top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 692 sonuç bulundu

  • Yazılı Anlatımın Genel Özellikleri

    İnsanların birbirleri arasında, konuşarak yüz yüze başlattıkları iletişim git gide onlara yetmedi; çünkü her zaman yüz yüze olmaları olanaksızdı. Bunun için duman ile, davul v.s. sesi ile bu iletilerin ulaşabileceği uzaklıktaki yakınlarıyla haberleştiler. Bu iletişim türü çok sınırlıdır ve kalıcı değildir. İnsanların, unutmamak ve gelecek kuşaklara aktarmak için daha kalıcı bilgilere gereksinimi vardı. Bu nedenle mağara duvarlarına çizilen resimlerle, düğümlü iplerle de bu bilgileri saklamaya çalıştılar. Bilgileri geleceğe saklama düşüncesi git gide gelişerek bugün kullanılan yazı türlerini oluşturdu. Yazılı Anlatım Aşamaları Yazıyı Planlama Aşaması Yazma Aşaması Yazara Bağlı Aşamalar Yazılı anlatımın iki boyutu vardır. Bir yazar ile konu arasında, bir de yazmaya başladığında konu ile anlatım kuralları arasında. Bunlardan ilkine yazara bağlı evreler, ikincisine yazmaya bağlı evreler ya da anlatım süreci denir. Yazara bağlı evreler; yazarın gözlemleri, okudukları, konu üzerinde düşünmesi, bu düşünmeden doğan buluşları, tasarladığı bir ana düşüncedir. Yazıda üzerinde durulan; yazı yazılan; sanat eseri oluşturulan duygu, düşünce, olay, sorun ya da duruma konu denir. Başlık yazının adıdır. Plân yapmanın amacı, yazıyı bölümlere ayırarak kolay anlaşılmasını sağlamaktır. Üç türlü plân vardır: Düşünsel plân, duygusal plân, olay plânları. Düşünce yazılarında giriş, gelişme, sonuç; olay yazılarında serim, düğüm, çözüm bölümleri vardır. Sözlü Anlatım İle Yazılı Anlatım Arasındaki Farklar: – Sözlü anlatım seslidir, yazılı anlatım sessizdir, sözlü anlatımdaki seslerin yerini yazılı anlatımda harf deniler işaretler almıştır. – Sözlü anlatım toplumun değişik kesimlerine göre söyleyiş ayrılığı gösterir: İstanbullu kız derken, Eskişehirli gız der. Yazılı anlatımda yöresel ayrılıklar kalkar. – Sözlü anlatım daha kuralsız, daha gelişigüzeldir; yazılı anlatım kurallıdır. Yazım kuralları ile yine yazıdan ayrılamaz durumdaki noktalama işaretleri vardır. Bunlar da gelişigüzel kullanılamaz. – Sözlü anlatımda yöresel ve kişisel kullanım esneklikleri doğaldır. Yazılı anlatım, kuralcılığı ile biraz yapay kalır ama bundan yazılı anlatım dili uydurmadır anlamı çıkmamalıdır. – Sözlü anlatım yüz yüzedir; anlatım baş, el, kol, gövde hareketleriyle desteklenir; anlaşmada dinleyicinin dil mantığı da büyük yardımcıdır. Yazılı anlatım yüz yüze olmadığı için yazılan her söz, yazıldığı gibi işlem görür. Dil mantığı işe yaramayabilir. Yazılı anlatım gücünü, yalnız yazarın dilini kullanmadaki ustalığından ve eksiksiz uygulayacağı yazım kurallarından alır. Bu da dili olgunlaştırır; kültür dili, edebiyat dili, sanat dili ortaya çıkar. – Sözlü anlatım söylenir söylenmez unutulmaya başlar, çoğu kez aynı konuşmayı aynı biçimde bir kez daha dinleme şansımız yoktur. Yazılı anlatım ürünleri kalıcıdır. Yazıldığı günkü gibi yüzyıllarca kalır. #YazılıAnlatım #YazılıAnlatımTürleri

