top of page

Problem Alanlarına Göre Rehberlik Türleri

Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı ve Başöğretmenlik Eğitim Programı: Özel Eğitim ve Rehberlik - Problem Alanlarına Göre Rehberlik Türleri

Eğitsel (Akademik) Rehberlik

  • Eğitsel rehberlik; öğrencinin kendisine uygun eğitim kurumunu seçmesi ve başarılı olabilmesi için bilgilendirme sürecidir.

  • Öğrencilere eğitsel alanda bazı yeterlilikler kazandırıp, öğrenmesini kolaylaştırmak, karşılaştığı güçlükleri gidermesine yardımcı olmak ve uygun bir öğrenme ortamı oluşturmak amacıyla verilen hizmetlerdir.

  • Özellikle okulların açıldığı ve kapanacağı dönemlerde daha çok önem kazanır (oryantasyon, devamsızlık sorunu vb. konular)

  • Eğitim kurumlarında yürütülen rehberlik hizmetleri genellikle eğitsel ağırlıklı hizmetlerdir.

  • Eğitsel rehberliğin temel amacı, öğrencilerin akademik başarılarını arttırmaya yardımcı olmaktır.

  • Yani “öğrenmeyi öğrenme”lerini sağlamaktır.

  • Bunun için öğrenciler yeteneklerine, ilgilerine, ihtiyaçlarına, kişilik yapılarına, duygularına ve zekâ seviyelerine uygun okul veya programlara yerleştirilmelidir.

  • Bütün okul seviyelerinde eğitsel rehberlik çalışmaları planlı ve sistemli olarak yapılmalıdır. Genellikle grup rehberliği olarak verilir.

  • Öğrenci velilerine yönelik çalışmalar da yapılabilir.

  • Öğrencilerin doğru ders çalışma alışkanlıklarını kazanmalarına yardımcı olma, okulu ve öğrenmeyi sevdirme vb. konularda velilerin de bilgilendirilmeleri gerekir.

  • Eğitsel rehberlik kapsamında yer alan bazı uygulamalar şunlardır:

* Oryantasyon (yeni duruma – okul ve ders çevresine alıştırma) hizmeti verme,

* Verimli ders çalışma yollarını anlatma,

* Öğrenme stratejileri geliştirme,

* Okul ve sınıf kurallarını açıklama,

* Yeteneklerinin çok altında veya çok üstünde başarı gösteren öğrencileri belirleme,

* Kaynaştırma programındaki (kaynaştırma eğitimindeki) öğrencilerin gelişimlerini izleme,

* Motivasyon arttırıcı çalışmalar yapma,

* Öğrencilerin okul ve ders seçimlerine yardımcı olma,

* Devam edilebilecek üst öğrenim kurumları hakkında bilgi verme,

* Başarısızlık nedenlerini belirleyip ortadan kaldırmaya çalışma,

* Sınavlar ve sınav kaygısı hakkında bilgi verme,

* Okuma ve öğrenme güçlüğü çeken öğrencileri belirleyip gerekli yardımları sunma,

* Zamanı verimli kullanmayı öğretme.


Mesleki (Kariyer) Rehberlik

  • Rehberlik hizmetleri ilk kez mesleki rehberlikle başlamıştır.

  • Öğrencilerin çeşitli meslekleri tanıyıp, kendilerine uygun olan meslekleri seçip, seçtiği mesleklere hazırlanmaları ve mesleki yönden

  • gelişmeleri amacıyla yapılan hizmetlerdir. Eğitsel ve mesleki yöneltmelerde öncelikle yetenek daha sonra ilgi dikkate alınmalıdır.

  • Mesleki rehberlik 3 aşamada gerçekleşir.

I) Bireyi tanıma

II) Çeşitli işlerin gerektirdiği nitelikleri ve sağladığı olanakları belirleme

III) Bireylerle, onlara uygun olan işlerin eşleştirilmesini sağlama.

  • Meslek seçimi kısa sürede verilecek bir karar değildir.

  • Belli gelişim dönemlerinde bazı mesleki gelişim görevlerinin yerine getirilmiş olması gerekir.

  • Meslek seçiminde birçok faktör vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Bireyin yetenekleri, ilgileri, değer yargıları, benlik algısı, eğitimi, sosyal ilişkileri, aile yapısı, mevcut iş olanakları ve rastlantılardır.

