top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 856 sonuç bulundu

  • Dramatik Şiir

    Dramatik şiirin konusu olaydır. Konuyu tiyatro gibi canlandıran şiirlerdir. Eski Yunan’daki tragedyalar ile başlayan dramatik şiir, günümüzde manzum tiyatrolarla varlığını sürdürmektedir. Tiyatroda kullanılan şiir türüdür. Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün ( 19. yy. ) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır. Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve kommedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç kere çıkmıştır. Batıda Cornille, Shakespeare vardır. Türk edebiyatında şiir ile yazılan tiyatro Tanzimat edebiyatında başlar. Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Faruk Nafiz dramatik şiirin ilk örneklerini verirler. Vatan -yahut- Silistre’den Âmalimiz, efkârımız ikbal-i vatandır, Serhaddimize kal’e bizim hak-i bedendir. Osmanlılarız, ziynetimiz kanlı kefendir. Kavgada şehadetle bütün kâm alırız biz! Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz! Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda. Can korkusu gezmez ovamızda dağımızda. Her kûşede bir şîr yatar toprağımızda Kavgada şehadetle bütün kâm alırız biz! Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz! Namık Kemal #DramatikŞiir

  • Didaktik Şiirin Özellikleri

    Bilgilendirmek, öğretmek amacıyla yazılmış şiirlere didaktik şiir denir. Sözcük Grekçe “didasko”dan türetilmiş. Konusu düşüncedir. Kimi şiirlerde duygu ile öğreticilik iç içedir. Günümüzde öğretici eserler düzyazı ile yazılıyor. Eskiden yararlı düşünceler de belleklerde kolay kalması için küçük şiir dizeleriyle söylenirdi. Atasözlerinin bügünkü söyleniş biçimleri bile bu gerçeği doğrular niteliktedir. Bunun yanında ilk sözlü sanat ürünlerinin şiir olduğu düşünülürse, öğretici nitelikteki ilk eserlerin de şiir olması çok doğaldır. Zaten yazılış nedeni ne olursa olsun, her sanat eserinde en azından güzel, özlü söz söyleme, iyi bir örnek olma özelliği ile bir eğiticilik, öğreticilik vardır. Sanat eserini söyleyen ya da yazan bunu amaçlamasa bile ortaya çıkan gerçek budur. Yine de çok eskilerden beri ahlâk, din, felsefe, bilim konularında öğretmeyi amaçlayan şiirler de yazılmıştır. Batıdaki ilk öğretici şiir örneğini İ.Ö. 8. yüzyılda yaşayan Hesiodos’ta buluyoruz. Hesiodos ahlâk ve din bilgileri verir. İki Kavga Bu dünyada kavganın bir türlüsü değil İki türlüsü vardır. İnsan birini tanıdı mı över, Öteki ayıplanmalı; ruhları ayrıdır onların. Biri cengi ve öldürücü savaşı türetir, O fenasıdır. Hiçbir ölümlü sevmez onu; O, eli ağır bir adamı bile iş görmeye kışkırtır. Zira biri bir başkasını çift sürmeye ekin ekmeye, Evini barkını düzmeye çalışan bir zengini gördü mü, Çalışmak hevesine kapılır. Komşusu mal mülk ancak zorla edinmeye İ.Ö. 270’te Aratos doğa olaylarını şiir diliyle anlatır. Astronomi ile meteoroloji olaylarını yazar. Lâtin Edebiyatında Lucretius (İ.Ö. 99), fizik ve ahlâk üzerine yazar, Virgillius tarım bilgisi verir. Türk Edebiyatında da didaktik şiirin başarılı ürünleri vardır. Bunlar önceleri dinî ve ahlâkî eserlerdir. Sonraları efsane, fıkra, masal ve yergi şiirleri de yazılmıştır. Yusuf Has Hacip’ten Tevfik Fikret’e, Aşık Veysel’e pek çok şair didaktik şiir yazmıştır. Promete Kalbinde her dakika şu ulvî tahassürün Minkar-ı âteşini duy, daimâ düşün: Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım? Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım?.. Yükselmek âsûmâna ve gülmek ne tatlı şey! Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa… Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî-i milletin Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken, Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen Esmâr-ı bünye-hîzini, boş durmasın elin. Gör dâima önünde esâtir-i evvelin Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını… Ey Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını . Tevfik Fikret #DidaktikŞiir #DidaktikŞiirinÖzellikleri #ÖğreticiŞiir