  • Hazırlıksız Konuşma Türleri ve Kuralları

    Günlük Konuşmalar Bir günün çeşitli zaman dilimlerinde gereksinimlerin karşılanması, isteklerin, duygu ve düşüncelerin belirlenmesi konuşmayı zorunlu kılar. Bu tür konuşmalar önceden bir hazırlık gerektirmeyen konuşmalardır. Bu türdeki konuşmalara günlük konuşmalar veya gelişigüzel konuşmalar denir. İçinde bulunulan durum, seslenilen kişi(ler), amaç(lar) vb. değişkenler günlük konuşmanın türlerini belirler. Karşılaşılan durumların çokluğu günlük konuşma türlerinin de çoğalmasına yol açar. Bir gün içinde aynı anda veya değişik zaman dilimlerinde bu türlerden birkaçı veya hepsi kullanılabilir. Günlük konuşmalarda dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. Bu kurallarda türlerin özelliklerine göre bazı değişiklikler olsa da günlük konuşmalarda dikkat edilmesi gereken kurallar temelde aynıdır. Günlük konuşma türlerinin özelliklerine değinilerken konuşurken dikkat edilmesi gereken noktalar da belirtilecektir. Günlük konuşmalar başlıca şu türlere ayrılabilir: Söyleşi İki veya daha çok kişinin karşılıklı konuşmasıdır. Bu konuşma bir karara varmak amacı ile yapılmaz. Arkadaşça, dostça konuşarak hoşça vakit geçirmek amacı vardır. Söyleşirken dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. Bu kuralların diğer günlük konuşma türleri için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Bu kurallar şunlardır: • Söylenilenler doğru olmalıdır. • Dedikodu yapılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, siz bir başkasının dedikodusunu yaparsanız, sizin olmadığınız ortamlarda da sizin dedikodunuz yapılacaktır. • İçten davranılmalı, insanlarla pazarlıksız bir iletişim kurulmalıdır. • Konuşmanın uygun zamanlarında karşıdaki kişinin adı söylenmelidir. • Sadece bir kişi konuşmamalıdır. Söyleşinin karşılıklı konuşma olduğu unutulmamalıdır. • Dinleyen kişiye zorla bir görüşü benimsetmeye çalışılmamalı, o kişinin de görüşlerine saygı gösterilmelidir. • Konuşurken konuşmanın olanaklarından (bkz. Ünite 3) yararlanılmalı; ama bağıra bağıra konuşulmamalıdır. • Konuşurken el – kol eylemleri abartılmamalıdır. Yoksa söylenilenden çok eylemlere dikkat edilir. • Konuşanın sözü kesilmemeli, düşüncesini söylemesine olanak sağlanmalıdır. • Sonradan konuşma ortamına gelenleri konuşmaya katmak için konuşulan konu kısaca o kişiye de anlatılmalıdır. Konu gelen kişiye açıklanmak istenmiyorsa ortak bir konu üzerinde konuşulmaya başlanmalıdır. Tanışma – Tanıştırma Günlük yaşamda kişilerle tanışmak ve tanıştırılmak durumunda kalınabilir. Bu, yeni dostlukların, arkadaşlıkların başlangıcı olabilir. İletişimde bu ilk dakikaların önemi büyüktür. Tanışma ve tanıştırmada bazı kalıplaşmış sözler söylenir. Yalnız, bu sözler zorunluluk olduğu için değil, içtenlikle söylenmelidir. Tanışmada, tanışacak kişilerden, sonra gelen adını ve soyadını söyler. Diğeri ise “memnun oldum” diyerek kendi adını söyler. Hal hatır sorularak konuşma devam ettirilir. Konuşma sonunda ayrılırken tanışıldığı için memnun olunduğu belirtilir ve yeniden görüşülmek istendiği bildirilir. Tanıştırmada ise tanışmadan değişik olarak kişilerin adları ve gerekirse mesleklerini tanıştıran kişinin söylemesidir. Tanışma birebir yapılan bir eylemken, tanıştırma üçüncü bir kişinin aracılığıyla gerçekleşen bir eylemdir. Tanıştırma görevini üstlenen kişi küçükleri büyüklere, erkekleri kadınlara, sonra gelen kişi/leri önce gelmiş kişi/lere tanıtmaya özen göstermelidir. Tanıştırmada da kişiler tanıştırıldıklarından dolayı memnun olduklarını belirtirken el sıkışırlar. Uzatılan elin sıkılmaması bir görgü ve saygı kuralıdır. Elin sıkılmaması, havada bırakılması karşı tarafa saygısızlıktır. Öncelikle büyüklerin ya da kadınların el uzatması gerekir. Soru Sorma ve Soruya Karşılık Verme Soru sorulmadan önce izin istenir. İzin verilince soru anlaşılır ve kısa biçimde sorulmalıdır. Soruya karşılık verecek kişi de soruyu anlaşılır ve kısaca yanıtlamalıdır. Sorunun yanıtı bilinmiyorsa açık yüreklilikle yanıtın bilinmediği belirtilmelidir. Yanlış yanıtlar vererek karşı tarafı aldatmak doğru değildir. Soru soran kişi sorusunun karşılığını alınca -bilinsin ya da bilinmesin- teşekkür etmelidir. Soruya karşılık veren kişi ise yaptığı yardımın önemli olmadığını belirtecek sözler söylemelidir. “Bir şey değil” gibi. Özür Dileme Yaşamda bazı nedenlerden dolayı yanlışlar yapılabilir veya yapılanlar, söylenilenler karşınızdaki tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu durumu düzeltmek, karşınızdakinin gönlünü almak, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin devamını sağlamak için özür dilenmelidir. Ancak özür dilemek bir çözüm değildir, özür dilenecek durumların yaratılmaması daha doğrudur. Özür dilenerek her şeyin düzeleceği, eskisi gibi olacağı umulmamalıdır. Fakat bazı durumlar vardır ki; yapılmak istenmeyen davranışlarda bulunulur, söylenilmek istenmeyen amacını aşan sözler çıkıverir ağızdan. Bu gibi durumlarda özür dilemek bir gerekliliktir. Özür dilemekten çekinmemek gerekir. Özür içten dilenmeli, özür dilemek için özür dilenmemelidir. Kusurlu olunduğu kabul edilip bağışlanmak için özür dilenmelidir. “Özür dilerim olur biter” diye