  • Mesleki rehberlikle ilgili yanlış bilgiler vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

* Bireyi kolay iş bulabileceği mesleğe yöneltmek,

* Bireyi çok para kazanabileceği bir mesleğe yöneltmek,

* Herkesin sadece bir meslekte başarılı olabileceğini düşünmek,

* Bireyleri, ailelerinin ve öğretmenlerinin istekleri doğrultusunda yönlendirmek,

* Bireyleri cinsiyetlerine göre mesleklere yöneltmek,

* Bireylerin çok çalıştığı takdirde her meslekte başarılı olabileceklerini düşünmek.


Meslek seçimi süreci: (Walter Isaacson – 1986)


Meslek seçimini gelişimsel bir süreç olarak kabul ettiğimizde 5 aşamadan oluştuğunu söyleyebiliriz. Çocukluktaki meslek fikrinin oluşmaya başlamasından, yetişkinlikteki meslek sahibi oluncaya kadarki süreyi kapsar. Kısacası, mesleki rehberlik tek bir dönemde değil sürekli olarak yapılması gereken bir yardım hizmetidir.


1) Uyanış ve farkında olma (5-12 yaş):

  • Meslek bilincinin oluştuğu dönemdir.

  • Çocuklar, insanların farklı meslekleri olduğunu, kendilerinin de ileride bir meslek sahibi olması gerektiğini ve

  • bireyler arasında farklılıklar olduğunu (ilgi, yetenek, amaç) fark eder.

  • Bu dönemdeki seçimler gerçeklikten uzak ve tamamen hayale ve özdeşime dayalı seçimlerdir.

2) Meslekleri keşfetme araştırma (12-15 yaş):

  • Meslekler ve özellikleri incelenmeye başlanır.

  • Bu aşama ilköğretim II. kademeye denk gelir.

  • Soyut düşünmenin başladığı dönemdir.

  • Bu yüzden meslekleri merak eder ve keşfetmeye çalışır.

3) Karar verme (15-18 yaş):

  • Birey kendi özellikleriyle mesleki özellikler arasında gerçekçi analizler yapmaya ve kendine uygun meslekleri seçmeye başlar.

  • Gelecekle ilgili ideallerini düşünür.

4) Hazırlık (18-23 yaş):

  • Bu aşama üniversite dönemine denk gelir.

  • Bireyler kendisine uygun olan mesleğin gerektirdiği hazırlık ve eğitim sürecine başlar.

5) İşe yerleşme ( 23 yaş ve sonrası):

  • Birey, eğitimini aldığı mesleği icra etmeye başlar.

  • İş dünyasındaki yerini alır.

  • Kazandığı bilgi ve becerileri uygular.

  • İşindeki mesleki gelişimini sürdürür veya yeni iş imkânları arar.


Meslek Seçim Kuramları


Meslek seçimiyle ilgili birçok kuram bulunmaktadır. Bazı kuramlar benlik kavramına, bazıları ihtiyaçlara, bazıları ise kişilik özelliklerine daha çok vurgu yapmaktadır. Mesleki seçim sürecinin sağlıklı olarak yaşanabilmesi için, her dönemde başarılması gereken mesleki gelişim görevleri vardır. Bu tür konularda bireylere yardımcı olmak gerekir.

Bu yüzden de günümüzdeki mesleki rehberlik hizmetlerinde “gelişimsel yaklaşım” kabul edilmiştir. Meslek seçim kuramları; bireylerde meslek fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini, meslek seçim ve kararlarının nasıl oluştuğunu ve bu kararları etkileyen faktörlerin neler olduğunu açıklamaya çalışır.


Meslek seçim kuramları, klasik kuramlar ve gelişimsel kuramlar olarak ikiye ayrılabilir. Klasik kuramlar; özellik-faktör kuramı, psikanalitik kuram, karar kuramları ve şans kuramlarıdır. Gelişimsel kuramlar ise; Ginzberg, Super, Holland ve Roe’nin kuramlarıdır.


Özellik-Faktör Kuramı: (Parsons, Williamson)

  • Parsons’ın ilk olarak ortaya koyduğu meslek seçimine ilişkin görüşleri daha sonra çeşitli kuramcılar tarafından sürdürülmüştür.

  • Bu kurama göre, her bireyin kendine has bazı özellikleri vardır.

  • Meslekleri icra etmek için de sahip olunması gereken bazı nitelikler vardır.

  • Uygun meslek seçimi, bu iki grubun (bireyin özellikleri ve mesleğin özelliklerinin) en iyi şekilde eşleştirilmesine bağlıdır.

  • Bu kurama göre, bireyin kendine uygun mesleği seçmesi 3 aşamada gerçekleşir.

I) Bireyi tanıma

II) Çeşitli işlerin gerektirdiği nitelikleri ve sağladığı olanakları belirleme

III) Bireylerle, onlara uygun olan işlerin eşleştirilmesini sağlama.