  • Aruz Ölçüsünün Özellikleri

    Hecelerin uzunluk (kapalılık) ve kısalıklarına (açıklıklarına) bağlı olan şiir ölçüsüdür. Divan şiirinde kullanılmıştır. Bu şiirin, ses ve ahenk yani müzik bakımından güçlü olmasını sağlamıştır. 1- Aruz ölçüsünde heceler açık (kısa), kapalı (uzun) ve medli hece olmak üzere üçe ayrılır. 2- Başlıca tef’ileler şunlardır: Fa’ (-), Fe ul (. -),Fa’ lün (- -), Fe i lün (. . -),Fâ i lün (- . -), Fe û lün (. – -), Mef û lü (- – .), Fe i lâ tün (. . – -), Fâ i lâ tün (- . – -), Fâ i lâ tü (- . – .), Me fâ i lün (. – . -), Me fâ î lün (. – – -), Me fâ î lü (. – – .), Müf te i lün (- . . -), Müs tef i lün (- – . -), Mü te fâ i lün (. . – . -)… Burada tef’ilelerle parantez içindeki hecelerinin değerlerinin aynı olduğuna dikkat ediniz. 3- Aruz vezninde tef’ileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tef’ilelerde durgu yapılmaz. 4- Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az yapılmıştır. 5- Farsça tamlama eki olan “-i” ile “ve” anlamındaki “ü, vü” bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir. 6- Medli heceler hafif bir “i, ı” sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi bahâr[ı], eşkden kelimesi ise eşk[i]den şeklinde söylenmelidir. 7- Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef’ile bazı mısralarda Fâilâtün, son tef’ile ise Fa’lün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tef’ile parantez içinde hemen altında gösterilir. 8- Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı’nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün” kalıbıyla yazılmıştır. 9- Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazan eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir. Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece 10- Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar. Ulama genellikle yapılır; fakat her zaman yapılmak mecburiyetinde değildir. 11- Servet-i Fünun edebiyatçıları bir şiirde değişik aruz kalıpları kullanmak suretiyle serbest vezne zemin hazırlamışlardır. Cenap Şahabetin’in “Elhân-ı Şita” adlı şiiri bu şekilde yazılmıştır. Bu şiirdeki bazı mısralar Feilâtün / Mefâilün / Feilün, bazı mısralar ise Mef’ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün kalıbıyla yazılmıştır. 12- Bir şiirin vezni en az iki mısradan hareket ederek bulunabilir. Tek mısraa bakarak vezin bulunmaz. 13- Mısralardaki imale ve zihaf kusuru olan heceleri altı çizilerek belirtilmiştir. 14- Bir şiirin vezni bulunurken şu işlemler yapılır: a) Veznini bulacağımız mısraların hecelerindeki uzun seslilere dikkat ederek yazmalıyız. b) Önce mısralardaki hecelerin açık mı kapalı mı oldukları tespit edilir. c) Medli hece olup olmayacağı özellikle kontrol edilmelidir. Bu ihmal edilirse bir mısradaki hece değeri eksik çıkar. Mısralardaki heceler sayılarak medli hece olup olmadığı konusunda bir ipucu yakalayabiliriz. d) Hecelerin açık kapalı değerleri karşılıklı kontrol edilir. Önce imkân varsa ulama, yoksa imale yapılır. Zihaf çok az bulunduğu için en sonra o ihtimal düşünülür. e) Hecelerin karşılaştırılması yapıldıktan sonra açık kapalı değerleri çizgi ve nokta şeklinde ayrı bir yere geçilir. Mısra sayısına göre tef’ile sayısı tahmin edilmeye başlanır. İlk tef’ile en az heceden oluşur. Genelde az heceli Fa’, Fe i lün, Fâ i lün gibi tef’ileler sonda bulunur. f) Yazılan aruz kalıbı ile işaretler arasında uyum olmasına dikkat etmelidir. Aruz vezninde hecelerin uzunluk ve kısalıkları esas alınır. Açık heceler ( . ) (nokta), Kapalı heceler (-) (çizgi) ile gösterilir. Bunların yanısıra aruz ölçüsünde, “med’li” dediğimiz, bir buçuk hece ile değerlendirdiğimiz ve (- .) (bir çizgi bir nokta) işaretiyle gösterdiğimiz hece değeri de vardır. Şimdi, hangi hecelerin nasıl bir değere sahip olduğunu görelim: 1. Açık Heceler: – Bir kısa ünlüden