Türk Halk Kültürü ve Mitoloji: İnanışlar, Kültler ve Efsaneler
- Cengiz Yıldırım
- 2 gün önce
- 8 dakikada okunur

Kültür Nedir?
Kültür, bir toplumun topyekûn yaşam tarzıdır. Kültür; insan tarafından meydana getirilerek başlangıcından bu yana doğaya (nature) eklenmiş yaratmalar, donatmalar bütününün adıdır. Kısaca kültür denilince, bir toplumun her türlü kendini ifade edişleri ve her türlü ihtiyacını karşılayan toplam hayat tarzı anlaşılır. Bu ifade edişler; davranışlardan alışkanlıklara, törelerden gelenek göreneklere, korkulara ve kokulara kadar pek çok değişik şekillere sahip olabilir. Aynı şekilde sanat, müzik, mimari, düşünce, edebiyat gibi şuurlu inşa yolları da kültür içinde yer alır.
Bu bağlamda kültür, bireyin doğumundan itibaren kazanmaya başladığı alışkanlıklar, davranış biçimleri, tutum ve tavırlar bütünüdür; kültür kalıtımsal değildir. İnsan hangi millet içine doğar ve büyürse, o toplumun kültürünü öğrenir. Bu içinde büyüdüğü ve öğrendiği kültür, o bireyin ulusal kültürü olur; bir nesilden diğerine aktarılarak biriktirilen yaşantı ve bilgi ögelerinden oluşur. Kültür ihtiyaçlara göre değişir. Kültürler yakın ve uzak komşu kültürlerden etkilenerek de değişirler. Ancak alınan kültürel ögeler millî bünyeye ve ulusal karaktere uyum sağlayarak ödünçlendiği sürece, ulusal yaratma dinamikleri o kültürü özgün kılan millî kimliği üretmeye devam eder; bu sürece kültür değişmesi denir. Bunun aksi ise ulusal kültürün tamamen ortadan kalkmasına ve o kültürün sahibi olan milletin tarihten silinmesine yol açar; bu sürece kültürel özümsenme adı verilir.
Halk Kültürü ve Halk İnancı Nedir?
Bütün kültürlerde "resmî kültür" ve "halk kültürü" denilen iki katman vardır ve bu, kaynak ve mahiyet bakımından nesiller boyunca aktarılan bilgi ögelerindeki farklılıklardan kaynaklanır. Bilgi kaynağı ve mahiyetinden kaynaklanan bu farklılıklar iki temel kategoriye ayrılır:
Bilimsel yöntemin kullanılmasıyla elde edilen bilgi (yöntemsel olan), objektif, eleştiriye açık, sistemli ve tutarlı bilgiye "resmî kültür", "kitabî kültür" ya da "yüksek kültür" adı verilir.
"Halk kültürü" veya "gündelik bilgi" ikinci tür bilgi kategorisidir. Bu tür, kısmen doğru olan gündelik bilgi, duyum ve algıya dayanan, deneme-yanılma ile elde edilen, bilen (suje) ile bilinen (obje) ilişkisinin sezgi yoluyla oluşan sezgisel empirik (deneyimsel) bilgisidir. Zamanla eskiyen bilimsel bilgiler ve onlara dayalı geliştirilmiş eski teknolojiler de popülerleşip yaygınlaşarak gündelik bilgi veya halkbilimsel bilgiye dönüşebilir.
Halk kültürü, halkbiliminin araştırma alanını oluşturur. "Halk inancı" ve "halk dini" halkbiliminin temel dinamikleridir. İnanç; kişi veya toplum tarafından bir düşüncenin, bir olgunun, bir nesnenin, bir varlığın gerçek olduğunun kabul edilmesi demektir ve insan düşüncesinin çok geniş bir kısmını alır. Kitabî veya resmî dinde olmayan, halk dilinde bulunup resmî dine göre yanlış ve boş inanç olan inanç ve uygulamalar din adamları ve bilginlerce hurafe olarak adlandırılır. Hurafeler çoğu zaman mitolojiyle iç içe geçmiş halk dinine ait yaygın inanış şekilleri, yorum ve uygulamalardır. Halkbilimi normatif bir bilim değildir ve bu inanışları "iyi, kötü" veya "doğru, yanlış" olarak araştırmaz. Halk kültüründe "mit"lerin yer aldığı türlerin başında halk inançları ve "efsaneler" gelir; bunları diğer sözlü edebiyat türleri takip eder.