Psikanalitik Kuram:

  • Bu kurama göre meslek seçimi, bireyin bilinçdışı gereksinimlerini doyurmaya hizmet eder.

  • Bilinçdışı gereksinimler toplum tarafından kabul edilebilecek bir meslek edinilerek doyurulmaya çalışılır (yüceltme, telafi-ödünleme).

  • Örneğin, çok kavgacı birinin boksör olması. Çocukları çok seven bir bayanın çocuk bakıcısı olması.

Karar Kuramları:

  • Mesleki karar verme sürecinin belirli stratejileri vardır. Sadece duyuşsal değil aksine bilişsel yönü ağır basan bir eylemdir.

  • Bu kuram, bilişsel alana vurgu yapmasına rağmen, bireylerin kararlarını nasıl verdiklerini tam olarak açıklamamıştır.

  • Bilgi verme hizmetini ihmal etmiştir.

Şans Kuramları:

  • Meslek seçiminin bir “şans” eseri olduğunu savunur. Şans, “doğru zamanda doğru yerde olmaktır.”

  • Meslek seçimi, toplumun sosyo-ekonomik koşullarına göre belirlenir.

Ginzberg’in Mesleki Gelişim Kuramı:

  • Ginzberg’e göre, meslek seçim kararı yaşamın sadece belli bir dönemine özgü olmayıp ilk 20-25 yılında gelişen bir süreçtir.

  • Bireyin istekleriyle sahip oldukları olanaklarının bir sentezidir.

  • Bireylerin seçtikleri mesleklerin, şansla ilgisi yoktur. Mesleki gelişim, kişilik gelişimin boyutlarından biridir.

  • Bu kuram, 3 temel unsura vurgu yapar

* Meslek seçimi bir süreçtir,

* Bu süreç geri dönülmez bir süreçtir,

* Seçim süreci bir uzmanlaşmayı içerir.

  • Bu kurama göre meslek seçim süreci şu dönemlere ayrılır.

1) Hayal (Fantezi) dönem: (7-12yaş):

* Bu dönemin en önemli gelişim görevi, oyunlardan yavaş yavaş uzaklaşıp işe yönelmektir.

* Bu dönemdeki çocuklar, hoşlandıkları ve hayallerindeki mesleklere girmek istediklerini söylerler (zevk ilkesi)

* Meslek tercihini en çok etkileyen faktör özdeşimdir.

* Çocuklar kendilerini bu dönemde güçsüz ve yetersiz hissedebilirler.

* Bu eksikliklerini de güçlü yetişkinlerle özdeşim kurarak ve onları taklit ederek gidermeye çalışırlar.

* İstekler genellikle gerçek dışıdır. İlgi, yetenek ve mesleki olanakları düşünemezler.


2) Deneme (Geçici Seçim) Dönemi (12-17 yaş):

* Bireyin ergenlik dönemine denk gelir. Hoşlandığı ve hoşlanmadığı etkinlikleri (ilgilerini) daha kolay ayırt edebilir.

* Kendi ilgilerini anlamaya ve meslek tercihlerini ilgilerine dayandırmaya başlar. İlgi konusunda daha seçici davranmaya başlar.

* Her nesneye veya etkinliğe olumlu tepki göstermez, bazılarını reddetmeye başlar.

* Bu dönem bazı alt aşamaları içinde barındırır.

a) İlgi Basamağı: Mesleki seçimler ilgilere dayandırılır.

b) Yetenek Basamağı: Mesleki seçimler yeteneklere dayandırılır.

c) Değer Basamağı: Birey toplumdaki statülere dikkat eder.

d) Geçiş Basamağı: Bireyin belli bir işe veya eğitime başladığı basamaktır.


3) Gerçekçi Dönem (17-22 yaş):

* Birey bu dönemde gerçeğe uygun seçimler yapar. Seçimler belli bir iş alanına dönüktür.

* Mesleklerin gerektirdiği eğitim seviyesi ve bireylerin iş yaşamına girme yaşlara birbirinden farklıdır.

* Bu dönem bazı alt aşamaları içinde barındırır.

a) Araştırma (Keşfetme) Basamağı:

- Öğrenim düzeyi olarak bakıldığında üniversitenin ilk yıllarına denk gelir.

- Bireyler bu dönemde daha özgürdür, ancak belirsizlikler ve kararsızlıklar da çok yoğun olarak yaşanır.

- Mesleklerin olanakları hakkında kesin ve net bir bilgisi yoktur.