oluşan heceler (a-dam, A-li…) – Sonu kısa ünlü ile biten heceler (A-li, ma-sa…) 2. Kapalı Heceler: – Bir uzun ünlüden oluşan (â-lim, î-lân…) – Sonu ünsüzle biten heceler (at, tut-kal, ki-tap…) – Sonu uzun ünlüyle biten heceler (kâ-fir, mâ-lik, ik-ti-fâ, il-mî…) 3. Bunların yanısıra, bazı heceler “med’li” olarak değerlendirilir ve birbuçuk (- .) hece değerinde kabul görür. Bunları şöyle sıralayabiliriz: – Sonu çift ünsüzle biten dört sesli heceler (kırk, kürk, hayr, hükm,…) – İçinde uzun ünlü de bulunan ve sonu ünsüzle biten üç veya dört sesli heceler. (Âb, hâk, pâk, şîr…) (Bu tür hecelerden sonu “n” ile bitenler birbuçuk hece değil, tek hece ve kapalı okunurlar. Örnek: im-kân, ir-fân…) (Ayrıca, bazı şairler “var”, “yok”, “çok”, “az” gibi Türkçe sözcükleri de birbuçuk hece değerinde okumuşlardır. Aruz Vezninde Dikkat Edilecek Başka Bazı Kurallar 1. Ulama Bağlama, bağlayış demektir. Sonu ünsüzle biten bir sözcüğü, kendisinden sonra gelen ve ünlüyle başlayan sözcüğün ünlüsüne bağlamaktır. Ulama yapılan yere ( ) işareti konur. Örnek: Bülbüller öter güller açar……. Bir gonce gül olsan….. 2. İmale Çekme demektir. Kapalı heceye ihtiyaç duyulan yerlerde açık heceyi biraz uzatarak okumaktır. Daha çok Türkçe sözcüklerdeki kısa heceli eklerde ve Farsça tamlamalardaki “tamlama ı-i”lerinde yapılır. Parantez içinde bulunan bir küçük çizgi ile imale yapıldığı belli edilir. Örnek: Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı 3. Zihaf Kısma demektir. Ölçü gereği, Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun heceyi (uzun ünlülerden oluşan veya uzun ünlüyle biten heceyi) kısa (açık) okumaktır. 4. “Fe i lâtün ( . . – -) parçası ile Fâ i lâ tün (- . – -) parçası birbirlerinin yerini alabilirler. Bunları birbirine uydurmak için ulama, imale, zihaf gibi işlemler yapmaya gerek yoktur. 5. Aynı şekilde, dize sonlarına gelen fe i lün (. . -) ile fa’lün (- -) parçaları da birbirlerinin yerine kullanılabilir. 6. Aruz vezninde, bütün dizelerin son hecesi, gerçekte açık da olsa, kapalı olarak değer görür. Aruz Vezninin Parçaları (Tef’ileler, Cüzler) Aruz ölçüsünde açık ve kapalı heceler birtakım temel birlikler halinde bir araya gelirler. Bu birliklerden önemlileri şöyledir. 1. fe’ûlün (. – -) 2. Fe’ilün (. . -) 3. Fâ’ilün (- . -) 4. Fa’lün (- -) 5. Fâilâtün (- . – -) 6. Feilâtün (. . – -) 7. Fâilâtü (- . – .) 8. Feilâtü (. . – .) 9. Mef’ûlü (- – .) 10. Mef’ûlün (- – -) 11. Mefâilün (. – . -) 12. Mefâîlün (. – – -) 13. Müstef’ilün (- – . -) 14. Müstef’ilâtün (- – . – -) ………… Bu temel parçalar, çeşitli şekillerde bir araya gelerek daha büyük kalıpları (vezinleri, ölçüleri) meydana getirirler. Bunlardan, bizim şiirimizde en çok kullanılanları şöyle sıralanabilir: 1. me fâ’ î lün / me fâ ’î lün / me fâ ’î lün/ me fâ’ î lün Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i girîbanlar Acebbir şûha sen de âşık-ı nâlân mısın kâfir 2. me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fe i lün (Fa’ lün) Sular sarardı yüzün perde perde solmakta Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta 3. fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün Âkıbet gönlüm esîr ettin o gîsûlarla sen Her ne câdûsun ki âteş bağladın mûlarla sen 4. fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lün Yaraşır kim seni ser-defter-i hûban yazalar Nâme-i hüsnün için bir yeni unvan yazalar 5. mef’ û lü/ fâ i lâ tü/ me fâ î lü/ fâ i lün Derdin nedir gönül sana bir hâlet olmasın Sad el-hazer ki sevdiğin ol âfet olmasın 6. fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl Küçük muttarit muhteriz darbeler Kafeslerde camlarda pür ihtizaz… 7. mef ûlü/ me fâ î lü/ me fâ î lü/ fe û lün Meddâh olalı çeşm-i gazâlânına Bâki Öğrendi gazel tarzını rûm’un şu’arâsı #AruzÖlçüsü #AruzÖlçüsüKalpları #AruzÖlçüsününÖzellikleri #AruzVezni

