top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 850 sonuç bulundu

  • İade Sanatı

    Sözcük anlamı : Geri gönderme, geri çevirme. Terim anlamı : Şiirin her beytinin son sözcüğünü sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaktır. Örnek : Ey güzellik göğünün mâh-ı münevver kameri Şâd kıl gönlümü gün gibi tulû et seherî Seherî aşk ile meydâna girip seyr edeyim Ola ki peyk-i sabâdan ere yârin haberi Haberi olsa anın yoluna cân verdiğime Bana rahm eyleyüben eyleye idi nazarı Zâtî #EdebiSanatlar #İadeSanatı #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Cinas Sanatı

    Sözcük anlamı : Münasebet, benzeyiş, farklı anlamla yorumlanabilen söz. Terim anlamı : Yazılış şekilleri ve söylenişleri (telâffuzları) aynı, ama anlamları farklı olan iki sözcüğü bir arada kullanmaktır. Cinas sanatı yedi ayrı şekilde yapılır. Cinas-ı Tam (Tam Cinas) Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları ayrı iki sözcük ile yapılan cinas. Örnek : Kısmetindir gezdiren yir yir seni Göğe çıksan âkıbet yir yir seni İbn-i Kemâl (Seni yer yer gezdiren kısmetindir. Göğe çıksan, sonunda toprak seni içine alır.) Birinci mısradaki “yir yir” taraf taraf, ikinci mısradaki “yir yir” ise ‘yer’; yani ‘toprak seni yer, içine alır, ölür toprağın altına girersin’ demektir. Cinas-ı Mürekkep Cinaslı sözlerden birinin iki ayrı sözcük hâlinde yazılmasıdır. Örnek : Varı yok yoğu var eden ol durur Dünyede her olanı ol oldurur Süleyman Çelebi (Varı yok, yoğu var eden odur. Dünyada her olanı o oldurur.) İkinci mısradaki “oldurur” sözcüğü, birinci mısrada “ol durur” şeklinde ayrı iki sözcük olarak yazılmıştır. Cinas-ı Muharref Arap harfleriyle yazılışları aynı, söylenişleri, telâffuzları farklı olan sözcüklerle yapılan cinas. Örnek : Şehrin içinde şöhreti artar cemâlinin Evsâf-ı verd-i ârızı vird-i zebân olur Nef’î (Şehrin içinde güzelliğinin şöhreti artar. Yanağının gülünün vasıfları dillerde dolaşır durur, sürekli tekrarlanır.) “Verd” ile “vird” sözcüklerinin Arap harfleriyle yazılışı aynı, ancak harekeleri yani okunuşları ve anlamları farklıdır. Cinas-ı Nakıs Cinaslı sözcüklerden birinde fazladan bir harf bulunan cinas. Örnek : Bize ey bâd bâdî-i perîşânî olursan da Dokun gâhî o zülf-i târümâra her çi bâd-â-bâd Sünbülzâde Vehbî (Ey rüzgâr bize perişanlık sebebi olursan da bazen ne olursa olsun o dağınık saça dokun.) Burada cinas “bâd” ile “bâdî” arasında yapılmıştır; “bâdî” sözcüğündeki ‘î’ sesi fazladır. Cinâs-ı Lâhık Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerde bir harfin farklı olduğu cinas. Örnek : Cefâ gördük o nahl-i nâz-perverden vefâ derken Bizimle âkıbet bîgâne çıktı âşinâ derken Nâbî (Biz vefa derken, o nazlı, fidan boylu sevgiliden cefa gördük. Biz onu kendimize dost bilirken, sonunda bize yabancı çıktı.) “Vefa” ile “cefa” sözcükleri arasında cinas vardır ve ilk harfleri farklıdır. Cinas-ı Mükerrer Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerden birinin, öteki sözcüğün son hecesiyle ses ve yazılış yönünden aynı olmasıdır. Örnek : Ne izz ü câh u neseble ne kesb-i mâl iledir Fakat tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir Seyyid Vehbî (Gönül adamlarının, kalenderlerin övünmesi, ne ululuk ve güçlülükle, ne makamla, ne soy sopla, ne de mal sahihi olmakladır. Onların övünmesi ancak olgunluk iledir.) Birinci mısradaki “mâl” sözcüğü, ikinci mısradaki “kemâl” sözcüğünün son hecesiyle aynı yazılış ve söyleyiştedir. #CinasSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Akrostiş Sanatı