- Bu yüzden de araştırma ve keşfetme duygusu ön plandadır.

b) Billurlaşma Basamağı:

- Bireyin kararları giderek kesinlik kazanır. Meslek seçeneklerinden bazıları diğerlerine göre daha ön plana çıkar.

c) Belirleme Basamağı:

- Bireyin kendine uygun mesleği belirleyerek kararını verdiği basamaktır. Artık kesin kararlar verilir ve özel planlamalar yapılır.


Super’in Benlik (Öz) Kavramı ve Mesleki Gelişim Kuramı:

  • Super’a göre, bireyler mesleklerini seçerek o ana kadar geliştirmiş oldukları “benlik algılarını” uygulamaya koymuş olurlar.

  • Super, kişisel özellikler, gelişim aşamaları ve mesleki gelişim arasında ilk kez ilişki kuran araştırmacıdır.

  • Meslek, bireyin özüne ilişkin algılarının bir ifadesidir. Meslek seçimi, benlik kavramının bir mesleğe yansımasıdır.

  • Benlik (öz) tasarımı; bir kişinin kendisini nasıl gördüğü ve nasıl algıladığıdır.

  • İnsanların benlik algıları ve bunu mesleki seçimlerine yansıtma şekilleri birbirinden farklıdır.

  • Örneğin, matematik becerisi yüksek bir bireyle, sanatsal becerisi yüksek bir bireyin kendilerini algılayış biçimi ve meslek seçimleri farklı olacaktır.

  • Super’a göre, meslek gelişimi bir meslek seçip o alanda işe başlamakla bitmez; ömür boyu devam eden gelişim evrelerinden oluşur.

  • Mesleki gelişim 5 basamaktan oluşur.

1) Büyüme Dönemi (0-14 yaş):

  • Benlik kavramı bu dönemde oluşmaya başlar. Çevreyle etkileşim ve özdeşleşme gibi önemli faktörler vardır.

  • Ginzberg’in kuramıyla benzerlikleri vardır.

  • Büyüme döneminin 3 alt boyutu vardır.

a) Hayal Basamağı (4-10 yaş)

b) İlgi Basamağı (11-12 yaş)

c) Yetenek Basamağı (12-14 yaş)


2) Araştırma (Keşfetme) Dönemi (14-24 yaş):

  • Bireyin kendisini, meslekleri ve iş hayatını keşfettiği dönemdir. Super’a göre, mesleki rehberlik açısından en önemli dönemdir.

  • Araştırma evresinin 3 alt basamağı vardır.

a) Deneme Basamağı (14-17 yaş): İlgi, ihtiyaç ve yeteneklerin dikkate alındığı ve geçici kararların verildiği basamaktır.

b) Geçiş Basamağı (17-21 yaş): Gerçek koşulların dikkate alındığı ve belirli bir mesleğe yönelik eğitimin başladığı basamaktır.

c) Sınama ve İzleme Basamağı (22-24): Bireyin yeteneklerini ve eğitimini sınamak için ilk kez işe yerleştiği basamaktır.


3) Yerleşme Dönemi (25-44 yaş):

  • Birey uygun bir meslek seçer ve o alana yerleşir. Sosyal hayatını da işine göre düzenlemeye başlar.

  • Bu dönemde bazı krizler yaşanabilir. Mesleki kararlılık arttıkça iş yaşamında da ilerleme fırsatları bulunur.

  • Bu dönemin iki alt basamağı vardır.

a) Sınama Basamağı (25-30 yaş)

b) Sağlamlaştırma Basamağı (31-44 yaş)


4) Koruma (Devam Ettirme) Dönemi (45-64 yaş):

  • Birey var olan mesleki benlik kavramını koruyarak, bulunduğu konumun en iyisini gerçekleştirmeye çalışır.

  • Bu dönemde mesleki gelişim anlamında iniş-çıkışlar ve duraklamalar olabilir.

  • Üretken olmaya yönelik çabalar vardır.

5) Çöküş (Çöküntü, İnişe Geçiş) Dönemi (65 yaş ve sonrası):

  • Birey kazandığı tecrübelerini başkalarına aktarmaya başlar.

  • Fiziksel ve zihinsel kapasitensin zayıfladığı yaşlılık yıllarına denk gelen bir dönemdir.

  • Bu dönemdeki bireylerin bedensel gücünden değil, bilgi ve tecrübelerinden yararlanılır.

  • Emeklilik planları yapılır.

  • Bu dönemin iki alt basamağı vardır.

a) Yavaşlama Basamağı (65-70 yaş): Birey iş temposunu yavaşlatır. Daha az zaman ve daha az çaba gerektiren alanlara yönelir.

b) Emeklilik Basamağı (71 yaş ve sonrası): İş hayatından tamamen ayrılanların emeklilik yıllarıdır.


