top of page

Zarf (Belirteç) ve Zarf Türleri

 

Sizin ecdad-ı pakiniz

Cidden birer hazane-i himmetti; en metin,

En zinde bir meram ile asrın ve şüphesiz

Dünyanın en bahadırı onlardı; fahredin...

Mağrur olun... Fakat vatan, ikmal-i şan için

Evladının kemalini ister.

O, mutlaka ister ki siz de himmet edin, siz de yükselin,

Yükselmek isteyenlere pervaz için feza

Daim küşadedir...

(Tevfik Fikret)


Dün bezminizin bir ezelî neş’esi vardı. Saz sesleri ta fecre kadar körfezi sardı.

Vaktaki sular şarkılar inlerken ağardı. Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden. (Yahya Kemal Beyatlı)


Yukarıda gördüğünüz örneklerden birinci parçada italik harşerle dizilen sözcüklerden; “en” sözcüğü; sırasıyla “metin, zinde, bahadır” sıfatlarını belirtiyor. “şüphesiz, mutlaka, daim” sözcükleri de kendilerinden sonra gelen “onlardı, ister, küşadedir” yüklemlerini belirtiyor.


İkinci parçadaki “dün” sözcüğü, “vardı” sözcüğündeki geçmiş zamanın sonsuzluğundan bir gününü ayırarak gösteriyor; yani zamanı kısıyor. “Ta fecre kadar, vaktaki” söz öbekleri de kendilerinden sonra gelen “sardı, ağardı” eylemlerinin ne zamana kadar sürdüğünü belirtiyor.


Sıfatların, eylemlerin ya da görevce kendine benzeyen sözcüklerin anlamlarını belirten ya da kısıp sınırlayan sözcüklere belirteç (zarf) denir.


BELİRTEÇ TÜRLERİ


Zaman Belirteçleri


Zaman, “Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit.” şeklinde tanımlanmaktadır (TDK, 2005). Zaman, başlangıcı ve sonu olmayan; hatta başlangıcı ve sonu düşünülemeyen bir akıştır. Bu başsız ve sonsuz soyut akışı içinde olup biten işlerin, eylemlerin anlatılışı bakımından, kısaca, dil bakımından ayırabiliriz:

• Geçmiş zaman

• Şimdiki zaman

• Gelecek zaman


Bu ayrımları gerektiren ve belirten kavramlar şunlardır:

• İş, yani eylem

• İşin anlatılması


Bu iki kavramın birbirinden önce ya da sonra oluşlarına göre üç zaman şöyle karşılaştırılır:

• İş önce, anlatış sonra = Geçmiş zaman

• Anlatış önce, iş sonra = Gelecek zaman

• İşle anlatış birlikte = Şimdiki zaman


Yer sarsıldı, cümlesindeki zaman şöyle düşünülebilir:

Sarsılma eylemi anlatıştan öncedir; yani geçmiş zamandadır. Anlatıştan az önce için de “sarsıldı” denir, yüzlerce, binlerce yıl öncesi için de. İşte bu sınırsız geçmişte bir olayın zamanını belirtmek için eyleme sınırlayıcı sözcükler katmak gerekir:

Şimdi sarsıldı. Biraz önce sarsıldı. Akşam sarsıldı.

Dün sarsıldı. On yıl önce, bin yıl önce sarsılmış. ...


Yağmur yağacak, cümlesindeki eylemin zamanı da böyledir. Gelecek zamanın sonsuzluğu için de belirtici sözcüklerden yararlanmak gerekir:

Şimdi yağacak. Az sonra yağacak. Bugün yağacak.

Yarın yağacak. Bir yıl, beş yıl, bin yıl sonra yağacak. ...


Diğer eylemler de böyledir. Görülüyor ki bu belirteçlerin görevleri, eylemlerin sonsuz zamanlarını sınırlamaktır. Şimdi bazı zaman belirteçlerinin nasıl kullanıldıklarını örneklerle görelim.