Efsane Nedir?
"Mit"ler birçok dilde aynı anlamda kullanılan "efsane" (legend) anlamına gelir. Türk mitolojisi sözlü kültüründe de en başta gelen mitler, efsaneler, halk inançları ve halk dininin yansıtıldığı türlerin başında gelir. Efsanenin yaygın tanımı şöyledir: "Efsane, yakın veya uzak geçmişte de olsa tarihî bir dönemde yer alan ve anlatanla dinleyenin gerçek olduğuna inandığı bir hikâye ve anlatıdır.".
International Society Folk Narrative Research (1963) kurumuna göre efsaneler şöyle sınıflandırılır: I. Yaratılış ve Dünyanın Sonu ile İlgili Efsaneler. II. Tarihî Efsaneler ve Medeniyet Tarihi ile İlgili Efsaneler. III. Olağanüstü kişi ve varlıklarla ilgili (Kader, Ölüm ve ölüler gibi...) efsaneler.
Türk Halk Kültüründe Teogonik Unsurlar
"Teogoni mitleri", mitlerin veya benzer olağanüstü güçlerin doğuşu ve oluşumunu konu edinirler.
Gökyüzünde Bulunan Tanrılar, Kutsal Ruhlar ve Olağanüstü Güçler:
Güneş ve Ay Tanrısı Tasarımları: Günümüz Türkiye'sinde güneş ve ay ile ilgili tanrı tasarımı yoktur. İslamileşmiş bir biçimde her iki gök cismine eski kültlerle ilgili olarak saygı gösterilmeye devam edilir. Ancak ay ve güneş tutulmalarının bu gök cisimlerinin bir ejderha tarafından yutulmasıyla açıklandığı görülür. Güneş bir insanın üzerine doğmamalıdır; çünkü bu durumda o kişinin bereketinin kaçacağına inanılır, o yüzden güneş doğmadan kalkılır ve bahçedeki tarladaki işlere başlanır. Ay ve Güneş'in cinsiyeti vardır. Faika İsamettin'in Bursa civarına ait derlediği bir metinde Ay, Güneş'e âşık genç bir kadındır. Güneş, kıskandığı sevgilisi Ay'ın herkes tarafından görülmesini istemediği için sadece geceleri görünmesine izin verir. Adana dolaylarında bir işe başlarken "ay eskisi"nin hayır, "ay yenisi"nin hayırsızlık getireceğine inanılır ve bir işe başlamak için ay eskisi beklenir. Gaziantep'te ise Türk takviminin yılbaşı olan Nevruz'da gece bir tekne içine su ay ışığında bırakılarak sabaha kadar ibadet edilirse suyun altın olacağına inanılır. Ayrıca koyun kemiği işlenip Ay'a bakılırsa gelecekle ilgili öngörülerde bulunulabilir.
Yıldızlar: Günümüzde de yaşayan inanca göre her kişinin gökte bir yıldızı vardır (ölünce yıldız da kayar düşer). Yıldızlar parmakla gösterilmez, aksi hâlde ellerde ve yüzde çıbanlar çıkar.
Yeryüzünde Bulunan Tanrılar, Olağanüstü Güçler ve Kutsal Ruhlar:
Umay: Anaerkil dönemde yaratıcı tanrı olan Umay, ataerkil Gök Tanrılı dönemde ikincil konuma düşerek çocukları ve kadınları koruyan kutsal bir ruh hâline dönüşür. Umay tanrıça inancı ile ilgili su, ağaç, ateş, ayı, mağara kültleri eril unsurlar alınarak pek çok dişil yönleri belirsiz hâle gelir. İslamiyet'le birlikte koruyucu ruh özelliğini de kaybederek bir yönüyle çocuğun "eş" veya "son"u ile ilgili halk inançları ve Hz. Fatma (oluşumunda Umay kültü önemlidir) kültü ile birleşerek İslamileşir. "Benim elim değil Umay anamın eli, benim elim değil Fatma ananın eli" (sabır, sadakat, bereket ve şifa tılsımı) şekline dönüşmüştür. Hakas Türklerinde Umay kültü aynen devam etmektedir. Umay'a tapan kişinin çocuk sahibi olacağı düşünülür.
