top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 850 sonuç bulundu

  • Sürmelican Kaya

    Mahlası: Sürmelican [Sürmeli Can] Doğum Yeri – Yılı: Çorum / Mecitözü / Alancık Köyü – 1959 Etkilendiği Kişi/ Kişiler: Herhangi bir isim vermeyen âşık, sadece yaşadıklarımdan etkilendim ve ürettim şeklinde açıklamaktadır. Şiirlerindeki Konular: Şiirlerinde ayrılık konusu öne çıkmaktadır. Eser Sayısı: ~1500 şiir; ~350 müzikli eser. Çorum’un Mecitözü ilçesinin Alancık Köyü’nde dünyaya gelen, Gülizar ve Seyit Ali Yener’in kızı olan Sürmelican Kaya’nın, ilk ismi Yosma’dır. 1983 yılında mahkeme kararıyla “Sürmelican” ismini alan Âşığa bu ismi, ilk kasetini çıkardığı firma vermiştir. Âşık, eserlerinde ve diğer kasetlerinde de mahkeme kararıyla değiştirdiği bu ismi kullanmaktadır. Evli ve iki çocuk annesi olan Âşık Sürmelican, çocukluğunu köyde geçirmiş, 1973 yılında evlendiği Eşref Kaya ile birlikte Çorum Merkeze yerleşmiştir. On beş günlük evliyken eşinin kuma getirmesi hayatını tamamen değiştirmiş, zor bir yaşam sürdürmesine sebep olmuştur. Saz çalmanın ailesinden geldiğini söyleyen Âşık, sazı evlendikten sonra edinmiştir. Eserlerinin ortaya çıkmasının en büyük nedenini ise evlendikten sonra annesini, babasını 10 yıl görememesi ve tabii yaşadığı şartlar olarak açıklamıştır. Sürmelican Hanım’ın görüştüğümüz diğer kadın âşıklarda olduğu gibi bir ustası olmamış; fakat, yörelerinde tanınan kardeşiÂşık Yener’in [Hüseyin Yener] kendisine ustalık yapmasa da özellikle saz çalma konusunda büyük desteği ve yardımı olmuştur. “Hasretlik içimdekileri saza şiire döktü” diyen Sürmelican Hanım’ın, ‘80’li yıllarda “Felek” isimli ilk kaseti ağabeyi ve yakınlarının desteğiyle çıkmıştır. Henüz 21 yaşındayken yaşamı bir anda aktifleşen Âşık, halk konserlerinde çalıp-söylemeye başlamıştır. ileri ki yıllarda iki kaset çalışması daha olmuştur [“Sen Neye Geldin”, “Vefasız Dost”] fakat, etkinliklere gidip gelmek bir kadın olarak kolay olmadığından, bu tür gecelere, konserlere katılımı giderek azalmıştır. Bir müddet ağabeyinin yanında olmasıyla rahatlıkla gezebilen, geçimine katkıda bulunabilen Sürmelican Hanım, yine ailevi sebeplerden çok istediği âşıklar bayramı vb. etkinliklere gidemez olmuştur. Çok sayıda deyişi olan Âşığın eserlerinde, yetişmiş olduğu Alevi-Bektaşî kültürünün etkileri görülmekte, ifadelerinde inancına bağlı bu unsurları [Pir, Ali, Abdal Musa, Fatma Ana…] sıklıkla kullanmaktadır. Sürmelican Hanım, ifadelerini akıcı bir üslûpla dile getirmekte, okuyuşundaki sakinliği, durgunluğu, yaptığı nüansları ile farklılığını ortaya çıkarmaktadır. Geçmiş yıllarda Konya’da Âşıklar Bayramı’na davet edilerek katılan, aynı zamanda birincilikleri olan Âşık, yurtiçinde ve yurtdışında bir dizi konserler vermiş, etkinliklerde Anadolu Kadınını temsil ettiğini belirtmiştir. Halen yeni şiirler yazıp, çalıp-söyleyen Âşık, eski günlerdeki etkinliklerin heyecanını yaşamak istediğini belirtmektedir. Sürmelican Hanım, on beş günlük evliyken eşinin bir evlilik daha gerçekleştirmesiyle yaşamının en zor zamanlarını yaşamış ve bugünlerde en büyük tesellisi ürettikleri olmuştur. Yaşamının bu zor zamanlarının üretimine büyük etkisi olduğunu belirten Âşığın eşi, sanatına müdahale etmemiştir ancak maddi ya da manevi destekte de bulunmamıştır. Sürmelican Hanım, âşık olan ağabeyinin yardımlarıyla yeteneği olduğu sanatında bağlama icrâ ederek eserlerini seslendirir olmuş ve yine ağabeyinin desteğiyle birçok etkinliğe katılmış hatta kaset çalışmaları gerçekleştirmiştir. Bu sayede geçimini sağlamaya başlayan Âşık Sürmelican, katıldığı etkinliklere kardeşinden başka kimseyle gidemez olduğundan, yakın çevresi de bu duruma müdahale etmek istemiştir, bu müdahaleler sonucunda, Âşık da kardeşine yük olduğunu düşünerek, davet edildiği etkinliklere katılmamaya başlamış, kısaca yeni ilerlemeye başladığı meslekî yaşamına bu düşünceler neticesinde son vermiştir. #KadınAşıklar #Sürmelican #SürmelicanKaya

