Arama Sonuçları
Boş arama ile 692 sonuç bulundu
- İham Sanatı
Sözcük anlamı: Vehme düşürme. Terim anlamı: İki ve daha fazla anlamı olan bir sözcüğü tüm anlamlarıyla birlikte kullanma sanatıdır. Örnek : Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu Figânî (Sabah esen hafif tatlı rüzgâr, gül bahçesinde senin kâkülünün güzel kokusunu almış ve sünbüle demiş ki, sende emanet olsun bu -koku-.) Bu beyitte “bu” sözcüğü, hem koku hem de işaret sıfatı anlamlarıyla birlikte kullanılmıştır. İham-ı Tenasüp Sözün söylenmemiş anlamıyla mısra ya da beyitteki öteki sözcükler arasında anlam ilgisi kurulan ihamdır. Örnek : Sür sâkiyâ kümeyt-i sebük-seyr-i sâgarı Gezdirmedir ilâcı su inmiş ayağına Emrî (Ey saki, kadehteki çabuk içiliveren şarabı ortaya sür; ayağına su inmiş, ilacı gezdirmedir.) Bu beyitte “ayak” sözcüğünün hem organ ismi, hem de kadeh anlamı vardır. Birinci anlamı vurgulanmış, ikinci anlamı olan “kadeh” in “kümeyt”, “sakî” ve “sâgar” sözcükleriyle ilgisi kurulmuştur. İham-ı Tezat Birden fazla anlamı olan bir sözcüğünün mısra ya da beyit içinde söylenmeyen anlamıyla karşıt anlamı olan bir sözcük arasında ilgi kurularak yapılan iham sanatıdır. Örnek : Vakt-i iftâr kühen sözlere karnım toktur Vehbiyâ aç elini hayr duâ eyle hemân Seyyid Vehbî (İftar vakti modası geçmiş sözlere karnım toktur. Ey Vehbi, elini aç ve hemen hayır dua eyle.) “Aç” sözcüğü hem “açmak” eyleminin emir şeklidir; hem de karnı acıkmış, yeme ihtiyacı duyan kimse anlamındadır. Burada sözcüğün ilk anlamı kullanılmış, kullanılmayan ikinci anlam ise “toktur” sözcüğüyle karşıtlık oluşturmuştur. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #İhamSanatı
- Hüsn-ü Talil Sanatı
Sözcük anlamı: Güzel yorumlamak, güzel bir sebebe bağlamak. Terim anlamı: Gerçek bir olayın meydana gelişini, gerçek sebepleriyle değil de söze güzellik katmak için, şairin kendince bulduğu hayalî nitelikli güzel bir sebebe bağlamasıdır. Örnek: Seni seyr etmek için reh-güzer-i gülşende İki cânibde durur serv-i hırâman saf saf Bâkî (Nazla salınan serviler, gül bahçesinin yolunda seni seyretmek için iki yanda saf saf durur.) Yolun iki yanında servilerin dikili duruşları tabiî bir olaydır. Bunun başka bir sebebi yoktur. Ancak şair güzel bir hayal meydana getirmek için, onların sıra sıra duruşlarını gelen sevgiliyi seyretmek için bekledikleri şeklinde yorumlamaktadır. #AnlamaDayalıEdebiSanatlar #EdebiSanatlar #HüsnüTalilSanatı #HüsnüTalilSanatı
- Şerife Soykan
Şerife Soykan [1879 – 1944]: Kayseri, Gesi’nin Turan Köyü’nde [Eski adı: Dimidere köyü] doğan Şerife Soykan’ın bütün yaşamı köyünde geçmiştir. “Dimidereli Şerif Hala” ya da “Kara Şerif” diye de tanınan Şerife Hanım’ın, erkek meslektaşları gibi gezme ve meslektaşlarıyla görüşme şansı olmamıştır. Eşinin genç yaşta ölümünden sonra iki çocuğunu büyütmüş ve bir daha evlenmemiştir. Okuma yazması olmayan Şerife Hala, dini ve toplumsal konularda birçok deyişler söylemiştir. Deyişlerinin bir bölümünü yakınlarından bir genç derlemiştir. Şerife Hatun’un deyişlerinin son mısralarında isim ya da mahlas yoktur. Ancak bir-iki şiirinde “Esmer Hatun” mahlasını kullandığı görülmektedir. #KadınAşıklar #ŞerifeSoykan
