top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 692 sonuç bulundu

  • Teşbih (Benzetme) Sanatı

    Sözcük anlamı: Benzetme. Terim anlamı: Aralarında bazı özellikleri açısından ilgi kurulabilen iki unsurdan benzerlik bakımından güçsüz olanı güçlü niteliklere ve özelliklere sahip olan diğer unsura benzetmektir. Benzetme (teşbih) sanatı dört benzetme unsurundan oluşur: Benzetilen: Aralarında benzerlik kurulan unsurlardan özelliği ve niteliği bakımından zayıf olun unsurdur. Kendisine benzetilen: Benzerlik kurulan unsurlardan nitelik ve özelliği bakımından üstün, güçlü olduğu için kendisine benzetme yapılan unsur. Benzetme yönü: Benzerlik kurulan unsurlar arasındaki benzeşme ilgisi ve yönüdür. Benzetme edatı: Unsurlar arasında benzerlik ilgisi kuran edat ya da edat görevini yüklenmiş sözcükler, ekler. Bunların başlıcaları şunlardır : gibi, bigi, tek, andırır, benzer, niteki, nitekim, sanki, çü, çün, mânend, gûyâ, gûne, gûnâ, sıfat, misâl, misl, kadar, -veş, – âsâ, -vâr, âdetâ, nisbet, meğer ki, tıpkı. Bu dört unsurundan birinin ya da birkaçının yer alıp almamasına göre benzetme gruplara ayrılır : Ayrıntılı Benzetme Her dört unsurun da bulunduğu benzetme. Örnek: Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana Zâtî (Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol.) Benzetilen: gönül Kendisine benzetilen: su Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: Suyun akması ile sevenin sevilene eğilim, ilgi göstermesi, ona doğru yönelmesi, arasındaki ilişki. Kısaltılmış Benzetme Teşbihin dört unsurundan benzetme yönünün söylenmediği benzetme. Örnek: Âb-gîne içinde mey gibidir Leb-i la’lin hayâli dilde müdâm Bâkî (Devamlı olarak gönülde kırmızı dudağının hayali billûr kadeh içindeki şarap gibidir.) Benzetilen: leb-i la’l Kendisine benzetilen: mey Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü belirtilmemiş. Aşıkın gönlünde sevgilinin kırmızı dudağının hayali, düşüncesi, tasavvuru, kırmızılığından ve zevk vericiliğinden dolayı billûr kadeh içindeki şaraba benzetilir. Pekiştirilmiş Benzetme Benzetme edatına yer verilmeyen benzetme. Örnek: Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi Hayâlî (Aşk, ilahî bir mumdur. Onun etrafında dönen pervanesi, kelebeği de benim. Şevk bir zincirdir, gönlüm de onun delisidir.) Burada aşk ilâhî bir muma , şevk de zincire benzetilmiş; ancak benzetme edatı kullanılmamıştır. Uz Benzetme (Teşbih-i Beliğ) Yalnız benzetilen ve kendisine benzetilen unsurlarıyla yapılan, benzetme edatı ve benzetme yönüne yer verilmeyen benzetme. Örnek : Göz yaşı encümünü reh-ber edinmezse eğer Şeb-i gamda eremez âşık-ı güm-râh sana Necâtî (Yolunu şaşırmış âşık, eğer gözyaşı yıldızlarını kılavuz edinmezse, gam gecesinde sana ulaşamaz.) Benzetilen: gözyaşı Kendisine benzetilen: encüm (yıldızlar) Yaygın Benzetme Benzetilenle kendisine benzetilen arasındaki birden fazla özelliğin anlatıldığı benzetme. Benzetilen ile kendisine benzetilen arasındaki benzerlikler aktarıldıktan sonra, temel benzerlik unsuru belirtilir. Örnek : Nevha I Feminin rengi aks edip tenine Yeni açmış güle misâl olmuş İn’itâfile bak ne âl olmuş, Serv-i sîmin safâlı gerdenine O letâfetle ol nihâl-i revân Giriyor göz yumunca rüyâma. Benziyor, aynı kendi hülyâma Bu tasavvur dokundu sevdâma. Âh böyle gezer mi hiç cânân ?… Gül değil arkasında kanlı kefen… Sen misin, sen misin garîb vatan?… (Namık Kemal – Vâveylâ) (Ağzının rengi tenine yansıyıp yeni açmış güle benzemiş. Gümüş servinin safalı boynuna dönüp bir bak, ne kırmızı olmuş. O güzellikle su gibi akıp giden o fidan, gözümü yumunca rüyama giriyor. Aynı kendi hülyama benziyor. Bu düşünce sevdama dokundu. Ah, sevgili hiç böyle gezer mi ? Gül değil arkasında, kanlı kefen sen misin, sen misin garip vatan?) Bu metinde “vatan” bir sevgiliye benzetilmiş. Şair vatana âşık oluşunu bir kadına âşık olmayla özdeşleştiriyor. Sevilen kadınla vatan arasında benzerlikler kurup, sonunda da benzetilen unsur olan “vatan”ı belirtiyor. #BenzetmeSanatı #EdebiSanatlar #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TeşbihSanatı