  • Hece Ölçüsünün Özellikleri

    Türk şiirinin ulusal ölçüsü hece ölçüsüdür. Hece ölçüsünde dizelerdeki hece sayısının ve duraklarının denkliği yeterlidir. Bu nedenle hece ölçüsüne parmak hesabı da denilir. Türk dilinin yapısına uygun bir ölçüdür. Hece ölçüsünün kuralları nelerdir? -Dizelerdeki hece sayısı eşit olur. -Hece sayısı yedili, sekizli on birli kalıplardan oluşur. Çok az beşli ve karışık kalıba rastlanır. -Dizelerdeki heceler, kalıp içinde belli duraklara ayrılır. Şiirde sözcüğün bu duraklarda bitmesi gerekir. -Duraklar sözcük ortasında bitmez. Dizedeki hece sayısı çift ise durak genellikle heceleri eşit böler: 8 = 4+4. Dizedeki hece sayısı tek ise genellikle hece sayısı çok olan durak ya da duraklar önde, hece sayısı az olan durak sonda bulunur: 7 = 4+3, 11 = 6+5, 11 = 4+4+3. Beşli, altılı, yedili kimi zaman da sekizli kalıplarda durak olmadığı da olur. Türk halk şiirinde ölçü vezin karşılığı ölçü, daha seyrek olarak da tartı terimi kullanılır. Türk halk şiirinde ölçü hece ölçüsüdür. Divanü Lügat-it Türk’te vezin ölçü karşılığı köğ terimi geçer. Hece ölçüsü, Türk dilinin yapısından doğmuştur. Hece ölçüsünde esas, dizelerdeki hece sayısının birbirine eşitliğidir. İlk dörtlüğün dizeleri kaç ise, ondan sonraki dörtlüklerin hece sayıları da ona uymak zorundadır. Hece ölçüsüyle söylenmiş en eski şiir örneklerini Divan-ı Lügat-it Türk’te buluyoruz. Divan-ı Lügat-it Türk’te manzumelerin hece sayıları beş ile on beş arasında değişmektedir. Saz şairleri, hece kalıpları içinde, en çok, 7, 8 ve 11’ li olanları kullanmışlardır. Âşık edebiyatında ve anonim halk edebiyatı ürünleri arasında beşli, altılı, dokuzlu, onlu, on ikili, on üçlü, on dörtlü, on beşli, on altılı kalıplara çok seyrek rastlanır. Bunlar da genelikle, türkülerde, bilmecelerde, manzum atasözlerinde görülür. Hece ölçüsünde uyum sağalayan öğelerden biri, duraklardır. Dizilerin belli bölümlere ayrılması, durguyu sağlar. Kullanılan bütün hece kalıplarda durgulara yer verilir. Duraklar gelişigüzel değildir; belirli bi düzeni vardır. Çift heceli (6, 8, 10, 12, 14, 16) dizelerde durak, dizeyi iki eşit parçaya böler. Tek heceli dizelerde ise, genelikle, çok heceli kısım dizenin ilk yarısında yer alır. Durgular aruzun takti’inde oldğu gibi sözcükleri bölmez. Divanlar, hece ölçüsünün 15’li kalıbının ‘’med ve kasır ile aldığı şekildir.’’ Kalenderi’ler hece ölçüsünün 14 ya da 13’ lü kalıbındadır. Semai’ ler ise, genellikle 16 heceli maznumelerdir. Türk halk şiirinin asıl ölçüsü, başlangıçtan beri, hece ölçüsü olarak kalmıştır; kimi halk şiirlerin aruza da yer vermesi, bu genel kuralı değiştiremez. a. Hece Sayısı: Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirin bütün mısralarında eşit sayıda bulunur. Hece sayısı aynı zamanda o şiirin kalıbı demektir. Bu va tan top ra ğın ka ra bağ rın da Sı ra dağ lar gi bi du ran la rın dır Bir ta rih bo yun ca o nun uğ run da Ken di ni ta ri he ve ren le rin dir Bu dörtlükteki bütün dizeler 11 heceden oluşmaktadır. Dolayısıyla bu şiir Hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla yazılmıştır. Bu da ğı a şam de dim A şam do la şam de dim Bir ha yır sız yâr i çin Her ke se pa şam de dim Bu dörtlük 7’li hece kalıbıyla yazılmıştır. Baş ka sa nat bil me yiz, kar şı mız da du rur ken Söy len me miş bir ma sal gi bi A na do lu’muz Bu şiir Hece Ölçüsünün 14’lü kalıbıyla yazılmıştır. b. Durak: Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak (durgunlanma) denir. Durak, ahenk sağlayan bir çeşit ses kesimidir. Sözün gidişi zorlanmadan şiir okuyucusuna bir nefes payı bırakılmıştır. Duraklarda kelimelerden ortalarından bölünemez. İyi bir durakta kelime mutlaka bitmiştir. Bir şiirde, bütün dizelerin durakları aynı olabileceği gibi, belli dizelerde farklı duraklar da kullanılabilir. Bir şiirin her dizesinde farklı duraklar kullanılmışsa, o şiir duraksız kabul edilir. Hece ölçüsünde ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı duraklar kullanılmıştır. Kalıplar: Hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirde, bir mısradaki hece sayısı o şiirin kalıbıdır. Hece ölçüsünde “ikili” den “yirmili” ye kadar kalıp vardır. Türk şiirinde en çok kullanılan kalıplar yedili, sekizli, onbirli, ondörtlü kalıplardır. #HeceÖlçüsü #HeceÖlçüsüKalıpları #HeceÖlçüsününÖzellikleri