    Her mısraın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir ismin çıkacağı şekilde yazılmış şiire denir. Örnek : Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar Elden ne gelir ki ? Güzelsin, gençliğin var. Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes. İnan ki bir daha geri gelmez bu günler, Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr. Cahit Sıtkı Tarancı Bu şiirin mısralarının ilk harfleri yukarıdan aşağı okununca Vedia ismi çıkar. #AkrostişSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Akis Sanatı

    Sözcük anlamı: Geri dönme, yansıma. Terim anlamı: Bir mısra içinde anlamlı bir ifadenin ters çevrilip, yine anlamlı bir ifadeye dönüştürülerek yerleştirilmesiyle yapılan sanattır. Örnek : Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem Nazîm Birinci mısraın “Didem ruhunu gözler” ifadesi ters çevrilerek, “gözler ruhunu dîdem” anlamlı ifadesine dönüştürülmüş ve aynı mısrada yerleştirilmiştir. İkinci mısra da aynıdır. #AkisSanatı #EdebiSanatlar #SözeDayalıEdebiSanatlar

  • Teşhis ve İntak Sanatı

    Teşhis “kişileştirme”, intak “konuşturma” demektir. İnsanın dışındaki canlıları, hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları insan gibi düşündürüp konuşturmaya, insan gibi davrandırmaya, kişileştirme ya da teşhis ve intak sanatı denir. Bu sanata en çok masallarda, özellikle hayvan masallarında rastlanır. Örnek : Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün Zâtî (Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zararı yoktur.) Burada gül, bülbül ve diken kişileştirilmiştir. #EdebiSanatlar #İntakSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TeşhisSanatı