düşünülmemeli insanların duyguları incitilmemelidir. Özür dilendikten sonra bir daha özre neden olan davranışta bulunmamaya, sözü söylememeye özen gösterilmelidir. Özür dilenirken niçin özür dilendiği belirtilip bunu oluşturan neden/ler açıklanır. Kısa, açık konuşmak, sözleri yinelememek; karşıdaki kişinin sinirli olabileceği varsayılarak yeni bir özre ortam oluşturmamak için sakin olmak gerekir. Özür dilenen kişi de sakin olmalı; karşı tarafın sözünü kesmemeli; özrün içten dilendiğini, aslında yapılmak istenmeyen davranışlarda bulunulduğunu, söylenmek istenmeyen sözler söylendiğini, özür dileyen kişinin o anda kendini kontrol edemediğini kabul etmelidir. Telefonla Konuşma Çağımız iletişim çağı. İletişimin sağlanması için teknoloji, insanlara çeşitli olanaklar sunmaktadır. Telefon da bu olanaklardan biridir. Bu iletişim aracı günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla telefon konuşmaları daha da çoğalmıştır. Telefonda konuşurken şunlara dikkat edilmelidir: • Telefon konuşmaları olabildiğince kısa yapılmalıdır. Telefon faturası konuşan kişi tarafından ödense bile telefon hatları boşu boşuna meşgul edilmemeli, konuşulan kişinin işi olabileceği de düşünülmelidir. • Araç sürerken telefonla konuşulmamalıdır. Bu, trafik kurallarınca da yasaklanmıştır. Telefonla konuşmanın dikkat dağıtarak, kazaya neden olabileceği unutulmamalıdır. • Konser, tiyatro, sinema vb. sanatsal etkinliklerin topluca izlendiği / dinlendiği yerlerde, herhangi bir uyarı yapılmasa bile, cep telefonları kapatılmalıdır. • Toplu taşıtlarda telefonla konuşmak, hele hele sohbet etmek uygun düşmez. Ya telefon daha önceden devre dışı bırakılmalı ya da o anda konuşulamayacağı belirtilerek kapatılmalıdır. • Yolda, sokakta yürürken telefonla konuşulmaması daha doğrudur. Bu durumlarda dikkat dağılması bazı kazalara yol açabilir. Uygun bir yerde durulup konuştuktan sonra yürümeye devam etmek gerekir. • Telefonda bağırarak konuşulmamalıdır. • Telefonla kişileri rahatsız etmeye, onlara uygunsuz sözler söylemeye, onların sinirlerini bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu tür durumlar “telefon sapıklığı” olarak nitelendirilip bu kişilerin tedavi edilmesi gerekli görülmektedir. • Bir yer aranmak istendiği zaman telefon görüşmesinden önce kağıt ve kalemin ulaşılabilir bir yerde hatta telefonunu yanında olması gerekir. • Telefon açılıp “alo” denince aranan istenen yer olup olmadığı sorulur. Bunun için ya aranılan telefon numarası söylenir “iyi günler, 335 05 80 mi?” ya da kurum, kuruluş, kişi adı söylenir “ iyi günler Anadolu Üniversitesi mi?” gibi.. • Aranan yer doğru ise arayan kişi kendini tanıtıp görüşmek istediği kişinin ya da birimin adını söyler. • Görüşülmek istenen kişiye ulaşınca görüşme konusu kısaca belirtilmeli varsa sorular açık, anlaşılır biçimde sorulmalıdır. Karşılık verecek olan da sorulara açık, anlaşılır ve kısa biçimde yanıt vermelidir. • Günün saatine göre karşılıklı iyi gün dilekleri söylenerek görüşme bitirilir. Telefonla arayan telefonu önce kapatmalıdır. Arananın telefonu kapatması doğru değildir. Görüşme Herhangi bir konuda bilgi toplamak amacı ile o daldaki bir uzmanla yapılan konuşmalara denir. Günlük konuşmalarda bir amaca yönelik olması bakımından bu tür, diğerlerinden değişik özellikler gösterir. Görüşmeye gidilmeden önce bazı hazırlıkların yapılması gerekir. Görüşmenin hangi konuda, kiminle, ne zaman, nerede olacağının saptanması gerekir. Görüşülecek kişiden randevu alınması ve sorulacak soruların da görüşmeden önce hazırlanması gerekir. Görüşmeye giderken temiz ve özenli giyinilmelidir. Ağız temizliğine de ayrıca önem verilmelidir. Görüşülecek kişi ile karşılaşılınca görüşme isteyen kendini tanıtarak niçin geldiğini belirtmelidir. Görüşülecek kişi yer gösterip “oturunuz” demeden oturulmamalıdır. Eğer görüşme bir büroda gerçekleşecekse çanta, paket vb. eşyalar görüşülecek kişinin masasının üzerine bırakılmamalı; ayakta dururken ellerle veya vücutla masaya dayanılmamalı; masadan bazı eşyalar alıp oynanmamalı; masadaki belgeler karıştırılmamalı, okunmamalıdır (Bu belirtilen durumlar izin istemek, belge imzalatmak vb. durumlar için girilen bir yetkilinin odasında da yapılmamalıdır). Görüşme isteğinde bulunan böyle bir görüşmeye neden gereksinim duyulduğunu, elde edilecek bilgilerin nerede kullanılacağını belirterek söze başlar ve görüşülen kişiye daha önce saptanan soruları sırasıyla sorarak öğrenilmek istenen konunun çerçevesini belirler. Görüşme sırasında gerekirse alınan yanıtlar doğrultusunda yeni sorular sorulmalı; ama konudan uzaklaşılmamalıdır. Açıklanmak istenmeyen yönleri açıklığı kavuşturmak için direnilmemeli, sorularla karşı taraf zor durumda bırakılmamalıdır. Konuşanın sözü kesilmemeli, söylenilenler not edilmelidir. Görüşme bitince kesinlikle teşekkür edilir ve iyi günler dilenir. Günlük konuşmalarda bunlar dışında yol sorma, kutlama, baş sağlığı gibi konuşma türleri de yapılır. Bu tür konuşmalarda da diğerlerinde olduğu gibi duygu, düşünce ve istekler açık ve kısa olarak belirtilmelidir. #HazırlıksızKonuşmaTürleri #Tanıştırma #Tanışma #ÖzürDileme #Söyleşi #SoruSorma #TelefonGörüşmesi #Görüşme #GünlükKonuşmalar #CevapVerme

