top of page

Edebi Eserlerde Kullanılan Anlatım Teknikleri


ANLATMA (TAHKİYE ETME) TEKNİĞİ:

*Anlatma tekniğinde okuyucu ile eser arasına anlatıcı girer.

*Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir.

*Okuyucunun dikkati anlatıcı üzerinde yoğunlaşır.

 

Örnek:

“Oturdular. Neriman’ın buraya üçüncü gelişiydi. Her seferinde burasını biraz daha seviyor ve beğeniyordu. Her şey temiz, her şey güzel. Zevkli bir kadın eliyle döşenmiş küçük bir ev odası gibi. Ve baş başa konuşmaya müsait! Pastacı, muhallebici gibi yerleri daima dükkân fikriyle beraber düşünmeye alışmış Neriman için, bu mahrem küçük salon yepyeni bir şeydi. Fahriye’nin de hayranlığını yüzünden görmek istiyordu. Fakat utanç, Fahriye’nin yüzünde, bütün hisleri kırmızıya boyamış ve örtmüştü, sıkıldığı belliydi.”

(Fatih-Harbiye)

 

***Anlatma; kişi tanıtımı, olay anlatımı, geriye dönüş, iç çözümleme, özetleme şeklinde olabilir:

 

Kişi Tanıtımı Tekniği:

*Metindeki kişilerle ilgili okuyucuya tanıtıcı bilgiler verilir.

*Anlatıcı, metindeki kişileri ayırt edici yönleriyle tanıtır.


Örnek:

Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da... Konstantin isminde bir herifti. Galata’da bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi...

 

Olay Anlatımı Tekniği:

*Metindeki olaylar, bir anlatıcı tarafından anlatılır.

 

Örnek:

Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de başkalarının davetine gidiliyordu. Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı. Davet akşamları taşlıktaki su küpü, sofadaki yemek masası ve daha başka hırdavat eşya mutfağa taşınıyor, yukarıdan kilimler, iskemleler, süslü yastıklar indirilerek bir kabul salonu dekoru kuruluyordu.

 

Geriye Dönüş Tekniği:

*Eserde kronolojik akışın kırılarak geçmişe dönülmesi, geçmişe ait yaşantıların anlatılması tekniğidir.

*Yazarlar şimdiki zamanda yaşadıklarından dolayı eserlerde şimdiki zaman ağır basar.

*Bu etkiyi azaltmak için bu teknik sıkça kullanılır.

*Geriye dönüş tekniğinde yazar, karakterlerin, yerlerin ve olayların geçmişiyle ilgili bilgi vermeyi amaçlar.

*Bu teknik genellikle tarihi romanlarda kullanılır.

*Ayrıca kişiler ve olaylar hakkında bilgi verilirken de kullanılabilir.

*Karakterlerin romanın içerisinde bir şeyler hatırlamaları da bu anlatım tekniğiyle verilir.

*Bu teknikte anlatıcı birinci tekil kişi olabileceği gibi üçüncü tekil kişi de olabilir.

 

Örnek:

Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!” (Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)

 

İç Çözümleme Tekniği:

*Kişilerin iç dünyalarının, iç yaşantılarının, hâkim anlatıcı ve bakış açısıyla anlatıldığı psikolojik tahlil tekniğidir.

*Bu anlatım tekniğinde anlatıcı, kişinin iç dünyasına bütünüyle egemen olan dışarıdan bir unsur olarak etkindir; anlatılan kişi ise edilgendir.

*Anlatıcı, kahramanın zihninden geçenleri okur.

*Bu teknikte anlatıcı, figürün zihnine rahatça nüfuz ederek onun düşüncelerini “diye düşündü” gibi ifadeyle aktarır.

 

Örnek:

“Yavaş yavaş merdivenleri indi. Orta kata gelince müdürün odası gözüne ilişti. Şakir Bey’i bir kere görmek fena olmaz diye düşündü. Kocası hakkında ondan malûmat alabilirdi, hademe ile içeriye haber gönderdi.”

 

ÖZETLEME TEKNİĞİ:

*Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı olayları, kişileri veya diğer unsurları özetleyerek anlatır.