- Şaziye Çelikler
Şaziye Çelikler [1949 – …]: Bingöl Kiğı’da doğmuştur. ilköğrenimini Bingöl’de tamamlayan Şaziye Çelikler, 1963 yılında Elazığ Kız Öğretmen Okulu’na girerek buradan mezun olmuş ve lisansını da Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde tamamlamıştır. 13 yıl Bingöl’de öğretmenlik yapmış, 1980 yılında tayin olduğu Bursa’da 2002 yılında emekli olmuştur. Öğretmenlik yıllarında THM koroları kuran Şaziye öğretmen, halen yaşamına devam ettiği Bursa’da kültür sanat etkinlikleri düzenlemekte aynı zamanda Bursa Yerel Gündem 21 Kadın Meclisi Eğitim Kültür Grubunda’ki üyeliğiyle çalışmalarını sürdürmektedir. Şiirlerinde mahlas olarak “Çelikler” soyadını kullanan Şaziye Hanım24 , öğretmen okulu yıllarında müzik eğitimi görmüş ve o yıllarda saz çalmaya başlamıştır. 1968 yılında evlenen Çelikler, üç çocuk dünyaya getirmiştir. Eşinin ölümünden [1995] sonra gençlik yıllarından beri yazdığı şiirlerine yoğunlaşan Şaziye Hanım, uzun süre çalıp-söyleyemediği sazıyla arkadaşlarının teşviki sayesinde tekrar şiirlerini dillendirmiştir. irticali şiir okumayan Şaziye Hanım, “kara düzen” [bozuk düzeni (sol-re-la)] olarak tabir ettiği sazını çalmaktadır. Çorumlu Âşık Naçari Baba [Ali Çetin] ve Posof’lu Âşık Ummanoğlu [Enver Saraç]’nun bilgilerinden faydalandığını belirten Çelikler, Âşık Meclislerine çok tanık olamasa da her fırsatta, bu gelenek içindeki dostlarıyla bir araya gelip yazdıklarını eserlerini adeta sınavdan geçirircesine sunduğunu belirtmektedir. Anadolu’da yapılan kültür-sanat etkinliklerine, kadın festivallerine katılan Çelikler, şiirleri, öyküleri, denemeleri ile katıldığı yarışmalardan ödüllere sahiptir ve aynı zamanda çeşitli kitap, dergi ve gazetelerde yerini almaya devam etmektedir. #KadınAşıklar #ŞaziyeÇelikler
- Yeter Yıldırım
Yeter Yıldırım [1922 – …]: Âşık Yüzbaşıoğlu / Mihmanî [Hasan Yıldırım]’ın eşidir. 1922’de Sivas, Saraç köyünde doğmuştur. Ali ve Fadime’nin kızıdır. Herhangi bir tahsil görmemiştir. 14–15 yaşlarında iken aynı köyde yaşayan Hasan Yıldırım’a kaçmış ve bu evlilikten dokuz çocuğu olmuştur. Çocuklarından Servet [Emanetî] ve Gülhanım da halk şairidir. Âşık programlarına katılmak için eşi Yüzbaşıoğlu’nun devamlı evden ayrılması yüzünden, çocuklarına onun yokluğunu belli etmemek için tarla, harman, bahçe ve ev işlerini de o üstlenen Yeter Ana’nın hayatı yoksullukla geçmiştir. Halen doğduğu köy olan Saraç’ta yaşamaktadır. Saz çalamayan ve zaman zaman irticâlen şiir söyleyebilen Yeter Ana’nın, şiire başlamasında eşinin âşık oluşunun büyük oranda rolü olmuştur. Evde devamlı eşinin şiirlerini ve sazını dinlemiş ve zamanla özünde olan şairlik yeteneği ortaya çıkmıştır. Şiirlerindeki ifade yalındır ve herhangi bir teknik kaygı görülmez. Bu bakımdan kimi şiirlerinde ölçü yoktur ve ayaktan çıkmıştır. Bazı şiirlerinde de mahlas kullanmamıştır. #KadınAşıklar #YeterYıldırım