  • Hazırlıklı Konuşma Türleri ve Özellikleri

    1. Tek Kişilik Konuşmalar Konferans Bilgilendirmek amacıyla uzman bir kişinin topluluk karşısında yaptığı konuşmaya denir. Bunun dışında uluslararası bir sorunun çözümlenmesi için yapılan toplantılara da konferans denmektedir. Burada konferansın birinci anlamı üzerinde durulacaktır. Konferansı veren kişiye konuşmacı veya konferansçı denir. Konuşmacı alanında uzman bir kişidir. Konferans sanat, edebiyat, eğitim, tarım, çevre, toplumsal yaşam, ekonomi, bilim, teknik vb. alanlarda verilebilir. Her konferans uzun araştırma ve inceleme sonunda hazırlanır. Bu araştırma ve incelemeler raporlaştırılır. Konuşmacı dinleyici kümesinin özelliklerini göz önünde bulundurarak konuşmasını hazırlamalıdır. Terimlerden özellikle sakınılmalı, dinleyicinin anlayacağı bir dil kullanılmalıdır. Konuşmacı bir sunucu tarafından izleyicilere tanıtıldıktan sonra konuşmacı konuyu tanıtıp amacını açıklar. Konferans çok uzun olmamalıdır. Konuşma sonunda konuşmacı izleyicilerin sorularını yanıtlar. Söylev Tek kişinin izleyici önünde olanları bilgilendirmek daha çok da coşturmak amacıyla yaptığı uzun konuşmalara denir. Söylev verene söylevci denir. Burada asıl amaç konferanstaki gibi bilgi vermek, izleyenleri duygulandırıp coşturmaktır. Konferansla söylevi bir birinden ayıran en önemli özellik sesin olanaklarıdır. Sesin olanaklarının kötü kullanılması iyi bir söylevi konferans havasına sokabilir. Bunun için sesin olanaklarının iyi kullanılması gerekmektedir. Bunun dışında iyi bir söylevci yapacağı konuşmanın yer ve zamanını iyi ayarlamalı, içten ve doğal olmalı, abartılı el – kol eylemlerinde bulunmamalı, yazılı metne sık sık bakmamalıdır. Mustafa Kemal Atatürk çok iyi bir söylevcidir. Bunu da Nutuk adlı ölümsüz eseriyle kanıtlamıştır. Demeç Önemli bir kimsenin herhangi bir sorun üstünde söyledikleri ya da bir yetkilinin ilgili olduğu konuda yayın örgenlerine yaptığı açıklamadır. Demeç verilirken demeç veren kişi konuşmasına bir seslenişle başlar. Sesin olanaklarından yararlanılmalı, fakat yapmacık, abartılı davranışlardan özellikle kaçınılmalıdır. Konuşmacı vereceği bilgiyi sözü dolandırmadan doğrudan söyler. Verilecek bilgi kısa cümlelerle açık ve anlaşılır biçimde söylenmelidir. Duyuru Herhangi bir olguyu, bir işi, bir durumu duyurmak için yayımlanan yazılı ya da sözlü haberdir. Duyuruda amaç dinleyicinin dikkatini bir noktada toplamaktır. Bir gezinin, oyunun, serginin, filmin yeri, zamanı duyuru yoluyla insanlara iletilir. Hemen hemen her durum duyuru konusu olabilir. Sanat ve spor etkinlikleri, seçim sonuçları, eleman alımı gibi…. Duyuru sözle olabildiği gibi yazıyla de yapılabilir. Duyurular kısa olmalı, hemen amaç belirtilmelidir. Bu, duyurunun önemli bir niteliğidir. Açış Konuşması Bir etkinliği, toplantıyı başlatmak, bir yeri hizmete açmak, yıldönümü, yaş günü, karşılama gibi özel günlerde yapılan konuşmalara denir. Açış konuşmasını yapan kişi devlet büyüklerinden biri olabileceği gibi o konuyla ilgili bir yetkili de olabilir. Konuşmayı yapacak kişi konu üzerinde bilgili olmalı, konuşmasını abartılı sözlere, tekrarlarla uzatmamalıdır. Açış konuşması kısa ve konunun bütününü açıklayıcı olmalıdır. Açış konuşması iyi dileklerle bitirilmelidir. Bir Kişiyi Topluluğa Tanıtma Bir topluluğa bir kişinin tanıtılması gerektiğinde yapılan konuşmalardır. Tanıtma konuşmaları kısa olmalıdır. Tanıtılacak kişinin adı, soyadı -gerekiyorsa unvanı- mesleği, mesleği ile ilgili başarıları, varsa yapıtları belirtilerek orada bulunma nedeni açıklanır. Kitap Tanıtma Bir kitabı tanıtırken yapılan konuşmalardır. Kitap tanıtmak bir anlamda kitabın eleştirisidir. Kitap tanıtımının yapılmasının amacı kitabı tanıtacak kişiyle birlikte dinleyicilerin de bilgilenmesini sağlamak, dinleyicilerde okuma isteği uyandırmaktır. Özellikle öğrenciler için hazırlanmış yardımcı kitaplar öğrenciyi kitap okumaktan uzaklaştırmaktadır. Bu yollardan yararlanılarak yapılacak bir tanıtımın hiçbir yararı olmaz. Kitap tanıtımının amacına ulaşabilmesi için kitabı tanıtacak kişinin kesinlikle kitabı, ulaşabilirse kitap için yazılmış diğer yazıları okuması gerekir. Kitap başkalarının görüşleriyle değil, bu işle görevli kişinin görüşleriyle tanıtılmalıdır. Kitap tanıtırken şu bilgilerin verilmesine dikkat edilmelidir. Kitap Tanıtım Planı A. Dış Yapı: Kitabın adı, yazarın adı-soyadı (varsa Türkçeye çevirenin adı-soyadı), kitabın türü, basıldığı yer, yayınevi, basılış tarihi, kaçıncı baskı olduğu, sayfa sayısı. B. İç Yapı: Yazar üzerine bilgi, kitabın türü üzerine bilgi, özet, ana düşünce, biçem (üslup), kitabı tanıtacak kişinin kişisel yorumu. 