  • Serbest Nazım

    Herhangi bir ölçü ve uyak kurallarına bağlı olmayan şiirdir. Serbest şiirde dizelerin uzunluk kısalıkları, uyak, redif, uyak düzeni, nazım birimi gibi nazmın bağlayıcı unsurları önemsenmez. Hatta bu unsurlardan mümkün olduğunca kaçılır. Ama tamamen kafiyesiz ve redifsizdir de diyemeyiz. Serbest şiirde bu şekil serbestliğinin yanı sıra içerik bakımından da bir serbestlik vardır. Hemen her konuda şiir serbest olarak yazılır. Konu sınırsızdır. Serbest şiir, ismindeki “serbest” kelimesinin manası gibi “kuralsız” bir şiir değildir. Şiirdeki ses ve ahenk unsurları çok uyumlu bir şekilde sağlanmaktadır. Yoksa serbest şiirler bu kadar başarılı ve güzel olmazdı. Serbest şiirin okuyucusunda da bir serbestlik görülür. Her şiir sever aynı şiiri aynı şekilde değerlendirmez. Kimisinin hoşlandığı şiirden kimileri hoşlanmaz. Ama nazımda (Divan şiiri, Türk halk şiiri, Âşık tarzı Türk şiiri…) beğeni ve takdir bakımından çoğunlukla bir ortaklık vardır. Serbest şiir Türk edebiyatına Servet-i Fünun döneminde Batı edebiyatından alınarak yeni Türk şiirine uygulanmış bir biçimdir. Orhan Veli Kanık’ın öncülüğünü yaptığı Garip akımının etkisiyle ortaya çıkmış bir şiir biçimidir. ÖRNEK: DENİZİ ÖZLEYENLER İÇİN Gemiler geçer rüyalarımda, Allı pullu gemiler, damların üzerinden; Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret, Bakar ağlarım. Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı, Bir midye kabuğunun aralığından: Suların yeşili, göklerin mavisi, Lapinaların en harelisi… Hala tuzlu akar kanım İstiridyenin kestiği yerden. Neydi o deli gibi gidişimiz, Bembeyaz köpüklerle, açıklara! Köpükler ki fena kalpli değil, Köpükler ki dudaklara benzer; Köpükler ki insanlarla Zinaları ayıp değil. Gemiler geçer rüyalarımda, Allı pullu gemiler, damların üzerinden; Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret. Orhan Veli KANIK