  • Sıdıka Yüksel

    Sıdıka Yüksel [1940 – …]: iskenderun’da dünyaya gelmiştir. Üç çocuk annesi olan Sıdıka Hanım, Güney’e göç eden Türkmen aşiretlerine mensuptur. Şairliğinin ailesinden geldiğini söyleyen âşık, küçük yaşlarından itibaren şiir yazmaktadır. “Türkmen Kızı” mahlasını kullanan Sıdıka Hanım, şiir yazma yönünün gelişmesinde Arif Nihat Asya, Göktürk Mehmed Uytun ve Halil Soyner’in katkıları olduğunu belirtmektedir. Oğluna yazmış olduğu ve “en sevdiğim şiirim” dediği Mehmedim’den birkaç dörtlük: (Yüksel, 1971; 12–13, 17) Gelmen mukaddermiş yalan dünyaya Boşuna kafanı yorma Mehmed’im Çık şu gönlümdeki sırça saraya Her şeyin sırrını sorma Mehmed’im Alçalır nâmerdin ardından giden Hünerdir cihanı idare eden Yükselmez kendini avare eden Daima ileri durma Mehmed’im #KadınAşıklar #SıdıkaYüksel

  • Rabia Ceylan

    Râbiâ Ceyhan [1946 – …]: Cerit aşiretlerinden Selim Ağa ile Kandemiroğulları’ndan Makbule hanımın küçük kızıdır. Keskin ilçesi’nin Cinali Köyü’nde doğmuştur. ilköğrenimini Ankara’da tamamlamıştır. Şiirlerinde zaman zaman Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre’nin etkisi görülen ve “Keskinli Kul Rabia” olarak tanınan Rabia Hanım, şair bir aile çevresinden gelmektedir. Dayıları divan şiiri tarzında yazan Yesârî Cemal Kandemir ve “Yetimi” mahlasıyla halk şiiri tarzında şiirler yazan Demir Doğan Kandemir’dir. Rabia Hanım, şiirlerinde, yaşadığı çevre kadar, üç yıl kaldığı Almanya’dan yakınlarına duyduğu özlemi de yansıtmıştır. #KadınAşıklar #RabiaCeylan