Holland’ın Mesleki Tipoloji Kuramı:

  • Holland’a göre meslek seçimi, kişiliğin bir yansımasıdır. Kişilik tabanlı kuramlardandır. Bireyin iç dünyası mesleğine yansır.

  • Bireyler meslek seçiminde çeşitli etkiler altında kalır ve kalıplaşmış yargılar geliştirebilir.

  • İş hayatındaki meslekler içerdikleri etkinlikler bakımından sosyal ilişkileri etkiler.

  • Bireyler sahip oldukları yetenek, tutum ve değer yargılarını kullanabilecekleri çevreleri ararlar.

  • Holland 6 farklı kişilik tipinden ve bunlara uygun mesleki çevrelerden söz eder.

a) Gerçekçi Tipler: Çiftçi, beden eğitimci, pilot, mühendis, teknisyen, ormancılık ve ziraatle ilgili meslekler.

b) Araştırmacı (Aydın) Tipler: Biyolog, kimyager, hakim, tıpçı, matematikçi, fizikçi, antropolog, arkeolog.

c) Sosyal Tipler: Öğretmen, psikolog, sosyolog, psikolojik danışman, sosyal hizmet uzmanı, halkla ilişkiler.

d) Gelenekçi (Geleneksel) Tipler: Muhasebeci, bankacı, sekreter, kütüphaneci, postacı.

e) Girişimci Tipler: Politikacı, pazarlamacı, menajer, avukat.

f) Artistik (Sanatçı) Tipler: Müzisyen, ressam, oyuncu, heykeltıraş, mimar, yazar, dekoratör.


Roe’nun İhtiyaç Kuramı:

  • Roe’nun kuramı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramına dayanmaktadır.

  • Roe’ya göre meslekler; psikolojik ihtiyaçları karşılamak için seçilir. Bu kuram, Holland’ın kuramı gibi kişilik tabanlı kuramlardandır.

  • Bireyin meslek gelişimi; çocukluk yıllarında geliştirilen ilgilerden ve bu ilgilerin karşılanabileceği alanlardan etkilenir.

  • Roe’ya göre meslekler, insanla ilgilenilmesi gereken ve insan olmayanla ilgilenilmesi gereken meslekler olarak ikiye ayrılır.

  • Anne-baba tutumları bireylerin meslek seçiminde çok etkilidir.

  • Ör) Anne ve babası tarafından takdir edilme ihtiyacı hisseden bir çocuk, anne ve babasının beğeneceği ve onaylayacağı bir mesleğe yönelebilir.

  • Ebeveynler çocuğa karşı ilgisiz ve reddedici davranışlarda bulunurlarsa o çocuklar ileride işbirliği ve insanlarla çalışmayı gerektiren mesleklere yönelmezler.

  • 3 tip anne baba tutumundan söz edilebilir.

a) Aşırı Koruyucu Anne-Baba: Çocukta bağımlılık gelişmesine neden olur ve çocuk özerk kararlar alamaz.

b) İlgisiz Davranan (İhmal Eden, Reddeden) Anne-Baba: Bu tür ailelerin çocukları genellikle nesnelerle (insan olmayanla) ilgili

meslekleri seçerler. İnsanla ilgilenmeyi gerektiren meslekleri seçerlerse de insanları obje olarak görürler.

c) Çocuğu Kabul Eden (Demokratik) Anne-Baba: Gerektiğinde serbest bırakan ve gerektiğinde de destekleyen olumlu bir aile yapısı söz konusudur.


Kişisel / Sosyal Rehberlik

  • Kişisel sosyal rehberlik, bireyin kendisini tanıyıp, anlayıp, üstün ve eksik yönlerini fark edip, kendine güvenmesi, kişisel ve sosyal

  • yönden sağlıklı ve uyumlu olabilmesi amacıyla verilen hizmetlerdir.

  • Duygu, düşünce, sosyal ilişkiler ve davranışlardan doğan sorunların çözümüne yönelik yardımlar söz konusudur.

  • Bazı kişisel sorunlar rehberliğin diğer alanlarıyla da ilgili olabilir.

  • Böyle durumlarda diğer rehberlik alanlarına da yönelmek gerekebilir.

  • Sorun yaşayan öğrencilere karşı bir öğretmenin ya da bir psikolojik danışmanın yapması gereken ilk iş; sorunu tanımlamak ve nedenlerini bulmaktır. Bu tür faaliyetler de kişisel rehberliğe girer.

  • Kişisel / sosyal alandaki konulardan bazıları şunlar olabilir.