 

Örnek:

Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul’dan soğutmuş, Suriye’de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu.

 

GÖSTERME (SAHNELEME) TEKNİĞİ:

*Olaylar, kişiler, varlıklar okuyucuya doğrudan sunulur.

*Anlatıcı, okuyucu ile eser arasına girmez.

*Okuyucunun dikkati eser üzerinde yoğunlaşır.

 

Örnek:

"Küçük Ağa başını kaldırdı ve soran gözlerle baktı. Doktor çevik bir davranışla ayağa kalkmıştı. Gidecekti artık. Onun hâlâ soran gözlerine dost gözlerle bakarak:

-Çünkü, dedi. Küçük Ağa'nın siz oluşu... yani... nasıl söylemeli?.. Anlıyor musunuz veya anlatabiliyor muyum bilmem... Sizin gibi genç, güçlü, kuvvetli... ve bilhassa bilgili, akıllı biri oluşu... Kısacası işte siz oluşunuz benim için hususî bir kıymet ve ehemmiyet taşıyor." (Tarık Buğra, Küçük Ağa)

 

*** Gösterme tekniği iç konuşma, dış monolog, bilinç akışı, diyalog, iç diyalog şeklinde olabilir.

 

 İç Monolog (İç Konuşma) Tekniği:

*Karakterin duygularını ve düşüncelerini, belirli bir mantık sırasıyla karakterin ağzından, olduğu gibi

anlatılmasıdır.

*Bu teknikte karakterin kendi kendine konuşmalarına yer verilir.

*Bunun yanı sıra bu teknikle karakterin duygu ve düşüncelerini akıcı ve sade bir biçimde günlük

konuşma diliyle öğreniyoruz.

Bu teknik karakterin iç dünyasının okuyucu tarafından anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar.

 

Örnek:

“Yüzü yanıyordu. Elini yanağına götürdü. Başındaki ağırlık artmıştı. Annem gibi benim de bir yerime inecek bir gün. Ben dayanamam. Bu kızı doğuracağıma Allah canımı alsaydı. Gider şimdi onu uyandırır, sıkıştırırım. Uyku sersemliğiyle her şeyi söyler. Söyletirim. Benim elimden kurtulamaz o. Anasıyım. Hakkımdır. Sekiz sene ben ona hem analık hem babalık ettim.” (Yalnızız)

 

Dış Monolog:

*Dış monolog, bir kişinin karşısındaki insana veya insanlara konuşma fırsatı vermeden, tek taraflı ve uzun bir biçimde, sesli olarak konuşmasıdır.

*Bu teknikte kişi bazen etrafında kimse olmadan herhangi bir olay karşısında yüksek sesle

konuşabilir.

*Bu, eserlerde yazar ya da anlatıcı tarafından okuyucuya yansıtılır.

 

Örnek:

“-Böyle işte. Hayat. Bazı bazı filozof olmalı insan. Düşünüyorum da… Evvela maliye tahsildarı. Sonra… Tahakkuk şefi mi derler ona? İşte öyle bir şey. Güya büyük tüccarlara defter tutma usullerini gösterirmiş de biner lira filan alırmış onlardan. Masal. Belli bir şey. Vergi kaçakçılığında yardım etmiş onlara. Ve birdenbire servet yapmış. Çünkü babamın içinde daima bir ekşilik vardır. Hiçbir şeyden tam memnun olmaz. Anladın mı? Çünkü bu konfora lâyık olmadığını biliyor. Haram para, anladın mı, haram. Üre müre hepsi bahane. Babamı zehirleyen, kendi de bilmez belki, budur işte. Bu… Bu haram duygusu…” (Yalnızız)

 

Bilinç (Şuur) Akışı Tekniği:

*Bu teknikle karakterin iç dünyası hiçbir kaygı olmadan okuyucuya aktarılır.

*Karakterin duyguları ve düşüncelerindeki değişimler bu teknikle verilir.

*Bu teknikte karakterin aklından geçen düşünceler bütün karmaşıklığıyla ve herhangi bir sıra olmadan okuyucuya verilir.