  • Nevruz Oylum

    Nevruz[a] Oylum [(1930 (!?) / 1932 (!?) – (?)] : Tokat, Zile’nin Karabalçık Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Soyca âşık olan Nevruz Bacı, Derviş Musa’nın soyundan Âşık Mehmet Çavuş’un kızı, Turhallı Âşık Semaî’nin eşidir. Nevruz Bacı’nın âşıklığa başlama olayı şu şekilde olmuştur: Tokat’ta, Âşıklar Gecesi’ne gitmek için hazırlanan eşi, sazını almak ister. Nevruz Bacı da, sazı vermek istemez ve aralarında bir tartışma yaşanır. Bu tatsız olayın üstüne Âşık Semaî: “Ben de sana âşıklığı sevdirmezsem bir daha meydanlarda çalıp söylemem”, diyerek intizarda bulunur. Nevruz Bacı, aynı günün gecesi rüyasında kendisini, tren yolunda saz çalıp-söylerken görür. Uyandığında da şaşkınlıkla evde saz arar. Sabırsızlıkla eşinin gelmesini bekler ve ilk dörtlüğünü eşine söyler: (Yardımcı, 1987; 24–25, Kâmil, 1984; 25) Ben de hayran oldum senin haline Rüyamda bir saz verdiler elime Saz ile oturdum tren yoluna Tren durur aşkın treni durmaz #KadınAşıklar #NevruzOylum

  • Nevcivan Özmerih

    Nevcivan Özmerih [1934 – 2006]: izmir’de doğan Rumeli Türklerindendir. Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih-Coğrafya mezunu olan Nevcivan’ın, anneannesinin büyük dayısı da, Rumeli’li Âşık Koçu’dur. Nevcivan Hanım, NATO, Haberler Merkezinde, maddi anlamda iyi şartlarda çalışırken âşıklığı tercih etmiştir. Mahlas olarak ismini kullanan Nevcivan Hanım’ın bazı şiirlerinde ismini Nevciyan / Nevcihan olarak da küçük bir değişikliğe ya da yazım hatasına uğradığını görebiliriz. Ankara Radyosu kadrosunda halk türküleri sanatçılığı da yapmış olan nam-ı diğer “Âşık Bacı”, saz çalıp, âşık tarzı deyişler söylemiştir. Nevcivan der sazım sazların hası Asım Poyracı’dır yapan ustası Sazımla ben Hak aşkının hastası Tel secdede sazım Ya Hak seslenir Konya, Adana, Erzurum gibi çeşitli illerde âşık karşılaşmalarına katılmış olan Nevcivan Bacı, 1969 yılında, Âşıklar Bayramı’nda türkü dalında birinci olmuş ve Karacaoğlan ödülüne layık görülmüştür. #KadınAşıklar #NevcivanÖzmerih

  • Münevver Tolun

    Münevver Tolun [1935 / (?)]: Afyonkarahisar’da doğmuş olan Münevver Hanım, Osmanlı Sarayı’nda bir süre bulunmuş olan Âşık Ömer’in Torunudur. Şiirlerinde “Aslı Bacı” mahlasını kullanan Âşık, güzel sanatlar akademisinin süsleme bölümünden mezundur ve moda-işleme alanlarında aktif şekilde çalışmış, alanında çeşitli ödüller almıştır. Münevver Hanım yazdığı şiirlerin beğenilmesiyle de bu alanda ilgi görmeye başlamış, geç denilebilecek bir zamanda da saz çalmayı öğrenerek âşıklar arasına katılmıştır. İstanbul, Antalya festivallerinde düzenlenen Halk Ozanları Şöleni’ne katılan Aslı Bacı, gerek sesi, gerekse sazı ile takdir toplamıştır. Kendisini hızlı şekilde geliştiren Münevver Tolun, âşıklığın bütün gereklerini yerine getirmiş, irticâli şiirler söylemiş ve atışmalar yapmıştır. #KadınAşıklar #MünevverTolun