  • Teşbih (Benzetme) Sanatı

    Sözcük anlamı: Benzetme. Terim anlamı: Aralarında bazı özellikleri açısından ilgi kurulabilen iki unsurdan benzerlik bakımından güçsüz olanı güçlü niteliklere ve özelliklere sahip olan diğer unsura benzetmektir. Benzetme (teşbih) sanatı dört benzetme unsurundan oluşur: Benzetilen: Aralarında benzerlik kurulan unsurlardan özelliği ve niteliği bakımından zayıf olun unsurdur. Kendisine benzetilen: Benzerlik kurulan unsurlardan nitelik ve özelliği bakımından üstün, güçlü olduğu için kendisine benzetme yapılan unsur. Benzetme yönü: Benzerlik kurulan unsurlar arasındaki benzeşme ilgisi ve yönüdür. Benzetme edatı: Unsurlar arasında benzerlik ilgisi kuran edat ya da edat görevini yüklenmiş sözcükler, ekler. Bunların başlıcaları şunlardır : gibi, bigi, tek, andırır, benzer, niteki, nitekim, sanki, çü, çün, mânend, gûyâ, gûne, gûnâ, sıfat, misâl, misl, kadar, -veş, – âsâ, -vâr, âdetâ, nisbet, meğer ki, tıpkı. Bu dört unsurundan birinin ya da birkaçının yer alıp almamasına göre benzetme gruplara ayrılır : Ayrıntılı Benzetme Her dört unsurun da bulunduğu benzetme. Örnek: Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana Zâtî (Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol.) Benzetilen: gönül Kendisine benzetilen: su Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: Suyun akması ile sevenin sevilene eğilim, ilgi göstermesi, ona doğru yönelmesi, arasındaki ilişki. Kısaltılmış Benzetme Teşbihin dört unsurundan benzetme yönünün söylenmediği benzetme. Örnek: Âb-gîne içinde mey gibidir Leb-i la’lin hayâli dilde müdâm Bâkî (Devamlı olarak gönülde kırmızı dudağının hayali billûr kadeh içindeki şarap gibidir.) Benzetilen: leb-i la’l Kendisine benzetilen: mey Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü belirtilmemiş. Aşıkın gönlünde sevgilinin kırmızı dudağının hayali, düşüncesi, tasavvuru, kırmızılığından ve zevk vericiliğinden dolayı billûr kadeh içindeki şaraba benzetilir. Pekiştirilmiş Benzetme Benzetme edatına yer verilmeyen benzetme. Örnek: Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi Hayâlî (Aşk, ilahî bir mumdur. Onun etrafında dönen pervanesi, kelebeği de benim. Şevk bir zincirdir, gönlüm de onun delisidir.) Burada aşk ilâhî bir muma , şevk de zincire benzetilmiş; ancak benzetme edatı kullanılmamıştır. Uz Benzetme (Teşbih-i Beliğ) Yalnız benzetilen ve kendisine benzetilen unsurlarıyla yapılan, benzetme edatı ve benzetme yönüne yer verilmeyen benzetme. Örnek : Göz yaşı encümünü reh-ber edinmezse eğer Şeb-i gamda eremez âşık-ı güm-râh sana Necâtî (Yolunu şaşırmış âşık, eğer gözyaşı yıldızlarını kılavuz edinmezse, gam gecesinde sana ulaşamaz.) Benzetilen: gözyaşı Kendisine benzetilen: encüm (yıldızlar) Yaygın Benzetme Benzetilenle kendisine benzetilen arasındaki birden fazla özelliğin anlatıldığı benzetme. Benzetilen ile kendisine benzetilen arasındaki benzerlikler aktarıldıktan sonra, temel benzerlik unsuru belirtilir. Örnek : Nevha I Feminin rengi aks edip tenine Yeni açmış güle misâl olmuş İn’itâfile bak ne âl olmuş, Serv-i sîmin safâlı gerdenine O letâfetle ol nihâl-i revân Giriyor göz yumunca rüyâma. Benziyor, aynı kendi hülyâma Bu tasavvur dokundu sevdâma. Âh böyle gezer mi hiç cânân ?… Gül değil arkasında kanlı kefen… Sen misin, sen misin garîb vatan?… (Namık Kemal – Vâveylâ) (Ağzının rengi tenine yansıyıp yeni açmış güle benzemiş. Gümüş servinin safalı boynuna dönüp bir bak, ne kırmızı olmuş. O güzellikle su gibi akıp giden o fidan, gözümü yumunca rüyama giriyor. Aynı kendi hülyama benziyor. Bu düşünce sevdama dokundu. Ah, sevgili hiç böyle gezer mi ? Gül değil arkasında, kanlı kefen sen misin, sen misin garip vatan?) Bu metinde “vatan” bir sevgiliye benzetilmiş. Şair vatana âşık oluşunu bir kadına âşık olmayla özdeşleştiriyor. Sevilen kadınla vatan arasında benzerlikler kurup, sonunda da benzetilen unsur olan “vatan”ı belirtiyor. #BenzetmeSanatı #EdebiSanatlar #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TeşbihSanatı

  • Tariz Sanatı

    Sözcük anlamı: Dokundurma, dokunaklı söz söyleme, sataşma, ilişme, taşlama. Terim anlamı: Sözün gerçek ya da mecazlı anlamıyla kullanılmayıp, tamamen bunların zıddı bir anlamın kastedilmesidir. Amaç, sözü ters anlamıyla kullanmaktır. Bu sanat iğnelemek, alaya almak ve taşlamak için kullanılır. Örnek : Ters Öğüt Destanı Bir yetim görünce döktür dişini Bozmağa çabala halkın işini Günde yüz adamın vur kır dişini Bir yaralı sarmak için yeltenme Huzûrî Şair burada aslında söylediklerinin tam tersini kastetmektedir ve bu türlü davrananları taşlamaktadır. #EdebiSanatlar #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TarizSanatı

  • Mecaz-ı Mürsel Sanatı

    Bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden kullanma. Bu sanatta sözün kendi gerçek anlamının dışında olmasına ve gerçek anlamının düşünülmesine engel bir şey bulunmasına dikkat edilir. Mecâz-ı mürsel sanatı genellikle şu yollarla yapılır: Parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek parça; durum söylenerek yer, yer belirtilerek durum; sebep söylenerek sebep olan şey, sebep olan şey belirtilerek sebep; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel kastedilir. Örnek : Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları Bâkî (Binlerce puthaneyi alıp mescide dönüştürdün. Çan yerlerinde ezanları okuttun.) Burada parça-bütün ilişkisi bağlamında, “nâkûs” parçasıyla Hristiyanlık dini ; “ezan” parçasıyla da İslâm dini vurgulanmak istenmiştir. #EdebiSanatlar #MecazıMürselSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • Kinaye Sanatı