*Bu sayede okuyucu karakterin psikolojisini ve ruh halini daha iyi anlayabilir ve bazı olaylarla, bu olayların nedenleri arasındaki bağlantıları açıklayabiliyor.

*Ayrıca karakterin aklında kurduğu planlar ve yapmak istediği şeylerde bu teknikle verilir.

*Dil bilgisi kuralları ve sentaks gözetilmez.

*Anlatıcı o anda aklına ne geliyorsa sıralar.

*Anlatılan şeyler arasında herhangi bir anlam bağıntısı gözetilmez.

*Bu teknik iç monolog tekniğinden dil bakımından ayrılır.

İç monologda düşünceleri aktarmada belli bir düzen olup dil bilgisi kurallarına uyulur. 


Örnek:

Aşağıdaki örnekte Yusuf köye dönerken Ali'nin ve Hasan'ın ailesine ne diyeceğini düşünmekle beraber kendisini tam bir vicdan muhasebesine çekmiştir. Bir şekilde kendini haklı çıkarmak istemiş ve arkadaşlarının ölümünden sorumlu olmadığına dair önce kendisini inandırmaya çalışmıştır. "Hasan? Ali?

Evet ama onlar yoksa, geri dönülmez yollarda kaldılarsa suç onda mıydı? Kader, kısmet, taksirat! O öldürmemişti. Allah biliyordu içini, ölmelerini istememiş, aklından geçirmemişti. Köse Hasan'ın avradı, kızı, Pehlivan Ali'nin anası duyup gelecekler, soracaklardı. O öldürmemiş, ölmelerini istememişti ama, dinleyecekler miydi bakalım. Ağıt, figan, feryat... Köylü toplanacak, büyük büyük açılan gözleriyle soracaklardı ondan. Nerde Hasan? Ali nerde? Biliyordu diyeceğini, ezberlemişti amma, dinletebilecek miydi? Karı kancık kısmı lâf anlar mıydı?


Ölü evine dönecekti evi. Gazocağını mazocağını çıkaramayacak, sırtlığı mırtlığı veremeyecekti karısına. Öfkeyle tükürdü yere."

(Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde)

 

Diyalog Tekniği:

*Roman akışı içinde karakterlerin birbiriyle yaptıkları konuşmalara diyalog denir.

*Bu teknikte karakterlerin birbirleriyle konuşmaları verilir.

*Karakterler arası çatışmaları veya karakterlerin birbirleri hakkındaki düşüncelerini bu teknik yardımıyla algılıyoruz.

*Diyalog; olayın gelişmesinde, kahramanların ruhsal ve sosyal durumlarının açıklanmasında, konuşmalarda yatan kültür ögelerinin saptanmasında (ağız, şive, üslup), eserin daha dinamik bir hale gelmesinde ve hafiflemesinde oldukça etkilidir.

 

Örnek:

Aşağıdaki örnekte Ali ve Yusuf'un fabrika sahibi hemşerileriyle ilgili düşüncelerini ve eğer istekleri yerine gelmezse gidip Laz Taşeronla anlaşacaklarını çok açık bir biçimde anlayabiliyoruz. Zaten bu yöntemin en güzel özelliği karakterlerin sade konuşmaları sayesinde verilmek istenen mesaj kolaylıkla okuyucuya ulaşabiliyor.

 

—Bırakır mıyız işini?

—Bırakırız tabî.

—Gözünün yaşına bakacak değiliz ya!

—Niye bakalım? O bizimkine bakıyor mu?

—Bakar mı?

—Biz de onunkine bakmayız!

—Ya bakarsa? dedi Ali.

—Alırsa?

Yusuf düşündü, aklına başka bir şey geldi:

—O zaman da sen bana bırak, dedi.

—Ne yapacaksın?

—Bize daha iyi, daha paralı birer iş ver deriz.

—Temam, ben de bunu düşünüyordum. Verirse?

—Olursa?

Yusuf kurnazlıkla göz kırptı:

—Buna gelir deriz ki, böyle böyle, hemşerimiz gündeliğimizi arttırdı, dörder veriyor deriz...