- Vasfiye Hanım
V.[Vasfiye] T. [1914 (!?) – (?)]: Vasfiye Sivas, Şarkışla’lı olan V.T.’nin ailesi yarı göçebedir. Gençliğinde diğer göçerlerle birlikte mallarına bakmak için Alımpınar Yaylası’na gider, güzün de Şarkışla’ya dönerler. V.T. bu yarı göçebe çevrede halk şiiri okuma alışkanlığını kazanır. Annesi de halk şairi olan V.T.’nin ilkokul’u bitirdiği yıllar, Âşık Veysel [Şatıroğlu] ve Âşık Talibi’nin [Coşkun] Sivas yöresinde adlarını ilk duyurmaya başladığı yıllardır. 24 yaşında görücü usulü ile evlenen V.T.’nin altı çocuğu olur. Kaynanası ile 1967’deki ölümüne kadar birlikte yaşamak durumunda olan V.T. ile kaynanası anlaşamazlar ve bu anlaşmazlıklar şiirlerine yansır. Kaynana üstünde namaz kılmak için taze ve yaş bir koyun derisini tuzlayıp ve şaplayıp kurumaya bırakmış ve birkaç gün sonra derinin yarıldığını görmüştür. #KadınAşıklar #VasfiyeHanım
- Telli Gölpek (Telli Suna)
Adı Soyadı: Telli Gölpek Mahlası: Telli Suna / Suna / Necefî Doğum Yeri – Yılı: Eskişehir / Alpu / Sarıkavak Köyü – 1956 Etkilendiği Kişi/ Kişiler: Kemane çalan Dede Durak Bakır ve bağlama çalan Dede Hüseyin Bakır. Şiirlerindeki Konular: Tabiat, aşk, toplumsal sorunlar. Eser Sayısı: ~ 500 şiir; ~ 25 müzikli eser. Eskişehir Sarıkavak Köyü’nde dünyaya gelen, Elif ve Sadık Gölpek’in kızı olan Telli Hanım [Bkz. Şekil 4.5], ilkokulu Sarıkavak’ta, ortaokulu Eskişehir merkezde okumuştur. 17 yaşında iki çocuklu biriyle evlendirilmek istenen Telli Hanım, dayısının oğlu Sadık Gölpek ile kaçmış Seyitgazi ilçesine yerleşmişlerdir. Çiftçilik yapan eşiyle Eskişehir’de yaşamına devam eden Telli Hanım üç çocuk annesidir. Babasının genç yaşta ölümüyle iyice hassaslaşan, yaşadığı her olayı şiirsel bir dille yazmaya başlayan Telli Hanım, rüyasında bâde aldığını ve bu rüyadan sonra saz eşliğinde şiirlerini okumaya başladığını belirtmektedir. Âşık, sazında kendisini yeterli bulmadığını, bu durumun nedenini ise, rüyasında aşure olarak almış olduğu bâdeyi yarım bırakması şeklinde açıklamaktadır. Alevi-Bektaşî kültüründe yetişen Telli Suna, çocukluk yıllarında cemlerde izlediği dedelerden özellikle de kemane çalan Dede Durak Bakır ve bağlama çalan Hüseyin Bakır’dan etkilenmiştir. Şiirlerini tür ve konu bakımından benzettiği Âşık Veysel’den, Yunus Emre’den, Pir Sultan Abdal’dan da etkilendiğini belirten Telli Hanım, okuma üslûbu olarak örnek aldığı isimler arasında Abidin Arı’nın eşi İsmahan Arı ve akrabaları Feleknaz Akçe’yi sıralamaktadır.Ustası olmayan Telli Suna, saz çalmaya başladıktan sonra özellikle sazında sormak istediklerini yöresinin âşıklarından Abidin Arı’ya danışarak öğrenmiştir. Şiirlerinde Telli Suna, Suna, mahlaslarını kullanmakta, Suna isminin ise babasından yadigâr kaldığını belirtmiştir. Kızına “Suna” ismini koymak isteyen babası, bu isteğini yerine getiremediğinden, Âşık bu ismi mahlas olarak tercih etmiştir. 