Servet-i Fünun Döneminin Siyasi Koşulları
- Cengiz Yıldırım
- 23 Şub 2021
- 1 dakikada okunur
I. Meşrutiyet’i ilan ederek meclis çalışmalarını başlatan Sultan II. Abdülhamit, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı (Tarihte 93 Harbi olarak bilinir.) bahane ederek meclisi fesheder, meşrutiyet yönetimini rafa kaldırır.
Ülke 1908 yılındaki II. Meşrutiyet’in ilanına kadar koyu baskılı bir mutlakiyetle yönetilir. Otuz yılı aşan bu döneme “İstibdat Dönemi” denir. Bu dönemde Kanun-ı Esasi ve bütün özgürlükler askıya alınmış, meclis kapatılmıştır.
Dönemin padişahı II. Abdülhamit, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını önlemek ve devletin ömrünü uzatmak amacıyla birtakım önlemler alıyor, hafiye örgütü kurarak her türlü hareketi öğrenmeye ve bunu önlemeye çalışıyordu. Osmanlıcılık görüşü yerine İslamcılık görüşünü tam anlamıyla yerleştirip Müslüman halkları “halife” etrafında birleştirmeye çalışıyordu. Diğer taraftan da Osmanlı bünyesindeki azınlıkları kışkırtan İngiliz, Fransız ve Ruslara karşı bunların sömürgesinde yaşayan Müslümanları ayaklandırmak istiyordu.
II. Abdülhamit’in bu uygulamaları, zamanla daha baskıcı bir tutuma dönüşmüş, basın üzerinde büyük sansür uygulaması başlamıştır. Padişah, ülkede huzuru bozabilecek her türlü hareket ve oluşuma şüpheyle bakan bir siyasî anlayış yaratmıştır. Devletin düzenini, imparatorluk sınırları içindeki halkların birliğini korumak için titiz ve dikkatli bir siyaset gütmüştür.
Devletin güvenliği için yapılan bu uygulamanın sanat ve edebiyata birtakım olumsuz yansımaları olmuştur. Dönemin dergi ve gazeteleri, siyasî olaylardan bahsedemez, toplumsal olayları yansıtamaz duruma getirilmiştir.
Böyle bir ortamda toplumsal konulara ağırlık veren bir edebiyatın oluşması, hayata ve gerçeğe uyan bir edebiyat ortaya konmasının bütün yolları kapanmıştır.
Bu koşullarda sanatçı ve edebiyatçılar yoğun bir karamsarlığa ve umutsuzluğa düşmüştür. Eserlerine de yılgınlık, hüzün, kaçıp kurtulma isteği ve umutsuzluk gibi duygular hakim olmuştur.
Servet-i Fünûn topluluğunda yer alan sanatçıların büyük bölümü devrin olayları içinde kendi iç dünyalarına çekilmeyi, olup biten her şeyi kendi pencerelerinden görüp değerlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Dönemin eserlerine bakıldığında bu siyasî ortamın yarattığı bunalım, çelişkiler ve sorunlar eserlerin özünü oluşturur.

















Yorumlar