—Bu, gelin ben beş vereceğim derse ya?

—Kolay. O zaman da ağamıza gider, mantar şapkalı beşer veriyor ne diyorsun deriz?

Tamamdı, şehirli mehirli, işte kıstırmışlardı şehirliyi"

(Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde)

 

İç Diyalog Tekniği:

*İç diyalog ise biraz iç monoloğa benzer.

*İç monolog okuyucuyu kahramanla baş başa bırakırken iç diyalog kahramanın kendisiyle karşı karşıya gelmesini sağlar.

*İç diyalogda kahraman sanki karşısında birisi varmış gibi konuşur, tartışır.

*Sürekli karşılıklı konuşmalar mevcuttur.

*Sorular ve cevaplar genel anlamda bu kısımları oluşturur, kahraman kendi kendine soru sorar ve cevaplar.

*Tüm bunlar dil bilgisi kurallarına uygun şekilde yapılır.

İç diyalog tekniği genel olarak kahramanın o anki ruhsal portresini açığa çıkarır.

 

Örnek:

“Meral sol ayağını silkeledi. İskarpini sıkıyordu. Çıkardı onu, ötekini de. Bir anda beliren Nuri’nin hatırası Ferhad’ın karanlıkta siyah görünen fes rengi yorganının üstünde eridi. Sil diyorum bu damgayı. Sil. Alnımda kalmasın ağabey?

–Silemem.

–Niçin?

–Ben vurmadım onu.

–Kim?

–Cemiyet.

–Cemiyet mi?

Hayır, Ferhat söylemez bu kelimeyi. Ellerim, ayaklarım buz gibi…”


Üst kurmaca

  • Kurmacanın örtülü veya açıkça bozulup başka bir kurmacaya yer verilmesiyle oluşan "kurmaca içinde kurmaca"dır. Üst kurmaca ana hatlarıyla üç değişik şekilde görülür:

- Bunlardan ilki; metnin kuruluşunun, eserin yazılış sürecinin olay akışı içerisine

- İkincisi, yazarın eseri yönlendirici ve etkileyici biçimde ona müdahalede bulunmasıdır. Postmodernist romanda yazmak ve yaşamak iç içe geçmiştir. Postmodernist romanın anlatıcısı etkinliğinin boyutlarını kendi kurmacasında sınırlı tutmakla da kalmamış, okurla iletişim kuracak kadar genişletmiştir. Bu tutumu, metnin yorumlanış aşamasında okurla birlikte, ona yardımcı olma niyetinin yanı sıra okurun da bu kurmaca oyunun ayrılmaz bir parçası olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

-  Üçüncüsü ise gerçekliliğin fantastikle birleştirilerek sunulmasıdır. Dış gerçekliği olabildiğince inandırıcı bir tutumla kurmaca yapıya aktarma kaygısının yerini postmodern romanda nesnel gerçeklik-kurmaca ilişkisi/çelişkisini belirginleştirme alır. Önceki tarzlarda tek gerçeklik, yazarın da içinde soluk alıp verdiği realite iken postmodernist anlatı sisteminde kurmaca dünya da başlı başına bir gerçeklik olarak algılanır. Söz konusu temel tutumun bu maddeyi ilgilendiren yönü, ikili/ikircikli bir anlayışla realite ile kurmaca ya da mantıki gerçeklik ile fantastiği birlikte işlemek şeklinde açıklanabilir.

 

Örnek:

"( ...) Yokuştan aşağı indim. Kalabalıkların içine girdim. Akşam ezanından sonra bir ciğerci dükkanında karnımı doyurdum. Boş dükkanın kedi besler gibi şefkatle lokmalarımı izleyerek beni besleyen sahibinin anlattıklarını dikkat- le dinledim. Ondan aldığım ilham ve tarifle, sokakların iyice kararmasından sonra Esir Pazarı'nın arkalarındaki dar sokaklardan birine saptım, burada kahvehaneyi buldum. İçerisi kalabalık ve sıcaktı. Tebriz'de, Acem şehirlerinde pek çok benzerlerini gördüğüm ve orada meddah değil de perdedar denen hikayeci arkada ocağın yanında bir yükseltiye yerleşmiş, tek bir resim, kaba kağıda aceleyle ama hünerle yapılmış bir köpek resmi açıp asmış, arada bir resimdeki köpeği işaret ede ede hikayesini o köpeğin ağzından anlatıyordu. "