Halk Kültüründe Çocuğun Eşi (Son): Türkiye Türklerinde, Kazak ve Kırgızlarda bebeğin eşine veya sonuna saygı gösterilir; rastgele yere atılmaz ve saygıyla (bazı kabilelerde tütsülenerek) gömülür.
Halk Kültüründe Albastı: "Al renk" ile ilgilendirilen ruh, Türk dünyasının her yerinde ve Türk ekolojisine mensup Ermeni, Gürcü, Fars gibi halkların kültürüne de yansımıştır. Sarışın uzun boylu bir kadın olarak tasvir edilmesine rağmen bazen insan-hayvan karışımı görünümünde; uzun boylu, uzun parmaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük, dişlek, bazen zenci suratlı, memelerini omuzlarından geriye atabilen, tepesinde gözü olan, al gömlek giyen bir yaratıktır. Ağıl, samanlık, su kenarları, kuyu, kaya, çeşme ve su kaynakları gibi yerlerde eğlenir; buralara besmele ve destur ile yaklaşılmalıdır. Lohusa kadınları korumak için lohusa şerbeti, al yorgan örtme, başına kırmızı şal ya da kurdele takma, demir bulundurma, erkeğin olması, silah atma bu inanıştan gelir.
Ağırlık Basması, "Karabasan": Uyuyan insanların göğsüne bastırarak onu hareket etmez hâle getirip boğmaya çalışan olağanüstü varlık (erkek olarak düşünülür). Çengelli iğne ile yakalandığında görünür hâle gelir ve yakalayan kişiye hizmet eder.
Kara Koncolos: Bu kötü ruhlar kış aylarında istedikleri herkesin sesini çıkararak insanları kandırırlar, yanlarına çağırırlar, soru sorarlar ve cevap veremeyenleri ellerindeki tarakla öldürürler.
Erkebit / Enkebir: Sivas civarlarında "Erkebir" ve diğer yerlerde "Erkebit"; başlarında altından bir fes ve ellerinin ortasında delik olan siyah bir gölge olarak düşünülür. İnsanın göğsünün üstüne düşerek boğup öldürür; bu kötü ruhtan ancak ezan okunarak kurtulunabilir.
Hınkır Munkur: İnsana benzeyen bu varlık göbeğindeki torbada yavrusunu taşır. Mezardaki insanları ve canlıları da yakalar, boğar ve yer. Bunlardan tek kurtulma yolu ona "Donumu açar, üzerine işerim" demektir.
Hırtik: Yarı insan yarı hayvan olarak düşünülür (Fırat ve Dicle kıyılarında denizkızı yaşadığı ile ilgili olmalıdır).
Demirkıyak (-kırnak): Balıkesir'in Bigadiç Dağlarında yaşayan; ağaç, hayvan hatta futbol topu kılığına girebilen, aniden ortaya çıkarak korkunç sesler çıkaran, insanları korkutan, son derece pis kokan yaratıktır. Onu gören insanın delirdiğine inanılır.
Kul: Özellikle kırsal kültürde insanları korkutan ve yolunu kaybettirmeye çalışan kötü ruh. Kalıplaşmış, daima görüldüğü bir şekli yoktur; her kılığa girer.
Sarıkız: Bazı evlerde yaşar ve eve bereket, sağlık ve huzur getirir. Sarışın bir kız olarak tasavvur edilir ve iyi bir ruhtur. Kaz Dağları'nda yaşar ve (İslamlaştırılmış) "Evliya Sarıkız" olarak adlandırılmıştır.
Çarşamba Karısı: Ayvalık civarında Çarşamba gecesi (Salı gününün gecesi) evde el işi yapanların yanında bebek ya da çocuk dahi olsa erkek olmadığında bulaşır. Çoğunlukla sarışın ve al elbiseli bir kadın olarak ya da kedi, köpek, ayakları ters kadın ve adamlar olarak da görülür; yapılan işleri sabaha kadar söker.