* Beden ve sağlık,

* Sosyal ilişkiler,

* Korku ve kaygılar,

* Özgüven, özsaygı, özsevgi,

* Cinsiyet, aşk, evlenme, aile,

* Ahlak kuralları, din ve idealler,

* Ekonomik durumlar,

* Davranış bozuklukları.

  • Bireylerin sosyal becerilerini geliştirmek, aynı zamanda onların duygusal zekalarını da (EQ) geliştirmektir.

  • Kişisel rehberlik hizmetleri, hümanistik (insancıl) anlayış doğrultusunda ortaya çıkmıştır ve temelinde iletişim vardır.

  • Hümanistik anlayışa sahip bir öğretmende bulunması gereken özelliklerden bazıları şunlardır. Empatik anlayış, koşulsuz kabul, koşulsuz saygı, saydamlık (ilişkilerde içtenlik ve dürüstlük).

Empati:

  • Kişinin karşısındakinden gelen duygu ve düşünceyi aynen geri iletmesidir.

  • Birey kendini diğer bireyin yerine koyarak, onun duygu ve düşüncelerini kavramaya çalışır.

  • Bunu yaparken objektifliğini kaybetmemeli ve karşısındakine onu anladığını iletmelidir.

  • Bunu yaparken, karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerinden “ne anladıysa” ve “nasıl anladıysa” o duygu ve düşünceleri karşısındaki bireye geri aktarmalıdır.

  • Empatiye dayalı bir iletişimde, öğrencinin yaptığı bir davranışla nedensellik bağının kurulması ve öğrencinin yaşadığı duygunun ortaya çıkarılarak ifade edilmesi iletişimi güçlendirir.

  • Bir öğretmen; öğrencisinin söylediklerini anlayıp bu anlatılanları ona geri iletir (ayna gibi).

  • Empatik anlayışın ortaya koyulabilmesi için, koşulsuz kabul, koşulsuz saygı ve saydamlık gerekir.

  • Örneğin, “O kadar kötü olaylar yaşadım ki artık hiç kimseye güvenmiyorum” diyen bir öğrenciye “yaşadığın olaylardan dolayı kırgın ve üzgünsün. Bu yüzden insanlara güvenmiyorsun” denmesi gibi.

Koşulsuz Kabul:

  • Bireylerin artı ve eksi yönleriyle, olumlu ve olumsuz yönleriyle olduğu gibi kabul edilmesidir.

  • Din, dil, ırk, cins ayrımı yapılmaz. Öğretmenin kabul ettiği şey öğrencinin kendisidir, hatalı davranışlar değil.

  • Koşulsuz kabul, empati için ön koşuldur.

  • Olduğu gibi kabul edilmeyen bir bireye, saygı duymak ve içten-dürüst davranmak mümkün değildir.

  • Koşulsuz kabul için ön yargılardan uzak durulmalıdır.

  • Örneğin, “Gel, ne olursan ol gel.” “Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni.” Derste canı sıkıldığı için yaramazlık yapan ve arkadaşlarıyla konuşan bir öğrenciye, öğretmeninin; “Derste canın sıkıldığı için arkadaşlarınla konuşuyorsun” demesi.

  • Böyle bir durumda öğrenci, olumsuz davranışının yargılanmadığını ve duygularının fark edildiğini anlayacaktır.

  • Dolayısıyla da savunmaya geçme ihtiyacı hissetmeyecektir.

Koşulsuz Saygı:

  • Her bireyin insan olduğu için değer verilmeye ve saygı duyulmaya layık olmasıdır (insancıl-hümanistik anlayış).

  • İnsan olmak, saygı duyulması için yeterli bir sebeptir.

  • Hem öğretmen, hem de öğrenci birbirine saygıyla yaklaşmalıdır.

  • Saydamlık (ilişkilerde içtenlik ve dürüstlük), bireyin o anda yaşadığı duygu ve düşünceler ne ise, bunları olduğu gibi karşısındaki insanla paylaşmasına denir.

  • Gerçek duygular ortaya koyulur. Doğal ve dürüst davranılır. Yapmacıklıktan kaçınılır.

  • Saydam olunmak istenirken, saygı ilkesi ihlal edilmemelidir (Her ağza gelen söylenmemelidir. Boş boğazlık yapılmamalıdır).

Ben Dili:

  • Ben dili kullanıldığında yapılan vurgu şahıslara değil “davranışa”dır.

  • Hem hitap edilen kişi savunmaya geçme ihtiyacı hissetmez, hem de hitap eden kişi yaşadığı duyguyu paylaşmış olur.

  • Ben dilinde, olumsuz davranışın ne olduğu ortaya koyulmakta birlikte bu davranışın bireyde yaşattığı duygu içten ve dürüst bir şekilde ifade de edilmiş olur.