2003 yılından beri de “Necefî” mahlasını kullanan âşığa bu ismi de Ali Şar isimli Dede vermiştir. Çok sayıda deyişi olan Telli Hanım, âşık edebiyatı nazım türlerinden güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt; tekke edebiyatı nazım türlerinden ilahi, nefes türlerinde şiirler yazmıştır. Âşık, eserlerinde tabiat, aşk, ölüm konularının yanı sıra toplum meselelerini de işlemiştir. Evliliğinin ilk yıllarında, ürettikleri adına eşinden yeterince destek alamayan Âşık, eşiyle aralarındaki bu sorunu daha sonraki yıllarda aşmıştır, hatta ilk şiir kitabının yayınlanmasında [1993] eşinden büyük destek almıştır. Gelin gittiği ailenin çok kalabalık olmasının, köyde yaşıyor olmasının çalışmalarını aksattığını belirten Telli Hanım, bu nedenlerden kaset çıkartmaya cesaret edememiş; fakat artık söz ve müziği kendisine ait 25 eseri bir kasette toplamak için çalışmalarına başlamıştır. Telli Hanım’ın, çocuk yaşlarda yazmaya başladığı şiirleri, gördüğü rüyanın etkisiyle başka bir boyut kazanmıştır. Âşık ilerleyen yıllarda, yazdığı şiirleri bir araya toplamak ve yayınlamak adına çok uğraş vermiş bu süreçte yakın çevresi ve eşinin desteğini alsa da, yaşadığı çevrenin kadın kimliğiyle yaptığı çalışmaları gereksiz görmelerinin, birçok girişiminin yarım kalmasına neden olduğunu belirtmiştir. Telli Hanım, yaşadığı ortamın ürettiklerine katkısının yanı sıra, kendisinden, zamanından birçok şeyi de aldığını belirtse de, yeni bir kitap daha yayımlamak için çalışmalarına devam etmektedir. #KadınAşıklar #TelliGölpek #TelliSuna
- Sürmelican Kaya
Mahlası: Sürmelican [Sürmeli Can] Doğum Yeri – Yılı: Çorum / Mecitözü / Alancık Köyü – 1959 Etkilendiği Kişi/ Kişiler: Herhangi bir isim vermeyen âşık, sadece yaşadıklarımdan etkilendim ve ürettim şeklinde açıklamaktadır. Şiirlerindeki Konular: Şiirlerinde ayrılık konusu öne çıkmaktadır. Eser Sayısı: ~1500 şiir; ~350 müzikli eser. Çorum’un Mecitözü ilçesinin Alancık Köyü’nde dünyaya gelen, Gülizar ve Seyit Ali Yener’in kızı olan Sürmelican Kaya’nın, ilk ismi Yosma’dır. 1983 yılında mahkeme kararıyla “Sürmelican” ismini alan Âşığa bu ismi, ilk kasetini çıkardığı firma vermiştir. Âşık, eserlerinde ve diğer kasetlerinde de mahkeme kararıyla değiştirdiği bu ismi kullanmaktadır. Evli ve iki çocuk annesi olan Âşık Sürmelican, çocukluğunu köyde geçirmiş, 1973 yılında evlendiği Eşref Kaya ile birlikte Çorum Merkeze yerleşmiştir. On beş günlük evliyken eşinin kuma getirmesi hayatını tamamen değiştirmiş, zor bir yaşam sürdürmesine sebep olmuştur. Saz çalmanın ailesinden geldiğini söyleyen Âşık, sazı evlendikten sonra edinmiştir. Eserlerinin ortaya çıkmasının en büyük nedenini ise evlendikten sonra annesini, babasını 10 yıl görememesi ve tabii yaşadığı şartlar olarak açıklamıştır. Sürmelican Hanım’ın görüştüğümüz diğer kadın âşıklarda olduğu gibi bir ustası olmamış; fakat, yörelerinde tanınan kardeşiÂşık Yener’in [Hüseyin Yener] kendisine ustalık yapmasa da özellikle saz çalma konusunda büyük