  • Kevser Ezgili

    Adı Soyadı: Kevser Ezgili Mahlası: Ezgili Kevser Doğum Yeri – Yılı: Çorum / Bektaşoğlu Köyü – 1969 Etkilendiği Kişi / Kişiler: Pir Sultan Abdal, Şah Hatâyî ve Âşık Veysel’in eserlerinden oldukça etkilenen Âşığın, birebir görüştüğü, önerilerini aldığı âşıklar da olmuştur. Bahsi geçen âşıklar Çorum’da yaşamaktadırlar: bağlama üzerine yardım aldığı Selami Saydam, şiir tekniği konusunda yardımlar aldığı Kemal Özgür, Âşık Gardaş [Hamdi Şahin] ve Hayri Ucar, “sosyal içerikli konular yazmamda en önemli yönlendirici kişi” olarak tabir ettiği Âşık Cefaî [Müslüm Koygun]. Hüseyin Çırakman’ın şiirlerinden etkilenen Âşık, Çırakman’ın bilgisinden de faydalanmıştır. Şiirlerindeki Konular: “Asıl anlatmak istediğim dünya barışıdır” diyen Âşığın, bilim, eğitim, insan konulu, sosyal içerikli şiirlerin yanı sıra aşk, sevgi, gurbet üzerine şiirleri de bulunmaktadır. Eser Sayısı: ~60 şiir; ~25 müzikli eser. Çorum’un merkeze bağlı Bektaşoğlu Köyü’nde doğan Kiraz ve Hasan Dikmen’in kızı olan Ezgili Kevser’in [Bkz. Şekil 4.9] soyadı, Dikmen idi. Çorumlu Âşık Selamî Saydam’ın “Ezgili” mahlasını vermesiyle, Kevser Hanım mahkeme kararı ile Ezgili mahlasını soyadı olarak almıştır [1995] ve Kevser Dikmen artık Kevser Ezgili olmuştur. Şiirlerinde mahlas olarak Ezgili soyadını ya da soyadı ile ismini Ezgili Kevser’i kullanmaktadır. Çocukluğu köyünde geçen Ezgili Kevser, ilköğrenimini köyünde, 12 yaşından sonra merkezde yaşamaya başlayarak orta ve lise öğrenimini de Çorum’da tamamlamıştır. Anadolu Üniversitesi Halkla ilişkiler bölümü mezunu olan Âşık, babasının vefatı ile geçimi zorlaşınca Çorum’da şeker fabrikasında çalışmaya başlamıştır. Müziğe ve şiire olan ilgisinin ailesinden geldiğini belirten Ezgili Kevser babasından oldukça etkilenmiştir. Günlük olaylara irticâlen taşlamalar söyleyen babası, Ezgili’nin şiire olan merakını artırmıştır. Hasan Bey saz çalmazmış; fakat, Ezgili, çocuk yaşlarda sazlı-sözlü ortamlarda epey bulunmuş. Dokuz yaşlarındayken 40 kadar deyiş bilen Ezgili Hanım, edinmiş olduğu bu repertuarı kültürüne borçlu olduğunu belirtmiştir. Alevi-Bektaşî kültüründe yetişen Ezgili Kevser, çocuk yaşlarda iken babası ile birlikte, dedelerle köy köy gezip Cem’lere katılmıştır. Öyle ki köylerde “Hasan’ın cem yürüten kızı” olarak tanınmıştır. Bu ortamlarda almış olduğu