2. Küme Konuşmaları (Toplantılar) Açıkoturum (Panel) Bir konu üzerinde, değişik görüşlerdeki kişilerin bir başkan yönetiminde izleyici önünde tartışmasına açıkoturum veya panel denir. Açıkoturumda konuşmacı sayısının 4-8 kişi olması uygun olur. Açıkoturumu yöneten başkan konuşulacak konuyu ve açıkoturumda nasıl bir yol izleneceğini açıklayarak konuşmacıları tanıtır. Açıkoturumun başarılı olabilmesi başkanın oturumu iyi yönetmesiyle olabilir. Başkan konuşmacılara konuyla ilgili görüşlerini açıklamaya olanak sağlayacak sorular yöneltir. Bütün konuşmacılara aynı soru sorulabileceği gibi değişik sorular da sorulabilir. Konuşmacıların hangi sırayla, ne kadar süre konuşacakları başkan tarafından belirlenir. Bunun için başkan her konuşmacıya eşit süreyle söz vermeli, gerekmedikçe konuşmacının sözünü kesmemelidir. Konuşmanın akışına göre konuşmacılardan bazı noktaların açıklanması, daha ayrıntılı bilgi verilmesi istenebilir. Her konuşmacı birer kere konuştuktan sonra zaman uygunsa ikinci kere her konuşmacıya söz verilebilir. Bu turda yapılacak konuşma süreleri daha kısa olur. Oturum sonunda başkan her konuşmacının konuya bakış açısını belirtip görüş ayrılıklarını, birleşme noktalarını özetleyerek bir sonuca varır. İzleyenlerden soru sormak isteyenlere sırasıyla söz verir. Günümüzde radyo ve televizyon kanallarında da açıkoturumlar düzenlenmektedir. Bu durumlarda ya izleyicilerin / dinleyicilerin soruları telefonla öğrenilir ya da izleyici sorularına yer verilmeden oturum kapatılır. Forum Herkesi ilgilendiren bir sorun üzerinde insanların görüşlerini bildirip tartışarak sorunun çözülmesi amacı güdülen toplantılardır. Forum, eski Roma kentlerinde yurttaşların kamu işlerini konuşmak için toplandıkları alana verilen addan gelir. Forumda konuşmacı kadar dinleyici de sorunu çözmek için görüş belirtir, tartışmaya katılır. Amaç sorunun tartışılarak bir karara varabilmektir. Forum da bir başkan tarafından yönetilir. Forumda başkanlık yapmak biraz daha zordur. Görüş bildirenlerin ve görüşlerin çok olması bu tür toplantıların yönetimini güçleştirmektedir. Münazara (Eytişme) İki yönden de savunulacak bir nitelik taşıyan konunun bir başkanın yönetiminde ve toplumun önünde savunulmasına münazara veya eytişme denir. Eytişme bir konuşma oyunu, yarışıdır. Tartışmadan ayrılan yanı da budur. Önemli olan tartışarak doğruyu bulmak değil, üstlenilen tezi iyi savunmaktır. Eytişmede iki küme oluşturulur, konunun bir yönü bir küme tarafından savunulurken, diğer yönü öbür küme tarafından savunulur. Bu konuşma yarışı sonunda hangi kümenin birinci olduğu daha önce saptanan jüri üyelerince belirlenir. Eytişme, okullarda öğrencilerin konuşma yeteneğini geliştirmek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Günümüzde, bazı uzmanlar bu yöntemin kullanılmasını doğru bulmamaktadırlar. Eytişmede bilimsellikten söz edilemediği için yanlış bilgiler de edinilebilir. Bu da konuşma ilkelerinde olan gerçeklik ilkesinin çiğnenmesidir. Bazen kendilerinin bile doğru bulmadığı bir düşünceyi sadece birinci olmak için savunmak öğrencilerin gelişimini olumsuz etkileyebilir. Eytişme yeni düşüncelere açık bireyler yetiştirmek için uygun bir tartışma yöntemi değildir. Bilgi Şöleni (Sempozyum) Bilimsel, sanatsal ya da düşünsel bir konunun alanlarında uzman en az üç kişi tarafından izleyici önünde sunulmasıdır. Sempozyum Yunancada, yemek ve içkinin olduğu bilim ve felsefe konularının konuşulduğu toplantı anlamına gelir. Bir bilgi alış-verişi niteliğini taşıdığı için sempozyum daha çok alandaki diğer insanları ilgilendirir. Dinleyici kümesi alandakiler veya alana ilgi duyanlardır. Sempozyumda açıkoturumdaki gibi bir başkan konuyu açıklar ve konuşmacıları tanıtır, söz söyleme sırasını belirler, sonunda da konuyu özetleyip soru sormak isteyen izleyicilere söz verir. Konuşmacılar konuyu ele alış biçimlerine göre sunarlar. Burada amaç tartışmak değil durumu saptamak veya çözüm getirmektir. Sempozyum bir kaç gün sürebilir. Bu konuşmalar ve varılan sonuçlar bilimsel bir değer taşıdığı için yazıya geçirilerek sonradan yayımlanır. Kurultay (Kongre) Bir konuyu görüşmek üzere çeşitli ülkelerden gelen delegelerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası toplantılara veya bir kurumun belli zamanlarda ya da gerektikçe yaptığı toplantılara “kurultay” denir. Dil kurultayı, eğitim kurultayı gibi çeşitli başlıklar altında düzenlenen kurultaylarda, yapılan çalışmalar üzerine dinleyiciye bilgi verilir. Kurultaylar kamuoyuna açık olabileceği gibi (toplumu ilgilendiren kurultaylar böyledir), kapalı da olabilir (toplumun genelini ilgilendirmeyen kooperatif kurultayları böyledir). Kurultaylar konunun önemine, konuşmacı sayısına, konuşma sürelerine göre bir kaç oturum sürebilir. #Söylev #Münazara #Sempozyum #TanıtımKonuşması #Açıkoturum #HazırlıklıKonuşma #Panel #Demeç #AçışKonuşması #BilgiŞöleni #Kurultay #Konferans #Forum #Eytişme #Açıkoturum #Duyuru #KonuşmaTürleri #Kongre