desteği ve yardımı olmuştur. “Hasretlik içimdekileri saza şiire döktü” diyen Sürmelican Hanım’ın, ‘80’li yıllarda “Felek” isimli ilk kaseti ağabeyi ve yakınlarının desteğiyle çıkmıştır. Henüz 21 yaşındayken yaşamı bir anda aktifleşen Âşık, halk konserlerinde çalıp-söylemeye başlamıştır. ileri ki yıllarda iki kaset çalışması daha olmuştur [“Sen Neye Geldin”, “Vefasız Dost”] fakat, etkinliklere gidip gelmek bir kadın olarak kolay olmadığından, bu tür gecelere, konserlere katılımı giderek azalmıştır. Bir müddet ağabeyinin yanında olmasıyla rahatlıkla gezebilen, geçimine katkıda bulunabilen Sürmelican Hanım, yine ailevi sebeplerden çok istediği âşıklar bayramı vb. etkinliklere gidemez olmuştur. Çok sayıda deyişi olan Âşığın eserlerinde, yetişmiş olduğu Alevi-Bektaşî kültürünün etkileri görülmekte, ifadelerinde inancına bağlı bu unsurları [Pir, Ali, Abdal Musa, Fatma Ana…] sıklıkla kullanmaktadır. Sürmelican Hanım, ifadelerini akıcı bir üslûpla dile getirmekte, okuyuşundaki sakinliği, durgunluğu, yaptığı nüansları ile farklılığını ortaya çıkarmaktadır. Geçmiş yıllarda Konya’da Âşıklar Bayramı’na davet edilerek katılan, aynı zamanda birincilikleri olan Âşık, yurtiçinde ve yurtdışında bir dizi konserler vermiş, etkinliklerde Anadolu Kadınını temsil ettiğini belirtmiştir. Halen yeni şiirler yazıp, çalıp-söyleyen Âşık, eski günlerdeki etkinliklerin heyecanını yaşamak istediğini belirtmektedir. Sürmelican Hanım, on beş günlük evliyken eşinin bir evlilik daha gerçekleştirmesiyle yaşamının en zor zamanlarını yaşamış ve bugünlerde en büyük tesellisi ürettikleri olmuştur. Yaşamının bu zor zamanlarının üretimine büyük etkisi olduğunu belirten Âşığın eşi, sanatına müdahale etmemiştir ancak maddi ya da manevi destekte de bulunmamıştır. Sürmelican Hanım, âşık olan ağabeyinin yardımlarıyla yeteneği olduğu sanatında bağlama icrâ ederek eserlerini seslendirir olmuş ve yine ağabeyinin desteğiyle birçok etkinliğe katılmış hatta kaset çalışmaları gerçekleştirmiştir. Bu sayede geçimini sağlamaya başlayan Âşık Sürmelican, katıldığı etkinliklere kardeşinden başka kimseyle gidemez olduğundan, yakın çevresi de bu duruma müdahale etmek istemiştir, bu müdahaleler sonucunda, Âşık da kardeşine yük olduğunu düşünerek, davet edildiği etkinliklere katılmamaya başlamış, kısaca yeni ilerlemeye başladığı meslekî yaşamına bu düşünceler neticesinde son vermiştir. #KadınAşıklar #Sürmelican #SürmelicanKaya
- Sıdıka Yüksel
Sıdıka Yüksel [1940 – …]: iskenderun’da dünyaya gelmiştir. Üç çocuk annesi olan Sıdıka Hanım, Güney’e göç eden Türkmen aşiretlerine mensuptur. Şairliğinin ailesinden geldiğini söyleyen âşık, küçük yaşlarından itibaren şiir yazmaktadır. “Türkmen Kızı” mahlasını kullanan Sıdıka Hanım, şiir yazma yönünün gelişmesinde Arif Nihat Asya, Göktürk Mehmed Uytun ve Halil Soyner’in katkıları olduğunu belirtmektedir. Oğluna yazmış olduğu ve “en sevdiğim şiirim” dediği Mehmedim’den birkaç dörtlük: (Yüksel, 1971; 12–13, 17) Gelmen mukaddermiş yalan dünyaya Boşuna kafanı yorma Mehmed’im Çık şu gönlümdeki sırça saraya Her şeyin sırrını sorma Mehmed’im Alçalır nâmerdin ardından giden Hünerdir cihanı idare eden Yükselmez kendini avare eden Daima ileri durma Mehmed’im #KadınAşıklar #SıdıkaYüksel