  • Örneğin, öğretmenin, dersini anlatırken bir öğrencinin yaramazlık yapması üzerine; “Ben ders anlatırken yaramazlık yaptığın için rahatsız oluyorum” demesi.

  • Ben dili sayesinde; incinmiş, kızmış, umutsuz ve ya coşkulu bireyler duygularını, karşısındakini incitmeden ve suçlamadan aktarabilir.

  • Karşımızdaki kişinin iyi niyetine ve iş birliğine hitap etmiş oluruz.

  • Yapılan davranışı yapan bireyden ayırır.

  • Kişiyi suçlamak yerine sadece hatalı olan davranış eleştirilir.

  • Bireyi rahatsız eden; yapılan davranıştan ziyade davranışın sonucudur.

Ben dili üç temel soruya yanıt arar:

1. Sorunu yaratan davranış nedir?

2. Bu davranış bizi nasıl etkilemektedir?

3. Bu etkinin bizde yarattığı duygu nedir?

Örnek:

1. Önce davranış açıklanır: Sözüm kesildiği zaman…

2. Davranışın sonucu yani bize yaptığı etki açıklanır: Derdimi anlatamadığım için...

3. Bizde yarattığı duygu açıklanır: Moralim bozuluyor.

Sözüm kesildiği zaman derdimi anlatamadığım için moralim bozuluyor.


Sen Dili:

  • Sen dili kullanıldığında yapılan vurgu, karşıdaki “kişiye”dir (şahıslara).

  • Bireyi suçlayan ve savunmaya geçmesine neden olan konuşma şeklidir.

  • Örneğin, öğretmenin, dersini anlatırken bir öğrencinin yaramazlık yapması üzerine; “Ben ders anlatırken yaramazlık yaparak beni sinirlendiriyorsun” demesi.

Ego Geliştirici Dil:

  • Bireyin herhangi bir özelliğini anlatırken, onun egosunu (ben’ini) aşağılayacak, rencide edecek ifadeler kullanmak yerine aynı durumu

  • onu rahatsız etmeyecek ifadeler kullanarak belirtmektir.

  • Ders çalışmaya bir öğrenciye “çok tembelsin!” demek yerine “bu aralar daha az ders çalışıyorsun” demek.

Sempati:

  • Bireyin karşısındaki kişinin duygularını aynen yaşaması ve duygudaş olmasıdır.

  • Kişi, sempati duyduğu kişiye karşı objektifliğini kaybeder ve subjektif yaklaşır.

  • Bireyin kendi duygularına kapılarak karşısındakinin duygularını doğru şekilde değerlendirmemesine neden olur.

  • Empatide, karşımızdaki kişiyle aynı duygu ve düşünceleri paylaşmamız gerekmez.

  • Sadece onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışırız.

Kendini Açma:

  • Kişinin kendisine anlatılan durumla ilgili benzer yaşantısını paylaşmasıdır.

  • Sınav sonuçlarının açıklanmasını bekleyen öğrencilere karşı bir öğretmenin; “Öğrenciliğimde ben de sizin gibi sınav sonuçlarının açıklanmasını heyecanla beklerdim” demesi.

Sosyal Beceri:

  • Bireyin başkalarıyla sağlıklı bir şekilde etkileşimde bulunmasına olanak sağlayan bulgulardır.

  • Sosyal beceri eğitimi, bilişsel yaklaşım ve davranışçı yaklaşım temek alınarak hazırlanır.

  • Bilişsel yaklaşıma göre; sosyal beceri eksikliğinin sebebi, sosyal ortamlarda ne yapılacağının bilinmemesidir (bilişsel senaryo yetersizliği).

  • Davranışçı yaklaşıma göre; sosyal beceri eksikliğinin sebebi ise, uygun davranışların kazanılmamış olmasıdır.

  • Bireye daha önce uygun davranışlar gösterilmemiş ya da birey uygun davranışlar yaptığında pekiştirilmemiş olabilir.

  • Sosyal beceriler altı başlıkta toplanabilir

1. İlişkiyi başlatma ve sürdürme becerisi: Dinleme, konuşmaya başlama, soru sorma, teşekkür etme, iltifat etme, yardım isteme, özür dileme, ikna etme, kendini tanıtma vb.

2. Grupla bir işi yürütme becerisi: İş bölümüne uyma, sorumluluk alma, başkalarını anlamaya çalışma vb.

3. Duygulara yönelik beceriler: Kendi duygularını ve başkalarının duygularını anlama, duygularını ifade etme, korku ile başa çıkabilme, kendini ödüllendirebilme vb.

