top of page

Türk Dünyasında Alfabe Meselesi: Arap Alfabesinden Latin ve Kiril’e Geçiş

Çağdaş Türk Edebiyatlarında Alfabe Serüveni: Arap Alfabesinden Latin ve Kiril'e Geçiş


Türk dili, tarih boyunca çok çeşitli alfabelerle yazılmış olsa da bu alfabeler arasında en uzun süre kullanılanı Arap alfabesi olmuştur. Ancak matbaanın yaygınlaşması ve basılı eser sayısının artmasıyla birlikte, Arap harflerinin yapısından kaynaklanan bazı sorunlar dizgi ve basım işlerini yavaşlatmış, günlük gazete basımlarında aksamalara neden olmuştur. Bu durum, Türk dünyasında köklü bir alfabe tartışmasını ve değişim sürecini başlatmıştır.



Alfabe Islahı ve İlk Girişimler


Osmanlı aydınları, harflerin başta, ortada ve sondaki yazılışlarını standartlaştırarak çözüm aramışlarsa da bu çabalar maliyeti ve zaman kaybını azaltmada yeterli olmamıştır. Alfabe değişikliği fikri Osmanlı'da kapalı bir şekilde tartışılırken Rus yönetimi altındaki Türk aydınları bu konuyu daha rahat gündeme getirebilmiştir.


Bu konudaki en somut adımlardan biri Azerbaycan sahasından gelmiştir. Mirza Fethali Ahundzade, 1857'de alfabe meselesini ele almış ve 1863'te İstanbul'a gelerek Arap harflerinin ıslahına dayalı projesini Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye'ye sunmuştur; fakat bu tasarı kabul görmemiştir. Aynı dönemde İdil-Ural Tatarları arasında fonetikleştirilmiş Arap alfabesi kullanımı yaygınlaşmış, bazı aydınlar ise Rusça öğretimi veya misyoner etkileriyle Kiril harflerini kullanmaya başlamıştır.


Sovyet Siyaseti ve 1926 Bakü Türkoloji Kurultayı


1920'lerin başında Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti'nde Latin alfabesine geçiş için komiteler kurulmuş ve konu "gericilik-ilericilik" ekseninde tartışılmaya başlanmıştır. Sovyet hükümeti, 1926'da Bakü'de I. Türkoloji Kurultayı'nı toplayarak alfabe meselesine yön vermiştir.


Bu kurultayda alınan en önemli kararlar şunlardır:

  • Bütün Türk boyları için tek bir Latin alfabesinin uygulanması kararlaştırılmıştır.


  • Ortak edebî dil ve imla kurallarının korunması hedeflenmiş, bölgecilik eğilimleri reddedilmiştir.


  • Bu geçiş süreci, o dönemde Sovyet yönetimi tarafından Türk halklarının Arap alfabesiyle (dolayısıyla İslam kültürüyle) bağını koparmak amacıyla desteklenmiştir.



"Böl ve Yönet": Latin'den Kiril'e Dönüş


İsmail Gaspıralı'nın "dilde, fikirde, işte birlik" düsturuyla yaygınlaşan ortak kültür ideali, sömürgeci Rus yönetimini korkutmuş ve Türk boylarını ayrı ayrı "uluslar" hâline getirme siyasetini tetiklemiştir.


1928'de Türkiye Cumhuriyeti'nin Latin alfabesine geçmesiyle Türk dünyasında kısa süreli bir alfabe birliği sağlansa da Sovyetler Birliği bu birliği bozmak için strateji değiştirmiştir. Latin alfabesinden vazgeçilerek her Türk boyu için farklılaştırılmış Kiril alfabeleri dayatılmıştır.


Bu parçalama politikasının sonuçları şöyledir:

  • Özbekçe, Kazakça, Kırgızca gibi lehçelerin alfabeleri birbirinden uzaklaştırılmıştır.


  • Azeri Kiril alfabesindeki "A", "O", "E" harflerinin ses değerleri ile Özbek alfabesindeki karşılıkları farklılaştırılmıştır.


  • Rusçaya özgü harf ve işaretler alfabelere eklenmiştir.


  • Sonuç olarak, konuşunca birbirini anlayan Türk boyları, birbirinin yazdığını okuyamaz hâle gelmiştir.


1991 Sonrası ve Yeniden Birlik Arayışı


1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinde Latin alfabesi yeniden gündeme gelmiştir. 18-20 Kasım 1991'de İstanbul'da düzenlenen "Milletler Arası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu"nda, Türkiye'deki alfabeyi esas alan 34 harfli ortak bir Latin alfabesi tasarısı kabul edilmiştir.


Günümüzde Azerbaycan, Türkmenistan ve Gagavuzlar Latin alfabesine geçmiş olsa da Tataristan ve Başkurdistan gibi bölgelerde bu geçiş Rusya Federasyonu tarafından engellenmiştir. Kırım Tatarları ise resmî bir değişiklik olmasa da Latin harfleriyle yayın yapabilmektedir.


Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
bottom of page