Yolazdıran: Orta Anadolu'da anlatılan, insanların yolunu kaybetmesini sağlayan bir olağanüstü varlık.
Karakura veya Kara Ura: Sessiz ortamlarda (görünmez olarak ya da tanıdık bir kişi kılığında) ortaya çıkan ve insanları (özellikle düşünceli ve korku içinde olanları) boğarak öldürmeye çalışan kötü ruh.
Gelincik: Bu hayvanın olağanüstü özelliklere sahip olduğuna, insanların özellikle de bütün kadınların konuşmalarını duyabileceğine ve iğnenin deliğinden bile geçebileceğine inanılır. Onu saygıyla anmayan kadınların yaptıkları işleri bozabilir, yemeklerini çalar ve yakınlarının ölmelerine sebep olur.
Kırk Basması: Doğan çocuğun ve lohusanın kırk gün içinde hasta olmasına "kırk basması", "kırk karışması", "lohusa basması" adı verilir. Anne ve çocuk kırk gün evden çıkarılmaz; kırklı kadınların ve çocukların bu süre içerisinde karşılaşmamalarına dikkat edilir.
Kapoz: Geceleri çeşitli kılığa girerek veya insanların tanıdıkları sesleri çıkararak onları uçurum kenarına sürükler.
Cadı (Cazu): İstediği kılığa girerek geceleri gezen ve büyü yapan cadı kadındır; cinlerle perilerle iletişimde olduğu düşünülür. Hortlamış ya da ölmüş kişiler olarak görülür.
Mayısa: Trabzon Çaykara civarında derlenen anlatılarda alevden saçları olan cadılara (cazu) verilen addır. Yaylada yapılan ilk tereyağının bereketini kaçırdığına inanılır. Mayısalardan satın alınan yağlar, yedi dere geçince insan pisliğine dönüşür inancı da yaygındır.
Hıbilik (Gıbilik): Bir erkek olarak düşünülen bu ruh bütün insanlara musallat olur. Göğse oturarak boğar; onu yakalayan kişiye ise çok altın getirip onu zengin edeceğine inanılır.
Arap: İnsan veya hayvan kılığına girebilen, bazen de insanları dövüp taşlayan kötü ruha denir.
Ağaç Kültü ve Ağaç Ruhu: Bu kültle ilgili uygulamalar Tahtacı Türkmenleri ve Yörüklerde görülür. Türkmenlerde çam, ardıç, ladin ve göknar; Yörüklerde ise karadut, çam, ardıç, çınar, elma, akağaç (kayın) ve katran ağacı kutsaldır. Kutsal ağaçlara beyaz, sarı, yeşil, mavi, kırmızı renkli bez çaputlar bağlanarak dilek dilenir.
Su Ruhu ve Su Kültü: Pek çok yerde pınarlar "sahipli", "tekin olmayan" kabul edilmektedir. Suyun koruyucu olduğu inancı da hâlen yaygındır.
Dağ Ruhu ve Dağ Kültü: Maçka'dan derlenen bir efsaneye göre dağlar canlıdır. Bir hoca buna inanmaz ve kış ayını dağda geçirmeye karar verir; ortalık ıssızlaşınca sesler duyar ve korkusundan ölür.
Ev Ruhu / Koruyucu İye: Evin temelinde yaşadığına inanılan, "temel yılanı" da denilen kara yılanlardır. İnanışa göre bu yılan öldürülürse, kendisini öldürenin resmi gözünde kalırmış; yılanın eşi bunu görür ve aynı gece yılanı öldüren kişiyi ısırıp öldürürmüş.
Atalar ve Ata Ruhları: Ölmüş kişilerin soylarından gelenlere zor durumlarda yardım ettikleri inancıdır. Ata ruhlarının bulundukları yere sık sık ziyaretler yapılıp adaklar adanır ki atalar onlara yardım etsin.
Yeraltında Bulunan Tanrılar, Olağanüstü Güçler ve Kutsal Ruhlar:
Hortlak: Ölen kişinin çenesi bağlanarak başı kıbleye doğru verilir, bu hâlde bir gece bekletilir ve yanında mutlaka biri bulunur. Bir kara kedi gelip de ölünün üzerinden atlayacak olursa ölünün hortlayacağına inanılır.
