı kötü muamele insanların saygı eksikliğinden kaynaklanmaktadır. E) Saygı eksikliği insanı birçok suça teşvik eder. 5. "Serseri yürüyüşlere bırakırsınız bazen kendinizi. Ahenkli adımlarla başlar kaçışlarınız. Hangi sokağa girseniz, bitti dediğiniz eski bir sayfanın satırlarında bulursunuz kendinizi." Bu satırlar, genç bir yazara, yaşadıklarını, gözlemlediklerini ama en önemlisi düşündüklerini içten bir haykırışla sözcüklere aktarmayı başaran "Kekeme Çocuklar Korosu" yazarı Tarık Tufan'a ait. Kitap, baştan sona bir duygu ve düşünce dalgalanması. Bunu iddiasız, ön açıklamasız yapması da ayrı bir artısı. Deneme değil, hikâye değil, roman değil bu hacmi küçük eser; ama bunların hepsi gibi. Bu türlerin hiçbirinin geleneksel kalıplarına tutunup kalmamış. Yazarın, eseri için yaptığı isimlendirme doğru: Roman Havası. Bu havayı yakalamak için eseri okumanız gerekiyor. Yukarıda sözü edilen eserle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Biçimsel yönden özgün olduğuna B) Gözlemlere dayandığına C) Şiir türüne yeni bir boyut kazandırdığına D) Samimi bir anlatım tarzının olduğuna E) Yazarının hayatından izler taşıdığına 6. Adını Orhan Veli ve Melih Cevdet'le birlikte duyuran Oktay Rıfat, şiirlerinden başka, oyun yazarlığı, ressamlığı ve çevirmenliğiyle de etkili bir sanatçıdır. İlk şiirlerinde bir ressam bakışıyla şiirlerini fotoğraflaştırmıştır. O, sözcük dağarcığının zenginliği, halk dilini kullanmadaki ustalığı ile okuyucuyu şaşırtır. Günlük, anlık duruşları gözler önüne sererken insanı gülümsetme-yi unutmaz. Parçada Oktay Rıfat'la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Edebiyat dünyasına bir grupla girdiğine B) Sanatın değişik alanlarında eserler ürettiğine C) Şiirlerinde gözlemlerini olduğu gibi yansıttığına D) Okuyucularını, sorunları çözmek için umutlandırdığına E) Zengin bir söz varlığına sahip olduğuna 7. Ben insanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanırım. İnsanları hüzünlendiren yazılardan hoşlanmam. Zaten tam bir refah içinde yaşamıyoruz. Bir de karanlık kötü şeylerden bahsederlerse bize, onları okursak!... Bu, insanları bir havana koyup ezmeye benzer. Halbuki insanların içinde umut olmalı, yaşama umudu. Neşe vermeli insana okudukları. Böyle söyleyen biri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Neşe ve ümide yönelen bir insandır. B) İnsanları umutsuzluğa düşüren yazılardan hoşlanmaz. C) Yazılarını insanların mutluluğu için yazar. D) İnsanların rahat bir yaşamının olmadığını düşünür. E) Her insanın içinde umut olması gerektiğine inanır. 8. Bazı anne ve babalar çocuklarına bir süre hoşgörülü davranıp, daha sonra çocuğun hatalı davranışlarını görünce birden parlarlar. Bu tutarsız anne ve baba tutumu çocuğun ikilem içinde olmasına yol açabilir. Yine anne babaların bazısı kendi çocukluklarında duydukları eksiklikleri çocuklarının duymasını istemezler. Çocuklarını üzme endişesiyle kendilerini onun her isteğini yerine getirmek zorunda hissederler. Bu da ölçüsüz yapıldığında çocuğun daha doyumsuz olmasına yol açabilmektedir. En uygunu çocuğun maddi, duygusal, fiziksel, biyolojik her türlü ihtiyacına karşı duyarlı olmakla beraber sınırları iyi bilmek ve iyi anlamaktır. Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Hoşgörülü davranmanın çocuklarda olumsuz sonuçlar doğurabileceğine B) Anne babaların çocuklarına karşı bazen ölçüyü kaçırdıklarına C) Çocuğun her isteğinin yapılmasının çocuğu doyumsuz yapabileceğine D) Çocukla iletişimde ölçülü olmak gerektiğine E) Çocuk eğitiminde çocuğun her türlü ihtiyacını göz önünde bulundurmak gerektiğine 9. Bakınız, her şeyi onaylamak durumunda değiliz. Size mantıklı gelen, doğru diyebileceğiniz binlerce atasözü vardır. Bunun yanı sıra mantıksız, çıkarcılık, bencillik örneği olabilecek atasözlerimiz de ne yazık ki vardır. Bunlardaki yargıları onaylamamız, bunları "doğru" kabul etmemiz düşünülebilir mî? Yukarıdaki parçadan, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Atasözlerindeki düşünceleri toplum "doğru" kabul etmeli. B) Birçok atasözünün içerdiği yargı olumludur. C) Yanlış yargılı atasözlerine katılmamalıyız. D) Her atasözünün yargısına katılmak doğru olmaz. E) Doğru yargılara katılmalı, yanlışlarına karşı çıkmalıyız. 10. Otuz yıl kadar önce, "Ayaşlı ve Kiracıları" adlı romanının basımını yaptığım sırada, kitabın arka kapağındaki satırlar arasında "Esendal, hikâye ve romanlarıyla edebiyatımızın büyük öncüsüdür. Konu, biçim, öz ve anlatışı bakımından kırk yıl önce nasıl yeniyse, bugün de yarın da yeni kalacaktır. Onun sanatının büyüklüğü buradan gelmektedir. Hayatımızda bugünkü kuşağın yetişmesinde Esenda, bir köprübaşı olmuştur. Gelecek kuşakların da kişiliklerini kurabilmeleri için Esendal'ı okumaları gerektiğine inanıyorum." diye yazmışım. Bugün de hiç çekinmeden otuz yıl önce söylediklerimi yineleyebilirim. Yukarıdaki paragrafta yazar, Esendal'la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini yazmamıştır? A) Sanatının sürekli yeni kaldığını B) Özgün bir anlatımı olduğunu C) Bugünkü neslin yetişmesinde öncü olduğunu D) Herkesin eserlerini okuması gerektiğini E) Yapıtlarında sade bir dil kullandığını 11. Bir hüzün var benim resimlerimde. Beni içinde yaşadığım mutluluktan koparan bir şeyler... Bir korku mu? Gelecek yılların tatsız bunalımlarının kuşkusu mu? Niye mahallenin öteki çocukları gibi cami avlusunda top ardında koşmuyordum, niye aşağı mahalledeki taş kavgalarına katılmıyordum? Varsa yoksa dergilerdi, kitaplardı, filmlerdi dostlarım ve arkadaşım. Parçada, yazar kendisi ve özellikle de çocukluğu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir? A) Resimlerine hüzün sindiğine B) Arkadaşlarının oyunlarına katılmadığına C) Okumayı çok sevdiğine D) Ailesinin aşırı hassasiyetine E) Yaşanacaklardan kuşkulandığı için onları sorgulamasına 12. Okuma delisi, birçok şeyleri anladığını zanneder. Başkalarının sözleriyle yetinmek, en kötüsü, "Kitapta okudum, gazete yazıyor." gibi sözler iradenin ve kişiliğin yokluğunu gösterir. Aşırı ve düzensiz okuma hafızayı, düşünme mekanizmasını bozar. Hatta kişi gündelik hayattan kopar, çevresinde olup bitenleri göremez, anlayamaz. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A)Bilinçsiz okuyanlar, başkalarının söylediklerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmazlar. B) En kötü alışkanlık, başkalarının fikirlerine sığınmaktır. C)Çeşitli yayınların yazdıklarıyla yetinmek, kişinin gelişmediğini gösterir. D) Fazla ve istikrarsız okumak bireyi dış dünyadan koparır. E) Okuma sanatı insanın kültürlü olduğunun göstergesidir. 