Tanzimat Dönemi Türk Hikayesi
- Cengiz Yıldırım
- 22 saat önce
- 3 dakikada okunur
TANZİMAT DÖNEMİ'NDE HİKÂYENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Tanzimat Dönemi’ndeki hikâyeler, “toplum için sanat” anlayışıyla tamamen Fransız edebiyatı örnek alınarak oluşturulmuş eserlerdir. Bu dönem sanatçıları, romantizmin etkisiyle toplumu bilgilendirmek amacıyla edebî eserleri bir araç olarak kullanmışlardır. Bu durum, o dönemde verilen eserlerin çoğunun teknik yönden kusurlu olmasına sebep olmuştur.
Hikâyelerde zaman zaman olayın akışı kesilerek okura seslenilmiştir.
En çok işlenen konular; aile hayatı, yanlış Batılılaşma, esaret, ahlak ve eğitimdir.
Tanzimat Dönemi’nde olay hikâyeciliği (Maupassant tarzı) ağır basar.
Olayların geçtiği mekânlar genellikle İstanbul’dur.
Hikâyelerde genellikle halkın konuşma dili özellikleri görülür.
Tanzimat Birinci Dönem hikâyelerinde romantizm, İkinci Dönem hikâyelerinde ise realizm ve natüralizm etkilidir.
İlkler:
Ahmet Mithat Efendi’nin Letâif-i Rivâyât adlı eserindeki hikâyeler, Türk edebiyatındaki ilk yerli hikâye örnekleridir.
Teknik yönden güçlü, Batılı örneklere benzeyen ilk hikâye kitabı ise Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseridir.
TANZİMAT DÖNEMİ'NDE HİKÂYENİN TEMSİLCİLERİ
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)
Türk edebiyatında en çok eser veren ve “Yazı Makinesi” olarak tanınan sanatçı, “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Hikâyelerini, Türk edebiyatında ilk yerli hikâye örneklerini içeren Letâif-i Rivâyât ve Kıssadan Hisse adıyla yayımlamıştır.
Çoğunlukla romantizmin etkisinde yazdığı hikâyelerinde yanlış Batılılaşma, kadın, eğitim, kölelik, aşk ve evlilik gibi temaları işlemiştir.
Hikâyelerinde olayın akışına müdahale etmiş; sık sık okuyucuya, bazen de kendine seslenmiştir.
Halkın anlayacağı sade bir dil kullanmıştır.
Sami Paşazade Sezai (1859-1936)
Türk edebiyatında Batılı anlamda hikâyenin ilk örneği kabul edilen Küçük Şeyler’i yazmıştır.
“Sanat için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Realizmin etkisinde yazdığı hikâyelerinde küçük, önemsiz konu ve olayları; insanın iç dünyasındaki hassasiyetleri işlemiştir.
Hikâyelerinde (özellikle betimlemelerinde) ağır bir dil kullanmıştır.
Hikâyeleri, romanına göre teknik açıdan güçlüdür.
Nabizâde Nazım (1863-1893)
İlk hikâyelerinde romantizmden, sonrakilerde ise realizm ve natüralizmden etkilenmiştir.
Hikâye konularını İstanbul dışına çıkarmış, eserlerinde sade bir dil kullanmıştır.
HİKÂYELERİ: Yadigârlarım, Haspa, Zavallı Kız, Bir Hatıra, Sevda, Hâlâ Güzel, Seyyie-i Tesamüh.
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)
“Sanat için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Muhsin Bey hikâyesinde romantik bir aşkı anlatırken, hatıra tekniğiyle kaleme aldığı Şemsâ hikâyesinde kendi hayatından kesitler sunmuştur.
Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)
Edebiyatımızda natüralizmin önemli temsilcilerindendir.
“Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Sokağı edebiyata taşıyan yazar olarak bilinir.
Hikâyelerini herkesin kolayca okuyup anlayabileceği bir dille yazmıştır.
Eserlerinde Ahmet Mithat geleneğini sürdürmüş, anlatımın akışına karışarak kendi duygu ve düşüncelerini aktarmıştır.
HİKÂYELERİ: Kadınlar Vaizi, Katil Buse, Gönül Ticareti, Melek Sanmıştım Şeytanı, İki Hödüğün Seyahati.
Tanzimat Dönemi Türk Hikayesi
SERVETİFÜNUN DÖNEMİ'NDE HİKÂYENİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Servetifünun Dönemi’nde geleneksel anlayışlar terk edilmiş, hikâye biçim ve içerik olarak olgunlaşmış, anlatımda estetiğe önem verilmiştir. Dönemin sanatçısı Halit Ziya Uşaklıgil, Batılı anlamda yetkin hikâye örnekleri vermiştir. Türk hikâyesi artık ustaca kurgulanmış bir tür hâline gelmiştir.
Bu dönemde betimlemeler işlevsellik kazanmış, olayın anlaşılması için araç olarak kullanılmıştır.
Hikâyelerde toplumsal ve siyasal konulardan uzak durulmuş, bireysel konular işlenmiştir.
Hikâyeler, realizmin etkisiyle yazılmıştır.
Hikâyelerde dil, romanlara göre daha sadedir.
SERVETİFÜNUN DÖNEMİ'NDE HİKÂYENİN TEMSİLCİLERİ
Halit Ziya Uşaklıgil (1865-1945)
Hikâye türünün edebiyatımızdaki ilk yetkin örneklerini vermiştir.
Hikâyelerinde aşk, yoksulluk, aile içi problemler, hayvan sevgisi, esaret gibi pek çok konuyu işlemiştir.
Romanlarında İstanbul dışına çıkmayan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy yaşamına yer vermiştir.
Hikâyelerinin dili romanlarına göre daha sadedir.
HİKÂYELERİ: Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Sepette Bulunmuş, Onu Beklerken, Hepsinden Acı.
Mehmet Rauf (1875-1931)
Eserlerinde Halit Ziya’nın etkisinde kalmıştır.
Hikâyelerinde toplumsal konulara yer vermemiş; kadın, evlilik, ihanet, kıskançlık, hastalık, ölüm fikri ve bunların sebep olduğu kötümserlik gibi konuları işlemiştir.
HİKÂYELERİ: Kadın İsterse, Aşıkâne, Bir Aşkın Tarihi, Son Emel, İhtizar, Pervaneler Gibi.
Hüseyin Cahit Yalçın (1875-1957)
Hikâyelerinde şairane ve süslü bir üslup kullanmıştır.
Hikâyelerinde İstanbul’da yaşayan azınlıkları ve seçkin kişileri anlatmıştır.
HİKÂYELERİ: Hayat-ı Muhayyel, Niçin Aldatırlarmış, Hayat-ı Hakikiye Sahneleri.

















Yorumlar