  • Tariz Sanatı

    Sözcük anlamı: Dokundurma, dokunaklı söz söyleme, sataşma, ilişme, taşlama. Terim anlamı: Sözün gerçek ya da mecazlı anlamıyla kullanılmayıp, tamamen bunların zıddı bir anlamın kastedilmesidir. Amaç, sözü ters anlamıyla kullanmaktır. Bu sanat iğnelemek, alaya almak ve taşlamak için kullanılır. Örnek : Ters Öğüt Destanı Bir yetim görünce döktür dişini Bozmağa çabala halkın işini Günde yüz adamın vur kır dişini Bir yaralı sarmak için yeltenme Huzûrî Şair burada aslında söylediklerinin tam tersini kastetmektedir ve bu türlü davrananları taşlamaktadır. #EdebiSanatlar #MecazaDayalıEdebiSanatlar #TarizSanatı

  • Mecaz-ı Mürsel Sanatı

    Bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden kullanma. Bu sanatta sözün kendi gerçek anlamının dışında olmasına ve gerçek anlamının düşünülmesine engel bir şey bulunmasına dikkat edilir. Mecâz-ı mürsel sanatı genellikle şu yollarla yapılır: Parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek parça; durum söylenerek yer, yer belirtilerek durum; sebep söylenerek sebep olan şey, sebep olan şey belirtilerek sebep; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel kastedilir. Örnek : Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları Bâkî (Binlerce puthaneyi alıp mescide dönüştürdün. Çan yerlerinde ezanları okuttun.) Burada parça-bütün ilişkisi bağlamında, “nâkûs” parçasıyla Hristiyanlık dini ; “ezan” parçasıyla da İslâm dini vurgulanmak istenmiştir. #EdebiSanatlar #MecazıMürselSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • Kinaye Sanatı

    Asıl maksadı dolaylı va kapalı bir şekilde ifade eden söze denir. Sözün gerçek anlamı kastedilmiş olabilir; ancak asıl amaç mecazlı anlamı vermektir. Söz hem gerçek hem de mecazî anlamıyla birlikte kullanılır. Türkçedeki deyimler genellikle kinayeli sözlerdir. Örnek : Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın Nâilî-i Kadîm (Ey mektup, gönlüm gibi gidip sevgilide kaldın. Baş üzre yerin, var sarığın büklümlerinde, kıvrımlarında kaldın) Burada mektubun sarığın kıvrımları arasında kalması gerçek anlamıdır. Onun baş üzre yeri olması da hem gerçek anlamıyladır, hem de saygı gördüğünü ifade eder. #EdebiSanatlar #KinayeSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • İstiare (İğretileme) Sanatı

    Sözcük anlamı: Ödünç, iğreti alma. Terim anlamı: Bir sözcüğün anlamını geçici olarak başka bir sözcük hakkında kullanma. Bir şeyi gerçek anlamının dışında bazı bakımlardan benzerlik kurulan başka bir şeyin ismiyle belirtmektir. İstiarede söz, kendi gerçek anlamının dışında kullanılır ve benzetme amacı güdülür. İstiare sanatı, benzetilen ile kendisine benzetilen unsurlarından sadece birinin belirtilmesiyle yapılır ve ikiye ayrılır: Açık İğretileme (Açık İstiare) Kendisine benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme. Örnek: Aceb ne bezmde şeb-zindedâr-ı sohbet idin Henüz nergis-i mestinde bûy-ı hâb kokar. Nedim (Acaba hangi dost meclisinde sabaha kadar sohbet ettin. Nergis[e benzeyen mahmur, sarhoş gözün]den hâlâ uyku kokusu geliyor ) Burada “nergis” ile “göz” kastedilmiştir. Benzetilen “göz” söylenmemiş kendisine benzetilen unsur olan “nergis” doğrudan göz anlamında kullanılmıştır. Beyitte geçen “kokar” kelimesiyle de nergisin asıl anlamı arasında ilişki vardır. Kapalı İğretileme (Kapalı İstiare) Sadece benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme. Örnek : Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan Bâkî (Bahçenin ağaçları tecrit hırkasına girdiler, tüm varlıklardan sıyrıldılar. Sonbahar rüzgârı, çimenlikte, bahçede çınardan el aldı.) Burada sonbaharda yapraklarını döken ağaçlar, dünya varlıklarından sıyrılan mutasavvıflara benzetilmiş. Benzetilen unsur olan ağaç belirtilmiş, ancak kendisine benzetilen unsur olan mutasavvıf söylenmemiştir. #EdebiSanatlar #İstiareSanatı #MecazaDayalıEdebiSanatlar