sorumlulukla erken yaşlarda olgunluk kazandığını belirten âşık, ilerleyen yaşlarda saz eğitimi almak istemiştir. Beklediği eğitimi alamayan Ezgili, Çorum’da kurulan Anadolu Halk Ozanları Derneği’ne üye olmuş, buradaki âşıklarla birlikte 5 yıl kadar turnelere katılmıştır. Bu turnelerle il il [Çorum’un tüm ilçeleri, Ankara, Amasya, Samsun, Sivas, Tokat vd.] gezen Âşık, sadece sahne sanatçılığı yapmış, kendi eserlerini çalıp-söyleyememenin sıkıntısını yaşamıştır. Saz çalamadan bu gelenekte olamayacağını anlamış olan Ezgili Kevser, çevresindeki âşıkların da [Müslüm Koygun (Âşık Cefaî), Kemal Özgür, Ali Rıza Öztürk (Âşık Sorsavuş), Selami Saydam, Hamdi Şahin (Âşık Gardaş), Hayri Ucar] desteğiyle gelenek adına daha fazla bilgi edinmiş, sazına daha fazla zaman ayırmıştır. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Âşık, aşk, sevgi konusunu sıklıkla işlerken toplumsal olayları da büyük ölçüde konu edinmiştir. Güzelleme-koşma, güzelleme­türkü, türlerinde eserler sunan Ezgili’nin ifadelerine, yaşadığı çevrenin dili-üslûbu nadir de olsa yansımaktadır. Yöresindeki köy düğünlerini konserlere benzeten Ezgili Kevser, öğrendiklerini bu düğünlerde uygulamaya başlamıştır. Âşık, katıldığı etkinliklerde, kendi eserlerinin ve derlemelerinin yanı sıra, usta malı tabir ettiği eserlerde öğrenmiş, icrâ etmiştir. Ezgili Kevser’in gelenek içinde, kadın âşık olarak varlığını ispatlaması kolay olmamıştır. Kendisine bağlama çalma ve şiir yazma tekniğinde yardımcı olan, yol gösteren meslektaşları olmuştur; fakat, Âşığın mesleğinde, “dilediğim gibi kadınlığımı yaşayamadığım” ifadesi dikkat çekicidir. Bu ve benzeri ifadeler doğrultusunda, Ezgili Hanım’ın, mesleğinde varlığını sürdürebilmek için, toplumsal rolüne getirdiği çözüm yollarından biri olan erkeksi görünümünü tespit ettik. Kendisinin de doğruladığı bu durumu kaset [Al Başına Çal Dünyayı] kapağındaki fotoğrafıyla da örneklendirmekteyiz. Bu örneğin yanı sıra, Âşığın usta-çırak içinde yetişemese de bu duruma getirdiği çözümü de dikkat çekmektedir. Âşık bir ustanın yanında eğitim alamadığından bu bilinci kazanmak adına, yakın çevresindeki köylere gitmiş ve eserler derlemeye başlamıştır. Ezgili Hanım, edindiği bu eserleri usta malı olarak nitelendirmekte, kendisine orijinal bir repertuar oluşturmaktadır. #EzgiliKevser #KadınAşıklar #KevserEzgili

