14. yüzyılda gerçek anlamıyla sırf tarihî
kaynaklara bağlı bir eserden bahsetmek, bugün için mümkün değildir. Türk
edebiyatında gerçekten tarihî bir kaynak olarak değerlendirilebilecek eserlerin
verilmeye başlanması çok daha sonraki dönemlerde gerçekleşmiştir. Bu yüzyılda
ise tarihle dolaylı yoldan ilişkilendirilebilecek; ancak gerçek anlamıyla
tarihî bir kaynak ve belge olarak kabul edilmesi mümkün olmayan
dinî-destânî-menkıbevî ürünler verilmiştir. Battalnâme, Dânişmendnâme gibi
müellifi belli olmayan ürünlerle Hamzavî’nin Hamzanâme adlı eseri, Erzurumlu
Darîr’in Sîretü’n-Nebî çevirisi ve Ferîdüddîn Attâr’ın Tezkiretü’l-evliyâ adlı
eserinin çevirileri gibi ürünler bunlar arasında sayılabilir. 14. yüzyılda doğrudan tarihî bir kaynak olmasa da Mevlevîlik ve Mevlevî büyükleri hakkında birtakım bilgiler içerdiğinden zikredilmesinde yarar olan bir eser de Eflâkî tarafından kaleme alınan Menâkıbu’l-‘ârifîn adlı eserdir. Bu eserde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hakkında da bilgiler yer almaktadır. Menâkıbu’l-‘ârifîn’de, 13 ile 15. yüzyıllarda Anadolu’da hâkim olan dinî, tarihî, sosyal ve kültürel ortamla ilgili birtakım bilgiler ve ipuçları da bulunmaktadır. Bu bakımdan dikkate değer bir eserdir. Elvan Çelebi’nin Menâkıbu’l-kudsiye fî Menâsıbü’l-ünsiyye adlı eseri, Baba İlyas sülâlesi etrafında gelişen olaylar üzerine kurulu olduğundan dönem hakkında önemli bilgiler içermektedir. Şeyhoğlu Mustafa’nın Taberî Tarihi Çevirisi, Erzurumlu Darîr’in Fütûhu’ş-Şâm Tercümesi türünden eserler de benzer örnekler arasında sayılabilir. |
14. Yüzyılda Tarih Yazıcılığı
14. YÜZYILDA TARİH YAZICILIĞI