  • Mensur Şiir

    Duygu, düşünce, yaşam ya da hayalleri şiir inceliğinde anlatan düzyazı türüdür. Düz yazı biçiminde yazılan şiirdir. Özellikle seci (düzyazıda iç kafiye) ve alliterasyonlarla (belirli ünsüzlerin tekrarı) yazılır. İç uyuma önem verildiği için dilbilgisi kurallarına uygunluk aranmaz. 19. Yüzyılda Fransız edebiyatında ilk örnekleri görüldü. Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı şiir tercümeleri edebiyatımızdaki ilk örneğidir. Edebiyatımıza Halit Ziya Uşaklıgil (Mensur şiirler, Mezardan Sesler) tarafından kazandırılmıştır. ÖRNEK: BENİM OLSAYDIN Benim olsan, ah bu mümkün olsaydı… Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm: Öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız tabiatla baş başa kalırdık… Denizle, sema ile, sahra ile kalırdık… Sade ikimiz kalırdık… Orada, yalnız ormanda yapraklarla inleyen mütehevvir rüzgarın, uzakta dalgalarla dövünen medhuş denizin, gökte şimşekleriyle gürleyen haşin yıldırımın sesiyle kalırdık… Sade ikimiz kalırdık… Sade ikimiz, unutmuş, unutulmuş, her türlü kayıttan azade iki mevcut gibi yaşardık. İlk insanlar gibi yaşardık. Benim olsaydın felaketlerine, afetlerline tahammül için kuvvet bulur, hayatın sebebini anlardım; benim olsaydın hayatı severdim.

  • Serbest Müstezatın Özellikleri

    Müstezat’ın daha özgürce kullanılmış biçimdir. Sembolizmin yaygın olduğu bir dönemde Fransa’da ortaya çıkan bir şiir şeklidir. Servet-ı Fünun ve Fecr-ı Ati şairlerince kullanılmıştır. Uzun ve kısa dizeler düzenli veya düzensiz olarak sıralanabilir. Belirli bir kafiyeleniş görülmez. Serbest müstezatta nazım nesre yaklaştırılmıştır. Serbest müstezat Tevfik Fikret, Ahmet Haşim ve Cenap Şehabettin tarafından çok kullanılmıştır. ÖRNEK: ÖMR-İ MUHAYYEL Bir ömr-i muhayyel…Hani gülbünler içinde Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş; Bir ömr-i muhayyel…Hani göllerde,yeşil,boş Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü muğfel Bir ömr-i muhayyel! Yalnız ikimiz,bir de o:Ma’bûde-i şi’rim; Yalnız ikimiz,bir de onun zıll-ı cenâhı; Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim. Her sahn-ı hakîkatten uzak,herkese mechûl; Bir safvet-i masûmenin âgûş-ı terinde, Bir leyle-i aşkın müteennî seherinde Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgul. Savtındaki eş’ar-ı pür-âhenk ile mâlî, Şİ’rimdeki elhan-ı muhabbetle nagam-saz, Ah istiyorum,göklere âmâde-i pervâz Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî… Bir ömr-i hayâlî…Hani gülbünler içinde Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş; Bir ömr-i hayâlî…Hani göllerde, yeşil, boş Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü hâlî Bir ömr-i hayâlî! Tevfik Fikret Serbest Müstezatın özellikleri

  • Balad Nedir? Baladın Özellikleri Nelerdir?