- Rabia Ceylan
Râbiâ Ceyhan [1946 – …]: Cerit aşiretlerinden Selim Ağa ile Kandemiroğulları’ndan Makbule hanımın küçük kızıdır. Keskin ilçesi’nin Cinali Köyü’nde doğmuştur. ilköğrenimini Ankara’da tamamlamıştır. Şiirlerinde zaman zaman Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre’nin etkisi görülen ve “Keskinli Kul Rabia” olarak tanınan Rabia Hanım, şair bir aile çevresinden gelmektedir. Dayıları divan şiiri tarzında yazan Yesârî Cemal Kandemir ve “Yetimi” mahlasıyla halk şiiri tarzında şiirler yazan Demir Doğan Kandemir’dir. Rabia Hanım, şiirlerinde, yaşadığı çevre kadar, üç yıl kaldığı Almanya’dan yakınlarına duyduğu özlemi de yansıtmıştır. #KadınAşıklar #RabiaCeylan
- Nevruz Oylum
Nevruz[a] Oylum [(1930 (!?) / 1932 (!?) – (?)] : Tokat, Zile’nin Karabalçık Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Soyca âşık olan Nevruz Bacı, Derviş Musa’nın soyundan Âşık Mehmet Çavuş’un kızı, Turhallı Âşık Semaî’nin eşidir. Nevruz Bacı’nın âşıklığa başlama olayı şu şekilde olmuştur: Tokat’ta, Âşıklar Gecesi’ne gitmek için hazırlanan eşi, sazını almak ister. Nevruz Bacı da, sazı vermek istemez ve aralarında bir tartışma yaşanır. Bu tatsız olayın üstüne Âşık Semaî: “Ben de sana âşıklığı sevdirmezsem bir daha meydanlarda çalıp söylemem”, diyerek intizarda bulunur. Nevruz Bacı, aynı günün gecesi rüyasında kendisini, tren yolunda saz çalıp-söylerken görür. Uyandığında da şaşkınlıkla evde saz arar. Sabırsızlıkla eşinin gelmesini bekler ve ilk dörtlüğünü eşine söyler: (Yardımcı, 1987; 24–25, Kâmil, 1984; 25) Ben de hayran oldum senin haline Rüyamda bir saz verdiler elime Saz ile oturdum tren yoluna Tren durur aşkın treni durmaz #KadınAşıklar #NevruzOylum
- Nevcivan Özmerih
Nevcivan Özmerih [1934 – 2006]: izmir’de doğan Rumeli Türklerindendir. Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih-Coğrafya mezunu olan Nevcivan’ın, anneannesinin büyük dayısı da, Rumeli’li Âşık Koçu’dur. Nevcivan Hanım, NATO, Haberler Merkezinde, maddi anlamda iyi şartlarda çalışırken âşıklığı tercih etmiştir. Mahlas olarak ismini kullanan Nevcivan Hanım’ın bazı şiirlerinde ismini Nevciyan / Nevcihan olarak da küçük bir değişikliğe ya da yazım hatasına uğradığını görebiliriz. Ankara Radyosu kadrosunda halk türküleri sanatçılığı da yapmış olan nam-ı diğer “Âşık Bacı”, saz çalıp, âşık tarzı deyişler söylemiştir. Nevcivan der sazım sazların hası Asım Poyracı’dır yapan ustası Sazımla ben Hak aşkının hastası Tel secdede sazım Ya Hak seslenir Konya, Adana, Erzurum gibi çeşitli illerde âşık karşılaşmalarına katılmış olan Nevcivan Bacı, 1969 yılında, Âşıklar Bayramı’nda türkü dalında birinci olmuş ve Karacaoğlan ödülüne layık görülmüştür. #KadınAşıklar #NevcivanÖzmerih