  • İlkin Manya (Sarıcakız)

    Adı Soyadı: ilkin Manya Mahlası: Sarıcakız [Sarıca Kız] Doğum Yeri – Yılı: Eskişehir – 1948 Etkilendiği Kişi / Kişiler: Çocukluk yıllarından beri Karacaoğlan’ın şiirlerinden etkilendiğini belirten Sarıcakız, yine aynı yıllarda yakından takip edebildiği Âşık ihsanî ve Güllüşah’ı da örnek aldığını açıklamıştır. Âşık edebiyatında kendisi için öne çıkan diğer isimleri Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Âşık Veysel olarak sıralamıştır. Şiirlerindeki Konular: Ayrılık, aşk, tabiat, toplumsal vb. konuların yanı sıra öğrencileri ve ailesi gibi yakın çevresi de şiirlerine konu olmuştur. Eser Sayısı: ~400 şiir; ~100 müzikli eser. Eskişehir doğumlu Latife ve Mehmet Manya’nın kızı olan ilkin Manya’nın çocukluğu Ankara’da geçmiştir. ilkokulu ve ortaokulu yine Ankara’da bitirmiş, öğretmenlerinin teşvikiyle de 1966 yılında Konya Kız Öğretmen Okuluna gitmiştir. 1966–1970 yıllarında Konya Öğretmen Okulunda, 1985–1990 yıllarında yurtdışında, 1990–1994 yıllarında mesleği gereği Van’da bulunan ilkin Hanım, 1994 yılından itibaren de İstanbul’da yaşamına devam etmektedir. Çocukluk yılları Ankara-Yenimahalle’de geçen Sarıcakız, o yıllarda Âşık İhsanî ve Güllüşah ile aynı semtte ikamet etmiş ve onları mahalli giysileri, omuzlarında sazlarıyla görmek çocuk dünyasını etkilemiştir. Aynı hayranlıkla gazete haberlerini ve radyo programlarını takip eden Sarıcakız, özellikle Âşık Veysel, Âşık Dursun Cevlâni, Şemsi Yasdıman ve Muzaffer Sarısözen’in radyodaki programlarını ilgiyle dinlemiştir. Ortaokulda başlayan saz merakı, öğretmen okulunda gelişmiş; fakat âşıklığa gönül vermiş olan Sarıcakız’ı ailesi desteklememiştir. Babasının Atletizm Milli Hakemlerinden olması, Sarıcakız’ın da bir sporcu olarak yetişmesini sağlamış; ancak, öğretmen okulu yıllarında müzik, ailesinin etkisiyle ikinci planda kalmıştır. Sporda ki başarılarıyla -Türkiye çapında ödülleri kupa ve madalyalarıyla­ kendisini önce ailesine ispatlamış olan Âşık, ailesi ne kadar karşı çıksa da nihayet müziği ön plana alabilmiştir. Öğretmen okulu yıllarında, Konya’da Geleneksel Âşıklar Bayramı’nı okul olarak izlemeye giden Sarıcakız’ın izlediği âşıklar, onun dünyasına birçok şey katmış ve izlediğiâşıklar gibi saz çalıp-söylemeye çalışmıştır. Öğretmenliğinin ilk yılında [1970], yine Konya Âşıklar Bayramı’nı izlemek için gitmiş olan Âşık, bir tesadüf eseri yarışmaya dâhil edilmiştir. İlk kez katıldığı bu yarışmada “Türkü Dalı Birincisi” olmuş ve böylece âşıklık yaşamına ilk adımını atmıştır. Üç evlilik yapmış olan ilkin Hanım, evliliklerini gelenek içinden olan kişilerle yapmıştır. Yapmış olduğu evliliklerinin nedenini ise; özellikle âşıklık geleneğine merakı, sevgisi ve bu gelenek içinde kabul görme isteği olarak açıklamıştır. Evlilikleri kısa [toplamda 5–6 yıl] sürmüştür. Üç evlilik yapmasının ve bu evliliklerin kısa sürmesinin nedenini beklediği desteği görememesi olarak açıklayan Âşık, yine de birçok şey öğrendiğini; fakat, kendisine hep bir sınır çizildiğini belirtmektedir. Geleneğin gerektirdiği şekilde bir ustası olmasa da Sarıcakız, Âşık Reyhanî ve Âşık ihsanî ile uzun süre çalışma fırsatı bulduğunu ve bu süreçte, gelenek adına birçok şey öğrendiğini belirtmektedir. Sanat yaşamı oldukça çalkantılı geçen Sarıcakız, sanatçı kimliği içerisinde bir zamanlar siyasi kimliğiyle de öne çıkmıştır. Bu dönemde yazdığı kimi şiirlerin içeriğinden de bu kimliğin yansımasını görebilmekteyiz. 