    14. yy.da doğmuş dans şarkısıdır. Gülünç ve acıklı olayları dile getiren şiirlerdir. Bir çeşit manzum masaldır. Üç uzun bir kısa bentten (sunu parçası) oluşur. Genellikle çapraz kafiye kullanılır. “abab” Edebiyatımızda fazla yaygın değildir. ÖRNEK: BALAD Yağmurlar dindiği zaman Geleceksin Ki kuraklık ölümdür; Işığım söndüğü zaman Güleceksin Ki karanlık ölümdür. Karanlığımda dişlerin Pırıldar ki Yine görüneceksin Kuraklığımda düşlerin Işıldar ki Yine arınacaksın Bekleyeceğim elbette Gelişini Yaşamak başka nedir; İsterse ta kıyamette İlle seni Ki bu aşk başka nedir. Ahmet Muhip Dranas Balad Nedir? Baladın Özellikleri Nelerdir?

  • Triyole Nedir? Triyolenin Özellikleri Nelerdir?

    On mısralı bir nazım biçimidir. İlk iki dizelik bir parçadan sonra dörder dizelik iki bent gelir. Başta yer alan iki dizenin ilki birinci dörtlüğün, ikincisi ikinci dörtlüğün son dizesinde tekrar edilir. Kafiye düzeni “ab – aaaa – bbbb” şeklindedir. ÖRNEK: HİLÂL-İ SEHER Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâhet var Nedir bu hâl-i perîşânın ey hilâl-i seher? Sabah-ı feyz-i bahârîde mübtesem ezhâr Çemen çemen mütemevvic nesîm-i anber-bâr Niçin? Ben anlamadım kimden etsem istifsâr? Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâhet var Dem-i seherde yanında şu parlayan ahter Hazân içinde solan bir çiçek gibi dil-ber Sürûr-ı fecr ile şâdân iken bütün yerler Nedir bu hâl-i perîşânın ey hilâl-i seher? Tahsin Nahit Triyole Nedir? Triyolenin Özellikleri Nelerdir?

  • Sone

    Servet-i Fünun döneminde Fransız edebiyatından alınmıştır. Bütün Avrupa edebiyatlarında soneye rastlanır. Sone daha çok lirik konulara elverişli olduğundan sevilmiş ve tutulmuştur. On dört mısradan oluşan bir nazım biçimidir. Sonenin ilk iki bendi dörder, son iki bendi üçer dizelidir. Sonenin ilk iki bendi son iki üçlükte söylenecek duygu ve düşünce için bir hazırlık, bir giriş bölümüdür. Özellikle son dize duygu yönünden en güçlü dize olur ve şiirin bütün etkisini üzerinde toplar. Kafiye şeması, abba – abba – ccd – ede-abba-abba ÖRNEK: MAKDEM-İ YÂR Pervâne-i zerrin gibi her zühre-i zerrin Titrerdi zümürrüd-geh-i lerzân-ı çemende Çağlardı leb-i sîm-i hıyâbân-ı semende Bir çeşme-i billûr ile bir cûy-i bilûrin Düşmüştü siyeh berg-i şebe şebnem-i sîmîn Şeb-nem gibi titrerdi kamer leyl üzerinde Bir şeb-pere-i hutfe bir âhû-yı çerende Vermişti bu nüzhet-gehe bir vahşet-i nermîn Âhû ile şeb-perre vü evrâk ile azhâr Nâ-gâh fısıldaştı leb-i âb-ı revânda Zîrâ şu perî-h^neye karşı bu evânda Ey dürr-i yetîm-i sadef-i şefkâtim, ey yâr Sen bir meh-i zî-ruh gibi yükseliyordun Muzlim korunun zıllı içinden geliyordun Cenap Şahabettin

  • Terza Rima Nedir? Terza Rimanın Özellikleri Nelerdir?

    Servet-ı Fünun şairleri tarafından batıdan alınarak edebiyatımıza kazandırılmış nazım biçimidir. Üçer dizeli bentlerden oluşur. Son bent genellikle tek dizeden meydana gelir. Bent sayısında herhangi bir sınırlama yoktur. Bent sayısı az olan terza-rimalarda son dizenin şiirin en güçlü ve etkili dizesi olmasına dikkat edilir. Kafiye düzeni örüşük kafiyedir. “aba – bcb – cdc – e” Terza-rima Türk şiirinde ilk olarak Tevfik Fikret tarafından denenmiş; fakat en güzel örneklerini Ali Canip Yöntem vermiştir. ÖRNEK Mavi bir gölge uçtu pencereden Baktım: âvâre bir küçük kelebek Yarama geldi kim bilir nereden Belli yorgundu; bir veremli çiçek Gibi serpildi lambanın yanına Bir duman uçtu, gitti titreyerek… Anladım kıydı yavrucak canına Söyle ey mavi gölge, söyle eğer Bir ölümden de çok fenaysa bana, Şu karanlık, şu kimsesiz geceler. Ali Canip YÖNTEM Terza Rima Nedir? Terza Rimanın Özellikleri Nelerdir?