  • Sözlü Anlatım

    Dilin doğuşu ile ilgili kuramlara dikkat edilirse, bütün kuramlar dilin konuşma dili olarak ortaya çıktığını kabul etmektedir. Konuşma ise ciğerlerdeki havanın dışarı çıkarken çıkarttığı ses veya sesler değildir. Konuşmanın temeli sayılan sesin belirli kurallar doğrultusunda bir arada söylenmesi gereklidir. Bu seslerin kurallı bir biçimde bir arada söylenmesi de konuşmayı oluşturmaz. Sözlü Anlatım Türleri Hazırlıklı Konuşma Hazırlıksız Konuşma Konuşmanın tanımı şöyle yapılabilir: Beyinde oluşan bir iletinin konuşma örgenlerinden yararlanılarak dinleyen kişiye ses titreşimleriyle iletilmesidir. Görüldüğü gibi konuşmanın farklı özellikleri vardır. Bu özellikler: zihinsel, fizyolojik ve fizikseldir. Zihinsel özellik konuşmanın beyinde oluşturulması, fizyolojik özellik beyinde oluşan bu durumun sese dönüştürülmesi için konuşma örgenlerinin hazırlanması, fiziksel özellik ise sesin duyulabilir olmasını sağlayan ses titreşimleridir. Tanımda dikkat edilmesi gereken bir nokta da konuşmayı dinleyecek bir dinleyicininin olması gerektiğidir. Konuşma iletişimdir. İletişim için bir ileti gerekir. İletişimin sağlanması bu iletinin gönderilmesi demektir. Bunun için de konuşma alıcı ve verici arasında gerçekleşir. Alıcı dinleyen, verici ise konuşandır. Konuşma etken, dinlemek ise edilgen bir eylemdir. İletişimde etken durumdaki konuşmanın oluşması bir sürecin sonunda gerçekleşir. Dilin iki yönü vardır: konuşma dili, yazı dili. Yazı dili, konuşma dilinin sembolleştirilmesidir. Bu iki dil arasında doğaldır ki bazı farklılıklar vardır. Konuşma dilinin özelliklerini ortaya koyarken bu farklılıklardan yararlanılacaktır. Bu, konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Saussure yazının varlık nedeninin dili (konuşma dili) göstermek olduğunu söyler. Yazı dilinde harfler, noktalama işaretleri ve yazım kuralları bulunurken, konuşma dilinde ses temeldir. Süre, vurgu, ton, kavşak ve durak, ezgi, sesin perdesi, tınısı, şiddeti konuşma dilinin özellikleridir. Bu özellikler dilden dile farklılıklar göstermektedir. Örneğin İngilizcenin vurgusu ile Türkçenin vurgusu farklıdır. Güzel ve Etkili Konuşma İlkeleri Konuşma önemli bir iletişim aracıysa konuşma ilkelerinin bilinmesi gerekir. Sokrates “Konuş, kim olduğunu söyleyeyim” der. Kişiliği ele veren konuşmanın ilkelerinin bilinmesi konuşurken daha dikkatli olunmasına, dinleyicinin dikkatini toplamaya, konuşmanın etkili olmasına yardımcı olur. Güzel ve etkili bir konuşmanın ilkeleri şunlardır: • Konuşmanın bir planı olmalıdır, • Konuşmanın bir konusu olmalıdır, • Konuşma konusu seslenilecek kişi veya kişilere uygun olmalıdır, • Konuşmanın amacı olmalıdır, • Konuşmada bütünlük olmalıdır. Konuşurken konu gereksiz ayrıntılarla dağıtılmamalıdır, • Konuşma inandırıcı olmalıdır, • Konuşma ilginç olmalıdır, • Konuşma çelişkili düşünceler içermemelidir, • Konuşma , gerekliyse, örneklerle zenginleştirilip anlaşılır kılınmalıdır, • Konuşmada bilgi yanlışlığı yapılmamalıdır, • Konuşmada duygu ve düşünceler sürükleyici bir biçimde aktarılmalıdır. İyi Bir Konuşmacının Özellikleri Konuşma doğuştan başlayarak oluşan bir yetidir. Bu durum, işitme engelliler dışında, herkeste doğuştan vardır. Dil becerileri ise doğduktan sonra edinilen bir olgudur. Bu olgu aynı zamanda konuşmanın da temelini oluşturur. Konuşma becerileri uygulama yoluyla kazanılır. Değişik eğitim ortamları bu uygulamaya olanak sağlar. Konuşma duygu, düşünce ve dileklerimizi görsel ve işitsel ögeler aracılığıyla karşımızdakine iletmektir. İyi bir konuşmacı Türkçe konuşma bilgisinin yanı sıra, konuşmanın temel ögelerinden ses bilgisini de öğrenmelidir. Ses, yanlızca biyolojik bir işlev değil, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan konuşma eyleminde en önemli araçlardan biridir. Türkiye’de ses sağlığının önemi yeterince anlaşılamadığından ses bozukluklarının ayırdına varılamamaktadır. Özellikle konuşmaya dayalı mesleklerdeki kişilerde ses bozuklukları ve bu bozuklukların oluşturduğu rahatsızlıklar daha da belirgindir. Sesle ilgili sorunların neden ve çözümleri foniatri bilgisini gerektirir. Bu konuya burada değinilmeyecektir. Burada iyi bir konuşmacıda bulunması gereken özellikler belirtilecektir. İyi bir konuşmacıda bulunması gereken özellikler şöyle sıralanabilir: • İyi bir konuşmacı, konuşma eylemini oluşturan ögelerin önemini bilir, (beden dili, ses, zihinsel etkinlik) • Konuşmasında örneklere, açıklamalara, yer verir, • Gözlem gücünü geliştirmiştir, • Seçilen konuşma alanında ya da alanlarında geniş bir bilgi sahibidir, • Amacına uygun yönde ve mantıklı bir akış içinde düşünme yeteneğini geliştirmiştir, • Konuşma hızını ayarlamasını bilir, • Kendi yeteneklerini değerlendirmeyi ve sınırlarını bilir, • Dinleyicisini yakından tanır, • Konuşmada kişiliğin önemini göz önünde bulundurur, • Dinleyicileri ile yüz yüze iletişim kurar, • Kendi kendisinin titiz bir eleştiricisidir, • Ahlaksal sorumlulukları bulunduğunu hatırdan çıkarmaz, • Dış görünüşüne önem verir, kıyafetleri temiz ve özenlidir. #GüzelveEtkiliKonuşma #SözlüAnlatım #SözlüAnlatımTürleri

