top of page

Divan Şairi Neşâtî

Edirneli olduğu biliniyor, ancak doğum tarihi belirsiz. "Süleyman" olması ihtimali bulunmakla birlikte asıl adının Ahmed olduğu sanılıyor. Yaşamıyla ilgili bilgiler sınırlı. Gelibolu Mevlevihanesi'nde Şeyhi Ağazâde Mehmet Efendi'nin dervişi oldu. Şeyhinin ölümünden sonra bir süre Konya'da bulundu. 1670'te Edirne Mevlevihanesi'nde Osman Dede'den boşalan şeyhliğe getirildi. Dört yıl kadar bu görevde kaldı. 1674'te yaşamını yitirdi. Edirne Mevlevihanesi'nin avlusuna gömüldü. 17'nci yüzyılın usta şairidir. Büyük ölçüde Nef'î ve Urfî'nin etkisinde kaldı. 20 sayfalık "Şerh-î Müşkilât-ı Urfî" adlı eseri hem Farsça'ya olan hakimiyetini hem de Urfî'şe hayranlığını gösterir. Sultan 4. Murat, Sultan İbrahim, 4. Mehmed gibi padişahlarla, Köprülü Mehmed Paşa, Köprülüzâde Fâzıl Ahmet Paşa gibi devlet büyüklerine kasideler yazdı. Çağının gazel ustalarından biri. Divan edebiyatının Sebk-i Hindî tarzının öncülerinden. Divanı 1933'te Nüzhet Ergun tarafından yayınlandı.

Neşâtî yüzyılın gazel ustalarındandır. Kaside de yazmış olmakla birlikte, esas ününü gazelleriyle kazanmıştır. Kasidelerinde Nef’î’nin etkisi görülür. Neşâtî tasavvuf terbiyesi almış olmasına rağmen şiirlerinde mutasavvıf ruhu görülmez. Şiirleri içten ve duygulu olup daha çok âşıkane tarzda yazılmıştır. Neşâtî divanında yer alan şiirlerin çoğu başkalarınınkine nazire olmakla birlikte bunlar sıradan nazireler olmayıp Neşâtî'ye özgü şiirler görünümündedir. Neşâtî, Sebk-i Hindî'nin öteki temsilcileri olan Nâ'ilî ve Fehîm'le birlikte Kâmî ve Nâzım gibi kendisinden sonra gelen bazı şairleri etkilemiş ve bu şairlere üstatlık etmiştir.

Eserleri: Dîvân, Hilye, Edirne Şehr-engîzi, Şerh-i Müşkilât-ı Urfî.


GAZEL

Gitdin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile

İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

Devr-i meclis bana girdâb-ı belâdır sensiz

Mey-i zehrâb-ı sitem sâgâr-ı gerdânı bile

Bağa sensiz bakamam çeşmîme âteş görünür

Gül-i handânı değil serv-i hırâmânı bile

Sineden derd ile bir âh edeyin kim dönsün

Aksine çarh-ı felek mihr-i dırahşanı bile

Hâr-i firkatinle Neşâtî-i hazînin vâ-hayf

Dâmen-i ülfeti çâk oldu giribânı bile

GAZEL

Çeşmin mey-i işveyle mestâne değil mi yâ

Kasd-ı niğeh-i inektin hep câne değil mi yâ

Olsa ne aceb âlem evzâına dil-beste

El-hak heme etvârın rindâne değil mi yâ

Olsam n'ola aşkınla rüsvâ-yı heme-âlem

Dil mest-i mahabbet cân dîvâne değil mi yâ

Ursa ne aceb kendin şem'-i ruhuna bî-bâk

Dil bezm-i mahabbetde pervane değil mi yâ

Gamzenden emîn olmak mümkin mi Neşâtî-veş

Hançer-be-kef-i fitne mestâne değil mi yâ

GAZEL

Bî-safâ-yı aşk olup bî-derd-i yâr olmak da güç

Bir sitem-ger âfetin cevriyle zâr olmak da güç

Evc-i istiğnâda pervâz etmedikçe mürg-i dil

Pâybend-i aşk ile âşüf te-kâr olmak da güç

Bir nigâh-ı gamzeye takat getürmezken gönül

Günde bin tîr-i cefâya sîne-dâr olmak da güç

Va'de-i ferdasına gâhî ederdim i'timâd

Hayret-âlûd-i belâ-yi intizâr olmak da güç

Gerçi yok takat Neşâtî seyr-i dîdâr etmeğe

Gûşe-gîr-i hasret-i dîdâr-ı yâr olmak da güç

bottom of page