4. Saldırgan davranışlarla başa çıkabilme becerisi: Kızgınlığı kontrol etme, uzlaşma, hakkını koruma, savunma, alay etmeye karşı koyma, kavgadan uzak durma vb.

5. Stres durumuyla başa çıkma becerisi: Strese sebep olan durumlara karşı koyabilme, başarısız olunan durumla başa çıkabilme, utanılan bir durumla başa çıkabilme, yalnızlıkla başa çıkabilme vb.

6. Plan yapma ve problem çözme becerileri: Ne yapacağına karar verme, problemlerin nedenini araştırma ve çözümünü bulabilme, amaç belirleme, düzen kurma, bilgi toplama ve işe yoğunlaşma vb.


Çatışma:

  • Bireylerin davranışları birbirine ters düştüğünde, bir birey diğer bireyi engellediğinde ya da bireylerin değer yargıları birbirine uymuyorsa bu kişiler arasında ortaya çıkan sürtüşmelere çatışma denir.

  • Çatışmaları çözmek için farklı taktikler kullanılır.

  • Bu taktikler; çatışmanın türüne, kiminle yaşandığına, şiddetine ve olası sonuçlarına göre değişir.

  • Genellikle kullanılması istenilen taktikler, tarafların uzlaşarak memnun şekilde çözüm bulmalarını sağlayacak taktiklerdir. Bu taktikler şunlardır:

Kaplumbağa taktiği (geri çekilme, kaçınma): İsteklerimizden ve ilişkilerimizden vazgeçme ve geri çekilme durumu söz konusudur. Çatışmayla yüz yüze gelmektense, fiziksel ya da psikolojik olarak geri çekilmenin daha kolay olduğuna (kabuğuna çekilmek gerektiğine) inanır. Ne kendi çıkarlarında ne de diğer kişinin çıkarlarında ısrarcıdır. Çatışmanın üzerine gitmez, çatışmayı geçiştirir, erteler ya da geri çekilir. Yüzleşmenin tam zıddıdır.

Şu durumlarda kullanmak uygun olabilir: Elde edilecek ödüller çok yüksek değilse, çatışmayı ele alacak zaman yoksa, ortam uygun değilse, öfkeli bir kişiyle karşılaşıldığında.


Köpekbalığı taktiği (zorlama, güç kullanma, rekabete girme): Asıl önemli olan isteklerimizdir ve kazanmaktır. İlişki feda edilebilir. Gücü elinde bulunduranların (patronlar, müdürler, amirler vb.) kullandığı taktiktir. Amaçlar önemli, ilişkiler ise önemsizdir. Kazanmak, köpek balıklarına başarı ve kendini beğenme duygusu verir. Kaybetmek ise zayıflık, yetersizlik ve başarısızlık duygusu verir. Gözdağı vererek, güç kullanarak, çeşitli girişimlerle karşısındaki kişiyi ezmeye çalışarak kazanmaya çalışırlar.

Şu durumlarda kullanmak uygun olabilir: Kesinlikle haklı olunduğunda, kısa süre içerisinde karar verilmesi gerektiğinde.


Ayıcık taktiği (alttan alma, uyma): Kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan vazgeçerek karşı tarafın ihtiyaçlarının karşılanmasına izin vermektir. Önemli olan ilişkinin korunmasıdır (işçi, astlar, memurlar vb.) Başkaları tarafından kabul edilmeyi ve sevilmeyi isterler. Tartışma olduğunda ilişkinin zara göreceğini düşünürler.

Bir tatsızlık çıkmasın diye çatışmadan kaçınılması gerektiğini düşünürler. İlişkilerini sürdürebilmek için kendi amaçlarından vazgeçerler. “Amaçlarımdan vazgeçiyorum ve istediğin şeyi yapmana izin veriyorum; yeter ki beni sev” der gibidir.


Tilki taktiği (uzlaşma): Ortak bir paydada buluşmayı sağlar. Her iki tarafın da bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu aranır. İstekler ve ilişkiler orta derecede önemli ise biraz ilişkilerden biraz da isteklerden vazgeçilerek orta yolun bulunması sağlanır. Çatışmaların çözümünde genellikle kazandırılması istenilen taktik tilki taktiğidir. (Tilki taktiğinin kurnazlık olarak yorumlanmaması gerekir.)


Baykuş taktiği (yüzleşme): İstekler de ilişki de önemlidir. Her iki tarafın gereksinimlerinin de karşılandığı taktiktir. Hem girişkenlik hem de işbirliği içerir. Kaçınmanın tam zıddıdır. Çatışmaları, çözülmesi gereken sorunlar olarak görürler.

bottom of page