13. Şiirlerine, akşam saatlerinin o dokunaklı ve ince hüznünü koyar. Ruhunun derinliklerinden damla damla süzdüğü mısralarda darasız bir altın saflığı parlar. Gerçi bu şair, bize fırtınalı denizlerin uğultusunu, uçurumlara düşen çağlayanların derin gürültüsünü bestelemedi. Dante'nin "Cehennem"i Hâmit'in "Makber"i gibi gösterişli gönül mahşerleri yaratmadı. Fakat bundan dolayı değer yargılarımız gevşeyip küçülemez. Çünkü onun lirizmi bir kasırga değildir. O, güzelliği yumuşak, ılık ve cana yakın bir şey yaparak sunar. Bu parçada sözü edilen sanatçı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Onun şiirleri, Dante ve Hâmit'inkilere benzemez. B) Şiirlerinde akıcılık ve duygusallık ön plandadır. C) Hassas ve duyarlı ruhu onu geçimsiz bir ihtiyar yapmıştır. D) Gösterişli ve gürültülü anlatıma yabancıdır. E) Yapmacıklıktan uzak, içten bir anlatıma sahiptir. 14. Sanatlarını kendi bireysel alanlarının dışına taşıyan büyük sanatçılar, parçası oldukları milletin hemen bütün sorunlarıyla ilgilenir ve söz konusu sorunların çözümüne yönelik düşünceler üretirler. Bu anlamda kendilerini milletlerine adayan bu gibi sanatçıların bir adı da "ideolog" dur. İdeologlar, aydın olmanın ötesinde bir işlev üstlenmişlerdir. Aydın sıfatıyla anılan kişiler, sadece düşünce üretmekten öteye geçemezken, ideologlar düşünce üretmenin yanında, ürettikleri düşünceleri pratiğe geçirmeleriyle de önem kazanırlar. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Aydınların, ürettikleri fikirleri uygulamaya geçirmediğine B) İdeologların aydınlardan üstün olduğuna C) Büyük sanatçıların aynı zamanda ideolog olduğuna D) Büyük sanatçıların el attıkları her işte çok başarılı olduğuna E) Büyük sanatçıların, kişisel konuların ötesinde toplumsallığa yöneldiğine 15. Halkın ilgi gösterdiği romanları eleştirmenlerin genellikle beğenmemesi konusunda "Kitap satışları halkın nabzı değil. Burada farklı etkenler söz konusudur." diyor bir eleştirmenimiz. Daha sonra da usta bir yazarımızın, okur tarafından beğenilmeyen bir romanının eleştirmenlerce göklere çıkarıldığını örnek göstererek şunları söylüyor: "Eleştirmenlerin tavrı doğru bir şey. Bu, halkı tanımamak veya halktan kopuk olmak anlamına gelmiyor. Hatta bence tam tersi. Medyanın gücünün bu kadar artması, romana bile el uzatması yüzünden eleştirmenler, romanımızın vicdanı olmaya başladı." Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Okur ile eleştirmenler arasında zaman zaman beğeni çatışmalarının yaşanabileceğine B) Eleştirmenlerin romanlarımızı kurtarmak için romancılarla belli bir işbirliğine gittiğine C) Eleştirmenlerimizin değerlendirdikleri romanlar konusunda doğru bir tavır içinde olduğunu söylediklerine D) Basın — yayın organlarının, birçok sanat dalında en büyük eleştirmen kesildiğine E) Halk tarafından beğenilen bazı romanların eleştirmenler tarafından beğenilmediğine 16. Yazılı anlatım, ulusların kültürünü, bilgi birikimini, yaşantısını bir sonraki kuşağa aktaran en önemli yoldur. Geçmiş hakkındaki bilgileri, o dönemin yazılı belgelerinden öğreniyoruz. Mesela Göktürk Yazıtları, Göktürk Devleti'ni anlatan önemli kaynaklardır. Bu nedenle tarih ile yazı arasında ilgi vardır. Yazının bulunuşu tarihe ışık tutmuş, geçmişi geleceğe taşımıştır. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Edebiyat, yazının bulunmasıyla ortaya çıkmıştır. B) Yazının ortaya çıkmasıyla tarih aydınlanmıştır. C) Yazılı anlatım, milletlerin yaşayışını gelecek nesillere aktarmaktadır. D) Yazı, geçmiş dönemlerle ilgili bilgi sahibi olmamızı sağlar. E) Eskilerin kültürleri yazı yoluyla bugüne kadar ulaşmıştır. |
Paragrafta Yan Düşünce - Test 2
PARAGRAFTA YAN DÜŞÜNCE - Test 2