top of page

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu

1908'de II. Meşrutiyet'in getirdiği özgürlük, tiyatro etkinliklerini de etkilemiş, hız kazanan tiyatro çalışmaları Milli Edebiyat döneminde de sürmüştür. Bu dönemdeki ilk girişim resmi bir tiyatro kurulmasıdır. Paris'te ünlü bir tiyatronun müdürü olan Pierre Antuan tarafından kurulan bu tiyatronun önemi, oyuncu olmak isteyenleri yetiştirme amacı gütmesidir.


1915'te kurulan ve Darülbedayi adını taşıyan bu ilk Osmanlı tiyatrosu amacı bakımından aynı zamanda bir okul niteliği taşır.


Bu sırada başlayan Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı çeşitli güçlükler, tiyatronun çalışmalarını engellemiş, ilk oyun ancak 1916 yılı başında sahneye konulabilmiştir. Bu oyun Hüseyin Suat'ın Çürük Temel adlı uyarlamasıdır. Onu Halit Fahri'nin Baykuş'u izler. Bu ilk resmi tiyatro, savaşın gittikçe artan sıkıntıları içinde, çalışmalarını düzenli olmasa da Cumhuriyet ilan edildikten sonra 1926'da Şehir Tiyatrosu'nun kuruluşuna değin sürdürebilmiştir.

Darülbedayi, sanatçı yetiştirdiği gibi, o yılların yazar ve şairlerini oyun yazmağa da yöneltmiş, daha çok, roman, öykü, şiir yazan şair ve yazarlar oyun yazmağa başlamışlardır. 1915'ten sonra yazılmağa başlanılan oyunların daha çok hafif güldürüler ya da şarkılı güldürüler olduğu dikkati çeker. Bu türlerin yeğlenmesinde, halkın tiyatroya olan ilgisini arttırmak için ilk sahnelenen oyunların Fransız güldürüleri olmasının etkisi düşünülebilir. Yazılan ve sahnelenen oyunlar, teknik yönden tam bir olgunluğa erişememekle birlikte, dili kullanış bakımından oldukça başarılıdır.


Bu dönemde yalnızca tiyatro yazarı olarak tanınan iki yazardan biri Müsahipzade Celâl (1868-1959), öteki de İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci (1866-1935) dir.


1908'de oyun yazmaya başlayan Müsahipzade Celâl'in ilk oyunu 1913'te sahneye konulan Köprülüler'dir. Hafif, müzikli oyunlar yazmayı sürdüren yazarın oyunları daha çok töre güldürüsü niteliği taşır. Konularını genellikle Osmanlı tarihinden seçen, çeşitli dönemlerdeki sosyal yaşayışı, töreleri, inançları, düşünüş biçimlerini gülünç yanlarıyla canlandırmayı yeğleyen Müsahipzade Celâl sosyal eleştiriye büyük ölçüde yer vermiştir. Oyunları bu özellikleriyle daha çok töre güldürüsü niteliği taşırlar. Teknik yönden pek güçlü olmayan oyunlarında, kişileri kendi dönemlerinin söz varlığı ve konuşma biçimiyle konuşturmağa özen göstermiştir.


En çok tanınan İstanbul Efendisi (1920,1936), Lâle Devri (1921,1936), Macun Hokkası (1936), Atlı Ases (1936), Fermanlı Deli Hazretleri (1936), Balaban Ağa (1936) adlarını taşıyan oyunları öteki oyunlarıyla birlikte Halk Piyesleri (Müsahipzade Celâl) (1936) adıyla iki ciltte bir araya getirilmiştir.


Bu dönemin tanınmış güldürü yazarlarından olan İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci Fransızcadan yaptığı uyarlamalarla da tiyatromuza birçok oyun kazandırmıştır. O yılların Fransız güldürülerinin etkisi sezilen oyunlarında dili iyi kullandığı gibi, oyun tekniği yönünden de oldukça başarılı sayılır. Gücü Gücü Yetene (1918), Kadın Tertibi (1918), Kısmet Değilmiş (1920) gibi kendi yazdığı; Hisse-i Şayia, Sekizinci, Ceza Kanunu gibi uyarlama oyunları da vardır.


Bu iki oyun yazarıyla birlikte dönemin roman ve öykü yazarlarından Aka Gündüz, Reşat Nuri, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Yakup Kadri, Mithat Cemal, şairlerinden Halit Fahri, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz, Necip Fazıl ve Salih Zeki de kimileri sahnelenen oyunlar yazmışlardır.

bottom of page