    Asıl maksadı dolaylı va kapalı bir şekilde ifade eden söze denir. Sözün gerçek anlamı kastedilmiş olabilir; ancak asıl amaç mecazlı anlamı vermektir. Söz hem gerçek hem de mecazî anlamıyla birlikte kullanılır. Türkçedeki deyimler genellikle kinayeli sözlerdir. Örnek : Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın Nâilî-i Kadîm (Ey mektup, gönlüm gibi gidip sevgilide kaldın. Baş üzre yerin, var sarığın büklümlerinde, kıvrımlarında kaldın) Burada mektubun sarığın kıvrımları arasında kalması gerçek anlamıdır. Onun baş üzre yeri olması da hem gerçek anlamıyladır, hem de saygı gördüğünü ifade eder. #EdebiSanatlar #KinayeSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • İstiare (İğretileme) Sanatı

    Sözcük anlamı: Ödünç, iğreti alma. Terim anlamı: Bir sözcüğün anlamını geçici olarak başka bir sözcük hakkında kullanma. Bir şeyi gerçek anlamının dışında bazı bakımlardan benzerlik kurulan başka bir şeyin ismiyle belirtmektir. İstiarede söz, kendi gerçek anlamının dışında kullanılır ve benzetme amacı güdülür. İstiare sanatı, benzetilen ile kendisine benzetilen unsurlarından sadece birinin belirtilmesiyle yapılır ve ikiye ayrılır: Açık İğretileme (Açık İstiare) Kendisine benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme. Örnek: Aceb ne bezmde şeb-zindedâr-ı sohbet idin Henüz nergis-i mestinde bûy-ı hâb kokar. Nedim (Acaba hangi dost meclisinde sabaha kadar sohbet ettin. Nergis[e benzeyen mahmur, sarhoş gözün]den hâlâ uyku kokusu geliyor ) Burada “nergis” ile “göz” kastedilmiştir. Benzetilen “göz” söylenmemiş kendisine benzetilen unsur olan “nergis” doğrudan göz anlamında kullanılmıştır. Beyitte geçen “kokar” kelimesiyle de nergisin asıl anlamı arasında ilişki vardır. Kapalı İğretileme (Kapalı İstiare) Sadece benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme. Örnek : Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan Bâkî (Bahçenin ağaçları tecrit hırkasına girdiler, tüm varlıklardan sıyrıldılar. Sonbahar rüzgârı, çimenlikte, bahçede çınardan el aldı.) Burada sonbaharda yapraklarını döken ağaçlar, dünya varlıklarından sıyrılan mutasavvıflara benzetilmiş. Benzetilen unsur olan ağaç belirtilmiş, ancak kendisine benzetilen unsur olan mutasavvıf söylenmemiştir. #EdebiSanatlar #İstiareSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • Tezat Sanatı

    Sözcük anlamı : Birbirine zıt olma, karşıt olma. Terim anlamı : Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir. Örnek : Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten Namık Kemâl (Ah ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyücü imişsin. Esaretten kurtulduk, ancak bu kez de senin aşkının esiri olduk.) “Hürriyet” ve “esaret” kavramları arasında tezat (karşıtlık) vardır. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TezatSanatı

  • Tevriye Sanatı

    Sözcük anlamı : Meramını gizlemek, bir şeyi örtmek, arkaya gizlemek. Terim anlamı: Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını vurgulayıp, uzak anlamını kastetmektir. Örnek : Bir bûse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi Zâtî (Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu. O âfet sevgili ise yarım bir tebessümle gülü verdi) Burada “gülü verdi” sözcükleriyle “gül çiçeğini verdi” anlamı söylenmiş; fakat sevgilinin tebessüm ettiği, bu teklif karşısında hafifçe gülümsediği anlatılmak istenmiştir. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TevriyeSanatı

bottom of page