  • Tarsi Sanatı

    Sözcük anlamı : Söz sırasında kastedilen bir şeyi imalı olarak belirtme, açık söylememe. Terim anlamı : Herkesin bildiği geçmiş önemli olaylara, meşhur kimselere, hikâyelere, efsanelere, inançlara, atasözlerine, ayet ve hadislere doğrudan doğruya değil, dolaylı olarak değinmek, işaret etmektir. Örnek : Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil Nef’î (Mucize söyleyen papağanım, ne desem lâf değil. Felek ile söyleşemem, onun aynası saf değil.) Burada papağana ayna karşısına geçip konuşma öğretilmesi olayına bir telmih bulunmaktadır. #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar #TarsiSanatı

  • Kalb Sanatı

    Sözcük anlamı : Değiştirme. Terim anlamı : Bir sözcükteki harflerin yerlerini değiştirmek suretiyle yapılan sanattır. Örnek : Böyle hûn-rîzâne tevcîh-i nigeh bilmem neden Gâlibâ zann eyliyor Nâcî’yi cânî gözlerin Mualim Nâcî (Böyle kan dökücü bakışlar yöneltmek nedendir? Galiba gözlerin Naci’yi cani zannediyor.) Kalp, “Nâcî ” ve “cânî” sözcükleri arasındadır. Bu iki sözcükte harflerin yerleri değiştirilmiştir. #EdebiSanatlar #KalbSanatı #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • İştikak Sanatı

    Sözcük anlamı : Türeme, türetme. Terim anlamı : Aynı kökten türeyen birden fazla sözcüğü bir arada kullanmaktır. Örnek : Ey beni lutfuyla yoktan var eden Rabb-i gafûr Mağfiret kıl eyledikte azm-i iklîm-i bekâ Enderunlu Vâsıf (Ey beni iyiliğiyle, rahmetiyle yoktan var eden, bağışlayıcı merhametli Allah, sonsuzluk dünyasına, ahirete gittiğimizde bizi bağışla, bize merhamet et) Burada “gafûr” ve “mağfiret”, Arapça dilbilgisi kurallarına göre aynı kökten türemiş iki sözcüktür. #EdebiSanatlar #İştikakSanatı #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • İade Sanatı

    Sözcük anlamı : Geri gönderme, geri çevirme. Terim anlamı : Şiirin her beytinin son sözcüğünü sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaktır. Örnek : Ey güzellik göğünün mâh-ı münevver kameri Şâd kıl gönlümü gün gibi tulû et seherî Seherî aşk ile meydâna girip seyr edeyim Ola ki peyk-i sabâdan ere yârin haberi Haberi olsa anın yoluna cân verdiğime Bana rahm eyleyüben eyleye idi nazarı Zâtî #EdebiSanatlar #İadeSanatı #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Cinas Sanatı