"( ...) Bu Erzurumlu Husret'in babasının belirsiz olduğunu söylesem ne buyuru/ur? Bana da demişlerdir ki sen ne biçim köpeksin, ustan bir kahvede resim asmış hikaye anlatır bir meddahtır diye sen onu korumak için, hoşt, vaiz efendiye dil uzatıyorsun. Haşa, dil uzatmıyorum. Ben kahvehanelerimizi çok severim. Bilir misiniz ki resmim böyle ucuz bir kağıt üzerine naklolunduğu için ya da bir köpek olduğum için üzülmüyorum da ben sizlerle birlikte adam gibi oturup kahve içemediğime hayıflanıyorum. Bizler kahvemiz ve kahveha- nelerimiz için ölürüz. Ama o da ne? Ustam, bak bana cezveden kahve veriyor. Hiç resim kahve içer mi? Demeyin; bakın bakın, köpek lıkır lıkır kahve içiyor."


Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı romanından alınan yukarıdaki metinlerde, realite (gerçeklik) ile kurmaca arasındaki ilişki, bir kahvede hika- yesini anlatan meddahın duvara astığı resimdeki köpeğin kimliği üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Bu ikilem, dinleyiciler arasında bulunan roman kahramanı Kara'nın anlatıcılığı üstlendiği, yukarıdaki alıntının ilk paragrafını izleyen pasajda, bizzat resimdeki köpeğe realiteye (gerçekliğe) özgü bir kimlik kazan- dırma şeklinde fantastiğe yönelen bir tutumla uygulanmıştır.

 

 

Metinler arasılık

•  Postmodern eserlerde bir yazarın diğer metinlerden yararlanmasıdır. Postmodern sanatçılar, başka eserlerden aldıkları kesitleri roman düzleminde bir araya getirirler.


Metinler arasılık, postmodernist romanda temel kurgu ögesi olan üstkurmacanın bir alt kategorisi olarak değerlendirilmektedir. Dış ya da psikolojik gerçekliği yansıtmak/irdelemek gibi amacı olmayan postmodernist yazar, metinlerin sanal gerçekliği içinde, "anlatı ormanlarında gezinti"ye çıkar. Modernist romanlarda da değişik boyutlarda ve işlevlerde başvurulan metinler arasılık, postmodernist romanda metnin örgüsünü oluşturmanın başlıca dolgu malzemesi olarak işlenir.

 

•  Metinler arasılığın postmodernist romandaki uygulama kategorilerini pastiş, parodi ve ironi oluşturur.

 

PASTİŞ TEKNİĞİ:

*Post modern romanda çeşitli metin türlerinin biçim ve anlatım özelliklerinin taklit edilmesidir.

*Bir sanatçının üslubunu, tarzını, dilini veya düşüncesini taklit etmektir.

*Önceki formdan hareket ederek yeniden oluşturulan bu eser, aslında taklit yoluyla bir eseri yüceltmektir.

*Pastişte orijinal eser doğrudan kullanılmaz, tamamıyla taklit edilir.

 

Örnek:

Bin bir Gece Masalları’nda ve halk hikâyelerinde anlatıcı, başkalarından dinlediklerini aktarır. Bunu yaparken de “rivayet ederler ki, derler ki” gibi kalıplaşmış ifadeler kullanır. İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanında biçim ve anlatım özellikleri açısından aynı tekniği kullanması bir pastiş örneğidir.

 

PARODİ TEKNİĞİ:

*Post modern romanda daha önce yazılmış bir metnin “içerik” yönünden örnek alınmasıdır.

*Ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki oluşur.

*Pastişten farkı şudur: Pastiş belli bir türün üslûbunu, anlatma formatlarını taklit eder; parodi belli bir metnin konusunu taklit eder.