  • Modern Şiirin Özellikleri

    Terza Rima Sone Triyole Balad Serbest Müstezat Mensur Şiir Serbest Nazım Türk şiiri yüzyılların verdiği alışkanlıkla vezinsiz, kafiyesiz pek düşünülmemiştir. Fakat 19. yy’dan itibaren batı etkisi altına giren şiirimiz, Fransız sembolistlerinin etkisiyle vezin ve kafiye gibi kayıtlara bağlı olmayan bir şiir akımıyla, yani serbest nazımla tanışmıştır. Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le başlayan vezinsiz-kafiyesiz şiir akımı, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir. Buna rağmen bu şiir akımı günümüze kadar gelen tartışmalı bir konu olmuştu. Cahit Tanyol’un bu tartışmalar çerçevesinde eski şiirle yeni şiiri değerlendirmesi ilginçtir: “Birçok şair keman çalmasını bilmediği hâlde koltuğunda kemanla dolaşan adama benzer. İşte kafiyesiz şiir söyleyen gençler, bu gibilerin sahteliğini açığa vurmak için o aleti kırmakla iyi bir iş gördüler. Vezinli-kafiyeli binlerce tekerleme ve klişeleşmiş hayaller Türk şiirinde tekrarlanıp durdu. Vezinsiz-kafiyesiz şiir cereyanı bu kişilerden şiiri kurtardı ve kötü şiiri dayandığı en sağlam temel destekten mahrum etti.“ Yeni şiirin mimarlarından Oktay Rıfat ise meseleye bir başka açıdan bakıyor: “Duyu ettiğimiz şeyi şiir hâlinde tespit ederken, klâsik şairin yaptığı gibi akla baş vurmak, vezin ve kafiyenin de işe karıştığı akla uygun bir mimarî hazırlamak, bir şimşek gibi çakıp sönen duyunun elimizden kaçıp gitmesine mal olabilir.” Şu bir gerçek ki, serbest şiirler şiirin alanı genişlemiş, yetenekleri artmış ve bugünkü modern Türk şiiri doğmuştur. Bugünkü modern Türk şiiri dünya şiirinde olduğu gibi, insan duygularındaki karmaşıklığı bütün yönleriyle yansıtabilmektedir. Bugünkü şiir adetâ gerçeğin, yaşantının dili konumundadır. Ancak, bu şiir akımı da yeteri kadar anlaşılmadığı için, birtakım yozlaşmalara uğramıştır. Serbest şiir çoklarının sandığı gibi bir kuralsızlık, bir başıboşluk ve bir vezinsizlik değildir. Serbest şiirin kendine has bir vezni, bir kurgusu ve bir bütünlüğü vardır. Serbest şiirde bir rahatlık değil, aksine, bir kaos vardır. Serbest olarak yazılan her bir şiir için ayrı bir vezin gereklidir. Bir şiir için yaratılan vezin, bir başka şiir için kullanılamaz, kullanıldığı takdirde tekrara düşülür ve gelişigüzel şiirler ortaya çıkar. Maalesef serbest şiirin bu incelikleri gözden kaçırıldığı için ortaya şiirle alâkası olmayan yığınla şiir, hatta şiir kitapları çıkmaktadır. Ne yazık ki böylesi hatalar yüzünden Türk şiiri birtakım yaralar almaktadır. Şiir alanında yaşanılan olumsuzlukların bir sebebi de hiç kuşkusuz şiire meraklı bir toplum oluşumuzdur. Aziz Nesin şiire olan bu merakımızı, “Türkiye’de her üç kişiden dördü şairdir.” sözleriyle gayet çarpıcı bir şekilde dile getirmiştir. Nesin, bu sözüyle şiire olan bilinçsiz ilgimizden yakınıyordu. Modern Şiirin Özellikleri #TerzaRimaNedir #SoneNedir #SerbestNazımNedir #BaladNedir #SerbestMüstezatNedir #TriyoleNedir #MensurŞiirNedir

bottom of page