80 darbesindensonra da sanat yaşamında sıkıntılı bir döneme giren Âşık, bir süre hakkında açılan davalarla meşgul olmuş ve bu durum öğretmenlik mesleğine de yansımıştır. Zamanla bu sıkıntıları atlattığını belirten Sarıcakız’ın şiirlerinde, artık bu dönemin izlerinden ziyade, tabiat, aşk vb. konuların öne çıktığı görülmektedir. Âşık, toplumsal olaylar, ayrılık, tabiat, aşk konularını işlediği eserlerini, daha çok koşma, semaî, destan türlerinde yazmıştır. Müzikli eserlerinde üzüntü veya neşe Erzurum’lu Âşık Reyhanî [Yaşar Yılmaz; 1973], Diyarbakırlı Âşık ihsanî [ihsanî Sırlıoğlu; 1980], Erzurum’lu Âşık Emircan [Ömer Karataş; 1984]. Âşıklığının yanı sıra, Halk Edebiyatı araştırmalarına da yönelen Sarıcakız, Tahir Kutsi Makal’ın desteği ile Kadın Ozanlar Antolojisi niteliğinde “Halk Şiirinde Ana Sesi” kitabını yayınlamıştır [1983]. Yaşamına yalnız devam eden Sarıcakız, gelenek içerisinde çalışmalarını bırakmamış ve aynı zamanda öğretmenlik mesleğini, emekli olsa da sürdürmektedir. ilkin Manya’nın türkülere olan yakınlığını ailesi dikkate almamış ve destekte bulunmamışlar; ancak, ilkin Hanım, tanımayı ve yer almayı çok istediği bu gelenek içinde, hazırlıksız gittiğiâşıklar bayramında aldığı birincilikle önemli bir adım atmıştır. Âşık Sarıcakız üç evlilik yaşamıştır. Âşık Reyhanî, Âşık ihsanî ve Âşık Emircan ile gerçekleştirdiği evliliklerinin başlıca nedenleri arasında; “âşıklık geleneğini tanımak, bu geleneğin içinde yaşayabilmek, birlikte çalıp söylemek, bir kadın olarak halk şiirine katkıda bulunmak” şeklinde dikkat çekici bir açıklama yapmıştır. Evliliklerinin tek nedeninin bunlar olmadığını ve pek tabii ki severek evlendiğini de belirtmiştir; fakat, nedenler arasında bu açıklamaların da olması, konuyu örneklendirmemizde önemli bir neden oluşturmuştur. Çünkü, bir kadın olarak bu gelenek içerisinde kabul görülme isteğinin bu şekilde çözümlenmesi, toplumsal rolün çarpıcı bir örneğidir. Âşık Sarıcakız, bir kadın olarak, söz konusu gelenek içerisinde, kabul görmesi adına bu adımları atsa da, evlilikleri oldukça kısa sürmüştür [6 yıl]. Kısa süren evliliklerinde; gelenek adına çok şey öğrendiğini söylemektedir; ancak, halkın ve basının bir kadın olarak kendisine gösterdiği ilgiden, yakın çevresinin rahatsız olması birtakım meselelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sözgelimi; bu rahatsızlık sonucunda da yaşam alanının evinin içiyle sınırlanmaya başlaması ve mesleğinden gitgide uzaklaştırılması evliliklerini bitirmesinde başlıca sebepler olmuşlardır. Toplumsal cinsiyet konusuna bir diğer çarpıcı örnek, basında yer alan bir haber üzerine meydana gelmiştir. Sarıcakız’ın yer aldığıâşıklar bayramında atışma yaptığı erkek âşığı [Karslı Âşık ilhâmi Demir] yenmesiyle birlikte, gazete bu haberi “kadın ozanın fendi erkekleri yendi” şeklinde manşet atmıştır. (Hürriyet Gazetesi, 26 Ekim 1977). Haber sonrasında da, Âşık Sarıcakız, söz konusu âşıklar bayramından uzun bir süre davet almamış, hatta o dönemde sanat yaşamının sonunun geldiğini bile düşünmüştür. Geçerliliğini kabul ettirmeye çalışan bütün bu nedenler Sarıcakız’a aşılamayacak sebepler olarak görünmemiş, aksine daha çok çalışma, araştırma gücüyle üretmeye, kendisini geliştirmeye devam etmiştir. #İlkinManya #KadınAşıklar #Sarıcakız