  • Tezat Sanatı

    Sözcük anlamı : Birbirine zıt olma, karşıt olma. Terim anlamı : Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir. Örnek : Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten Namık Kemâl (Ah ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyücü imişsin. Esaretten kurtulduk, ancak bu kez de senin aşkının esiri olduk.) “Hürriyet” ve “esaret” kavramları arasında tezat (karşıtlık) vardır. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TezatSanatı

  • Tevriye Sanatı

    Sözcük anlamı : Meramını gizlemek, bir şeyi örtmek, arkaya gizlemek. Terim anlamı: Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını vurgulayıp, uzak anlamını kastetmektir. Örnek : Bir bûse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi Zâtî (Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu. O âfet sevgili ise yarım bir tebessümle gülü verdi) Burada “gülü verdi” sözcükleriyle “gül çiçeğini verdi” anlamı söylenmiş; fakat sevgilinin tebessüm ettiği, bu teklif karşısında hafifçe gülümsediği anlatılmak istenmiştir. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TevriyeSanatı

  • Terdit Sanatı

    Sözcük anlamı : Reddetme, geri çevirme. Terim anlamı : Sözün, muhatabı önce merakta bırakıp, sonunun ne olacağını hissettirmeden sürdürüp, daha sonra hiç umulmayan çarpıcı bir sonla noktalanmasıdır. Örnek : Lades Vaktiyle yazdığım gibi: Uzayacağa benzer Tutuştuğumuz lades. Bak, kaç sene geçti: Aldatamadın beni Ölüm kardeş ! Behçet Necatigil Şairin son mısraya kadar kiminle konuştuğu belli değildir. Son mısrada bunun “ölüm” olduğu çarpıcı bir şekilde belirtilir. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TerditSanatı

  • Tenasüp Sanatı

    Sözcük anlamı : Uyma, uygunluk, birbirini tutma, yakışma. Terim anlamı : İçki ve içki âlemi, peygamber ve mucizeleri, din ve ibadet, mitoloji, tarih ve mesnevi kahramanları, dil ve edebiyat, müzik, kimya, tabiat gibi belli bir konuyla ilgili olarak aralarında bazı bakımlardan ilgiler bulunan birden fazla sözcük, terim veya deyimi mısra ya da beyit içinde bir arada kullanmaktır. Örnek : Sensin bizi muhlis yine gark-âb-ı fenâdan Ne zevrak u ne Nûh u ne tûfân biliriz biz Nâilî-i Kadîm (Fânilik, yok olup gitme suyunda boğulmuş olan bizleri kurtaracak yine sensin. Biz ne kayık, ne Nuh, ne de tufan biliriz.) Bu beyitte Nuh peygamber, onun hayatı ve mucizeleriyle ilgili olarak “gark-âb”, “zevrak”, “Nuh”, “tufan” sözcükleri tenasüplü olarak bir arada kullanılmıştır. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TenasübSanatı #TenasüpSanatı

  • Telmih Sanatı

    Edebiyatta, bilinen bir olay ,kişi, nükte,fıkra,atasözü ve benzerini dolaylı biçimde anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı yoldan anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlyabilmesi gerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler,din büyükleri ile kahramanları, kuran ayetleri ve mesnevi kahramanları telmih konusu olmuştur. Gönlünü Şirin’in aşkı sarınca Yol almış hayatın ufuklarınca O hızla dağları Ferhat yarınca Başlamış akmaya çoban çeşmesi Yukardaki şiirde bir aşk öyküsü olan “Ferhat ile Şirin” anımsatılmaktadır. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiAkımlar #TelmihSanatı

  • Tekrir Sanatı

    Sözcük anlamı : Tekrarlama. Terim anlamı : Anlamı güçlendirmek için aynı sözcük veya sözcük gruplarını tekrarlamaktır. Örnek : Her zulmü, kahrı boğmağa bir parça kan yeter Ey şark uyan yeter, ey şark uyan yeter Ali Canip #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TekrirSanatı

  • Tefrik Sanatı

    Sözcük anlamı : Ayırma. Terim anlamı : İki unsurdan birinin üstünlüğünü vurgulamak için, aralarındaki farkları belirtmektir. Örnek : Seni Kisrâ’ya adâlette muâdil tutsam Fazladır sende olan devlet ü dîn ü îmân Bâkî (Seni adalet konusunda Kisra’ya denk, eşit tutsam; sendeki devlet, din ve iman fazla gelir.) Şair “sen” dediği kişiyle “Kisra”yı karşılaştırır ve onun Kisra’dan üstün olan özelliklerini vurgular. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #TefrikSanatı

bottom of page