1453’e kadar bütün milletler gibi Türklerin de fethetmek istedikleri bir şehir olan İstanbul, bu tarihten sonra Türk edebiyatının başlıca konuları arasında yer almıştır. Gerek sözlü gerek yazılı anlamıyla halk edebiyatında gerek klâsik Türk edebiyatında İstanbul, çok önemli bir figür olarak dikkat çekmiştir. Sonraki dönemlerde şiir ve nesirde İstanbul’un yeri gittikçe genişlemiş ve Türk edebiyatının içinde İstanbul şiir ve yazıları özel ve önemli bir ağırlık edinmiştir. Öyle ki Nedîm, Yahya Kemal, Orhan Veli, Necip Fâzıl gibi adı İstanbul şairine çıkmış isimlere Türk edebiyatının hemen her döneminde rastlamak mümkün hale gelmiştir.
A. Sırrı Levend, İstanbul’un klâsik Türk şiirinde ilim ve irfan kaynağı olması, iyinin de kötünün de aradığını orada bulabilmesi, havasının ve suyunun emsalsiz olması, güzelleri, konuşmadaki zarâfet, her şeyin en iyisinin ve en güzelinin orada bulunması gibi özellikleriyle yer aldığına işaret etmektedir. Bu devrin önemli isimlerinden Cafer Çelebi’nin Hevesnâme adlı eserinde de övgü ve hayranlık duyguları içinde, İstanbul’la ilgili tasvirler ve tanıtımlar yer almaktadır.
İstanbul, 1453’te fethiyle birlikte, Türk edebiyatında ayrı ve özel bir konuma yükselmiştir.Sevâhilnâme (sâhilnâme), dâriyye, şehrengîz gibi edebî ürünlerde; başta Boğaz ve bağları olmak üzere İstanbul’un doğal güzellikleri yanında yeni yeni inşâ edilmeye başlayan camiler, mescidler, saraylar, hamamlar, eğlenceler; şairler, yazarlar, ilim adamları, sanatçılar ve bunları koruyup gözeten yöneticiler konu edinilmiştir.
Bunların dışında İstanbul üzerine pek çok halk ve divan şairi şiir söylemiş; İstanbul’un güzelliklerini ve değerlerini Türk şiirine yansıtmışlardır. 15. yüzyıl şairlerinden Celîlî, bir şehrengizinde (Şehrengîz-i İstanbul ve İznik) İznik’le birlikte İstanbul’u hem tanıtır hem de över. Bu arada Fatih’in muhitinde yer alan ve saray tarafından desteklenen pek çok şair arasında yer alan Hamîdî de bir kasidesini sırf İstanbul’a ayırmıştır. Aşağıda ilki İstanbul fâtihi Avnî’ye ait olmak üzere, bu devrin şairlerine ait İstanbul konulu birkaç örnek beyit verilmiştir. Bağlamaz firdevse gönlini Galata’yı gören Kâfir olur ey Müselmânlar o tersâyı gören (Avnî) firdevs: cennet; tersâ: Hristiyan güzeli
Geçmiş ki hayıf Mihrî Amâsiyye’de ömrün Kostantini’de âkil isen gitme kal imdi (Mihrî) âkil: akıllı; imdi: şimdi, artık; hayıf: yazık
Câmi‘-i ravzalar ma‘mûr u âbâd Dıraht-ı mîvedâr u serv ü şimşâd (Cafer Çelebi) ravza: bahçe; âbâd: mamur; bayındırdıraht-ı mîvedâr: meyveli ağaç
Bir meh-i Ken‘an-ı hûban içre eyle ihtiyâr Sanma kim şehr-i Stanbul içre Yusuf kahtı var (Cemâlî) meh-i Ken‘an-ı hûbân: güzellerin Kenan ayı; kaht: kıtlık
Yâr ile gezdim Hisâr’ın cümle bâğ-ı râğını Beykoz’un seyritdirüp geşt itdim Alemdağı’nı (Cemâlî) râğ: bağ; geşt itmek: gezmek, gezinmek
|
15. Yüzyılda Şiirde ve Nesirde İstanbul
15. YÜZYIL ŞİİRİNDE VE NESRİNDE İSTANBUL