    Sözcük anlamı : Münasebet, benzeyiş, farklı anlamla yorumlanabilen söz. Terim anlamı : Yazılış şekilleri ve söylenişleri (telâffuzları) aynı, ama anlamları farklı olan iki sözcüğü bir arada kullanmaktır. Cinas sanatı yedi ayrı şekilde yapılır. Cinas-ı Tam (Tam Cinas) Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları ayrı iki sözcük ile yapılan cinas. Örnek : Kısmetindir gezdiren yir yir seni Göğe çıksan âkıbet yir yir seni İbn-i Kemâl (Seni yer yer gezdiren kısmetindir. Göğe çıksan, sonunda toprak seni içine alır.) Birinci mısradaki “yir yir” taraf taraf, ikinci mısradaki “yir yir” ise ‘yer’; yani ‘toprak seni yer, içine alır, ölür toprağın altına girersin’ demektir. Cinas-ı Mürekkep Cinaslı sözlerden birinin iki ayrı sözcük hâlinde yazılmasıdır. Örnek : Varı yok yoğu var eden ol durur Dünyede her olanı ol oldurur Süleyman Çelebi (Varı yok, yoğu var eden odur. Dünyada her olanı o oldurur.) İkinci mısradaki “oldurur” sözcüğü, birinci mısrada “ol durur” şeklinde ayrı iki sözcük olarak yazılmıştır. Cinas-ı Muharref Arap harfleriyle yazılışları aynı, söylenişleri, telâffuzları farklı olan sözcüklerle yapılan cinas. Örnek : Şehrin içinde şöhreti artar cemâlinin Evsâf-ı verd-i ârızı vird-i zebân olur Nef’î (Şehrin içinde güzelliğinin şöhreti artar. Yanağının gülünün vasıfları dillerde dolaşır durur, sürekli tekrarlanır.) “Verd” ile “vird” sözcüklerinin Arap harfleriyle yazılışı aynı, ancak harekeleri yani okunuşları ve anlamları farklıdır. Cinas-ı Nakıs Cinaslı sözcüklerden birinde fazladan bir harf bulunan cinas. Örnek : Bize ey bâd bâdî-i perîşânî olursan da Dokun gâhî o zülf-i târümâra her çi bâd-â-bâd Sünbülzâde Vehbî (Ey rüzgâr bize perişanlık sebebi olursan da bazen ne olursa olsun o dağınık saça dokun.) Burada cinas “bâd” ile “bâdî” arasında yapılmıştır; “bâdî” sözcüğündeki ‘î’ sesi fazladır. Cinâs-ı Lâhık Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerde bir harfin farklı olduğu cinas. Örnek : Cefâ gördük o nahl-i nâz-perverden vefâ derken Bizimle âkıbet bîgâne çıktı âşinâ derken Nâbî (Biz vefa derken, o nazlı, fidan boylu sevgiliden cefa gördük. Biz onu kendimize dost bilirken, sonunda bize yabancı çıktı.) “Vefa” ile “cefa” sözcükleri arasında cinas vardır ve ilk harfleri farklıdır. Cinas-ı Mükerrer Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerden birinin, öteki sözcüğün son hecesiyle ses ve yazılış yönünden aynı olmasıdır. Örnek : Ne izz ü câh u neseble ne kesb-i mâl iledir Fakat tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir Seyyid Vehbî (Gönül adamlarının, kalenderlerin övünmesi, ne ululuk ve güçlülükle, ne makamla, ne soy sopla, ne de mal sahihi olmakladır. Onların övünmesi ancak olgunluk iledir.) Birinci mısradaki “mâl” sözcüğü, ikinci mısradaki “kemâl” sözcüğünün son hecesiyle aynı yazılış ve söyleyiştedir. #CinasSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Akrostiş Sanatı

    Her mısraın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir ismin çıkacağı şekilde yazılmış şiire denir. Örnek : Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar Elden ne gelir ki ? Güzelsin, gençliğin var. Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes. İnan ki bir daha geri gelmez bu günler, Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr. Cahit Sıtkı Tarancı Bu şiirin mısralarının ilk harfleri yukarıdan aşağı okununca Vedia ismi çıkar. #AkrostişSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Akis Sanatı

    Sözcük anlamı: Geri dönme, yansıma. Terim anlamı: Bir mısra içinde anlamlı bir ifadenin ters çevrilip, yine anlamlı bir ifadeye dönüştürülerek yerleştirilmesiyle yapılan sanattır. Örnek : Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem Nazîm Birinci mısraın “Didem ruhunu gözler” ifadesi ters çevrilerek, “gözler ruhunu dîdem” anlamlı ifadesine dönüştürülmüş ve aynı mısrada yerleştirilmiştir. İkinci mısra da aynıdır. #AkisSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Teşhis ve İntak Sanatı

    Teşhis “kişileştirme”, intak “konuşturma” demektir. İnsanın dışındaki canlıları, hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları insan gibi düşündürüp konuşturmaya, insan gibi davrandırmaya, kişileştirme ya da teşhis ve intak sanatı denir. Bu sanata en çok masallarda, özellikle hayvan masallarında rastlanır. Örnek : Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün Zâtî (Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zararı yoktur.) Burada gül, bülbül ve diken kişileştirilmiştir. #EdebiSanatlar #İntakSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TeşhisSanatı

bottom of page