  • Hatice Şahinoğlu

    Hatice Şahinoğlu [1930 – …]: Kırşehir-Mucur’a bağlı Dalakçı Köyü’nde doğmuştur. ilkokula çok kısa bir süre devam eden Hatice Hanım okulunu bitiremese de kendisini geliştirmek için her fırsatta kitap, gazete vb. okumuştur. 1946 yılında Mehmet Mustafa Şahinoğlu ile evlenen Hatice Hanım, on iki çocuk dünyaya getirmiş; fakat, altı çocuğu hayatta kalmıştır. Yazdıkları çevresi tarafından çok beğenilen Hatice Hanım’ın eserleri henüz bir kitaba alınmamıştır; fakat, birçoğu gazete, dergi ve kitapta yayınlanmıştır. Yaşadığı köyde isminin “Hatçe” olarak telaffuz edilmesinden “Hatçe Ana” mahlasını kullanmaktadır. #HaticeŞahinoğlu #KadınAşıklar

  • Hasibe Hatun

    Hasibe Hatun [1880 (!?) / 1885 (!?) — 1945]: Göğahmetoğlu Kara Mehmet Ağa’nın üç kızından biri olan, “Kadirli’li Hasibe Hatun” olarak da tanınan Hasibe Hanım, Andırın’ın Göğahmetli Köyü’ndendir. Hasibe Hanım’ın 1945 yılında öldüğü bilinmekte; fakat, öldüğünde yaşı 60 olarak tahmin edildiğinden, doğum yılı yaklaşık olarak verilmiştir. Hasibe Hanım, 14 yaşında Mustafa Ağa ile yenge üstüne evlenmiştir. Mustafa Ağa’nın dedesi, Yozgat’tan Darende’ye gelmiştir. Mustafa Ağa’da Darende’den Çukurova, Kadirli’ye yerleşmiş ve manifatura işleri ile uğraşmıştır. Mustafa Ağa’nın çocukları soyadı kanunundan sonra ‘Ağaoğlu’ soyadını almışlardır. Hasibe Gelin, oldukça zeki olduğundan kısa zamanda yaşına bakılmaksızın “Hasibe Hatun” ünvanını almıştır. Zamanında, çevresinde epey tanınan Hasibe Hatun’un konuşması dahi bir edebiyat, bir şiir olarak tanımlanmaktadır. Hasibe Hatun’un ancak birkaç ağıtı ve Hatay için söylediği şiiri elde edilebilmiştir. Mustafa Ağa’dan birçok çocuğu olan Hasibe Hatun’un, iki çocuğu küçük yaşlarda ölmüştür. #HasibeHatun #KadınAşıklar

  • Hacı Lütfiye Hanım

    Hacı Lütfiye Hanım [1912 – (?)]: Konya’nın Uluırmak Mahallesi’nde doğmuştur. Sibyan Mektebi’nde eğitim görüp; “Hafız” olmuştur. Küçük yaşta şiire ilgi duyan Lütfiye Hanım, Konya’nın tanınmış ailelerinden birine gelin gitmiş ve çocukları olmuştur. Vaktinin çoğunu çocukları ve torunları ile geçiren ve ilerleyen yıllarda “Âşık Kızı” ya da “Hacı Lütfiye” olarak da anılan Lütfiye Hanım’ın, irticâlen söyleyebilme yeteneğine sahip olduğu bilinmektedir. Koşma ve destanları kayıt altına alınmıştır. #HacıLütfiyeHanım #KadınAşıklar

  • Âşık Güllühan

    Güllühan [1925 (!?) / 1930 (!?) – (?)]: “Erzincanlı genç şaire” olarak da tanınan Güllühan Hanım ile 1950 yılının Mayıs ayında, Yusufeli’li Âşık Pervânî [ismail Çelik] karşılaşmışlardır. Karşılaşmaları da şu şekilde gerçekleşmiştir; Erzincan’da Mustafa Efendi’nin kahvesinde misafir olarak bulunan Pervânî’ye kır saçlı bir adam gelip, bir kız yeğeni olduğunu üstelik kendisi [Pervânî] gibi bâdeli olup, çalıp-söylediğini belirtmiş ve ardından yeğeninin kendisi ile imtihan olmak istediğini söyleyerek gelmesi için teklifte bulunmuştur. Pervânî’nin ifadesine göre; “Benim, kız ile mız ile işim yok” dediyse de dinletememiş, kahvecinin razı etmesiyle yarım saat sonra karalar giyinmiş, eli sazlı bir kız gelmiştir. Siyah bir mantosu, başında feracesi, elinde kılıflı ve sedefli bir sazı olan kız, oldukça ciddi şekilde Pervânî’nin karşısına oturmuştur. Bu arada kahvedeki kalabalık, “böylesi görülmemiştir” diyerek, kızın cesaretine hayranlıklarını belirtmişlerdir. #Güllühan #KadınAşıklar

bottom of page