Parodide genel metin taklit edilebileceği gibi, metnin bir cümlesi veya kişisi de taklit amaçlı olarak kullanılabilir.

 

Örnek:

Nazan Bekiroğlu’nun Yusuf ile Züleyha adlı romanı, içerik yönünden divan edebiyatındaki Yusuf ile Züleyha mesnevilerini örnek aldığından bir parodi örneğidir.

 

İRONİ TEKNİĞİ:

*Post modern romanda birtakım olguları ya da eserleri alaycı bir anlatımla söz konusu etmektir.

*Söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir.

*Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler.

*Mizahtan farklı olarak ironi, olaylara daha eleştirel yaklaşır.

*İroni mimik, jest ve tonlama ile söylenmek istenenin altını, dolaylı çizer.

 

Örnek: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında önemsiz bir kurum olan Saatleri Ayarlama Enstitüsünü asrın en büyük, en faydalı kurumu şeklinde tanıtması bir ironi örneğidir.

 

MONTAJ TEKNİĞİ:

*Bu teknikte, başkasına ait olan bir yazının tümünün veya bir parçasının aynen eser içine yazımı söz konusudur.

*Cümle, beyit, atasözü, nükte veya uzun bir metin olabilir.

*Eklenen metin, eserle uyum içerisinde olmalıdır.

 

AÇIKLAMA-YORUMLAMA TEKNİĞİ:

*Yazarın ya kendisi ya da sözünü emanet ettiği karakter ağzından, herhangi bir konu, durum veya olay hakkında gerekli gördüğü bir açıklama yapması ya da yoruma girişmesidir.

 

LEİTMOTİV TEKNİĞİ:

*Leitmotiv, ana motif, anlamlı tekrar, nakarat, tema anlamlarına gelmekte olup özellikle psikanalitik eserlerde kendini hissettirir.

*Kişileri ve nesneleri sembolize eden sürekli tekrarlanan ve simgeleşen söylem/ifade kalıpları yer alır.

*Herhangi bir sözün ya da hareketin birden fazla tekrarlanmasıdır.

*Leitmotiv edebiyatımızda sıkça kullanılan bir anlatım tekniğidir.

*Bu teknikte nesne istenilen/arzulanan bir eşyayı sembolize eder ve sürekli kitabın içerisinde tekrar edilir.

*Genellikle bu nesne gerçek hayatta fazla önemli bir şey olmazken kitaplarda çok önemli bir nesneymiş gibi gösterilir ve karakterlerin yaptıkları şeyler bu nesneyle ilgili olur.

 

MEKTUP TEKNİĞİ:

Karakterlerin tek taraflı ya da başka karakter(ler)le yaptığı yazışmalardan oluşan bir anlatım tekniğidir.

*Edebiyatımızda çok kullanılan tekniklerden birisidir.

*Bu tekniğin kullanıldığı kısımlarda yazar romanın akışına müdahale etmez ve kahramanların duygu ve tepkilerini okuyucuya sunar.

*Mektup tekniği daha çok olayın can alıcı yerlerinde kullanıldığından olaya canlılık katabilmektedir.

*Bu tekniğin sağladığı bir diğer yarar ise birden fazla kahramanın devreye sokulmasıyla birden fazla bakış açısını ortaya çıkarmasıdır.

*Yani bu tekniğin kullanıldığı eserlerde genellikle çoğulcu bakış açısı ile karşı karşıyayızdır.

*Bireysel bir tür olan mektubun eserlerde kullanılması özellikle kahramanların iç dünyasını yansıtması açısından önemlidir.

 

NOT: Modernist romancılar, eserlerinde kolaj tekniğini de kullanmışlardır. "Yapıştırma resim" olarak da bilinen kolaj yöntemi, herhangi bir konuda farklı yazar, şair ya da kaynaklardan derlenen alıntıların bir araya getirilerek metne yansıtılmasıdır. 20. yüzyılın başında Picasso gibi kübist ressamların resim sanatında uyguladığı bu teknik, daha sonra postmodern anlatılarda da kullanılmıştır.


Edebi eserlerde kullanılan anlatım teknikleri

bottom of page