Şubat Karısı: Şanlıurfa civarında evlerin bahçelerindeki kuyulardan şubat ayında çıkan cadı veya ruhtur. Bu cadı ev halkından kadın veya çocukları kuyuya çağırıp kuyuya düşmelerine neden olur.
Türk Halk Kültüründe Kozmogonik Unsurlar
Samanyolu: Saman hırsızı bir kocakarı/hacı kaçarken döktüğü samanlardan oluşmuştur.
Güneş ve Ay: Bir anlatıya göre birbiriyle hiç geçinemeyen kız-erkek iki kardeşin annelerinin bedduası sonucunda oluşmuşlardır.
Gökkuşağı: Altından geçenin erkekse kız, kız ise erkek olacağı inancı yaygındır.
Dünyanın Şekli: Yalova civarından derlenen bir efsaneye göre, suda büyük bir balık yaşamakta, bu balığın sırtında kocaman bir kaplumbağa, kaplumbağanın sırtında da bir öküz bulunmaktadır. İşte dünya bu öküzün boynuzları arasındadır.
Halk Kültüründe Deprem: Elazığ'dan derlenen bir anlatıya göre, yerin damarları vardır; bir yerde insanlar günah işlerlerse melekler o yere uzanan damarı çeker ve böylece depremler olur.
Halk Kültüründe Mevsim Geçişleri: Sivas yöresinde "Doksan Kuşu"nun yuvadan çıkmasıyla yazın geldiğine inanılır. Yeraltında yuva yapan bu kuş, kar düşünce yuvasına aldığı doksan adet küçük taşın her gün bir tanesini dışarıya atar; son bir taş kaldığında sayılı fırtınalardan "Abrıl Beşi" olur.
Halk Kültüründe Ateş: Mersin'den derlenen bir anlatıya göre, cehennemden dünyaya getirilen bir zerre ateşi melekler bir dağın üzerine koyarlar, dağ erir ve kıvılcımlar çıkar; işte ateş bu şekilde ortaya çıkar.
Halk Kültüründe Bitkiler: Karadeniz'de Avad dikeni yaygın olarak bulunur, kanayan yere konulduğunda kanama durur. Ayrıca bu bitki bir mağaranın girişini tutarak Hz. Ali'yi saklar ve buradan çoğalarak dünyaya yayılır. Çam sakızı, Hz. Muhammed terlediğinde terini çam ağacına doğru atmış ve bunun sonucunda da çam sakızı oluşmuştur.
Hayvanlar: Erzincan'da derlenen bir anlatıya göre, kurt saldırısına uğrayan bir adam ağaca tırmanır, gökten madenî nesneler yağar ve kurtlar bunları yiyip gider; adam bu cisimlerden birini yiyince üç gün üç gece acıkmaz. Köpek, Şeytan'ın çamurdan yapılmış insan şeklindeki bir küpe tükürmesi ve meleklerin bu tükürüğü temizlemesiyle oluşur.
Türk Halk Kültüründe Antropogonik Unsurlar
Adana civarında derlenen bir anlatıda Hz. Adem ile Hz. Havva'nın çamurdan bebekler yapıp Allah'tan bu bebeklere can vermesini istedikleri ve insanların bu şekilde çoğaldıklarına inanılır. Trabzon'un Geyikli'den derlenen bir efsanede insanın geyikten türediği anlatılır.
Türk Halk Kültüründe Eskatolojik Unsurlar
Kıyamete dair anlatılarda dünyanın sonuna yakın zamanda Deccal dünyayı fethetmek için asasını hazırlayacağı ancak uykudayken asası karıncalar tarafından yenileceği için maksadına ulaşamayacağı motifi karşımıza çıkar. Yecüc ve Mecüc, Deccal'dan önce dünyadaki bütün nimetleri yiyip bitirecekler. Halk arasında çok çeşitli kıyamet alametleri rivayet edilir: Kurt ile kuzu dost olacak, insanlar paraya tapacak, kadınlar doğuramayacak, yollar kısalacak, binalar çoğalacak ve zinalar artacaktır.
Türk Halk Kültürü ve Mitoloji: İnanışlar, Kültler ve Efsaneler



















Yorumlar