top of page

Tevfik Fikret

23 Aralık 1867'de İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Pertevniyal Valide Sultanın kâhyası Hüseyin Efendi'dir. Annesi Hatice Refia Hanım'dır. Annesi 1879'da Hac dönüşü öldü; küçük Tevfik 12 yaşında öksüz kaldı. Ailesi orta halli olan Fikret Aksaray'daki konaklarında büyüdü.


Mahmudiye Valide Rüştiyesi'nde okudu. 1877'de bu mektebe muhacir doldurulması üzerine Mektebi Sultaniye'ye verildi. 1888 de oradan birincilikle mezun oldu.


Beden hastalıklarının verdiği maddi sancılar gibi ruh ıstıraplarıyla da harap olan şair, 19 Ağustos 1915'te vefat etti. Mezarı Eyüp'teydi. 1960 yılında Rumelihisarı'ndaki Aşiyan'ın bahçesine nakledilmiştir.


Edebi Kişiliği

1. Servet-i Fünun edebiyatının en büyük şairi olan Tevfik Fikret, Galatasaray Lisesi'nde Muallim Naci ve Recaizade Mahmut gibi hocaların elinde yetişmiş, okulu bitirince kendisi de öğretmenlik yapmıştır.


2. Servet-i Fünun dergisinin yöneticiliğine getirilince genç şair ve yazarlarla Batılı anlayışa sahip bir edebiyat oluşturmak için çalışmıştır. Servet-i Fünun edebiyatının önderi olmuştur.


3. Sanatının büyük bir döneminde sanat için sanat ilkesini benimsemiş; şiirlerinde doğa, yoksulluk, acıma, aile, hüzün, nefret, aşk, hayat, ölüm... gibi konuları işlemiştir.


4. Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasıyla toplum için sanat anlayışını benimsemiştir.


5. Ömrü boyunca birçok hastalıkla uğraşan, psikolojik bunalımlar geçiren şairin bu durumu sanatına da yansımıştır.


6. Şiirde eski nazım biçimlerini değiştirmiş, Batılı nazım şekillerini kullanmıştır.


7. Parnasizmin etkisindedir.


8. Şiirlerinde yabancı sözcük ve tamlamalara çokça yer vermiştir.


9. Aruza öylesine hakimdir ki, konuşurmuş gibi yazdığı şiirlerinde kusursuz bir ölçü görülür. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamış, beyit bütünlüğünü kırıp şiiri düzyazıya yaklaştırmıştır.


10. Sanatının son dönemlerinde bütün dinlere cephe alır ve düşmen olur. Kutsal değerlere karşı çıkar. Dinlerin insanları birbirine düşürdüğü, hürriyete engel olduğu düşüncesindedir.


11. Mehmet Akif'le medeniyet ve din konulu tartışmaları gündemi meşgul etmiştir.


12. İstanbul'dan da nefret eder. Bu nefretini Sis şiiri ile dile getirmiştir.


13. Tarih-i Kadim'de inançlarını tamamen yitirdiğini göstermiş; bir Lahza-i Taahhur'da II. Abdülhamit'e olan nefretini açıklamış. Ferda şiirinde ise gençlere seslenmiştir.


14. 1908'den sonraki şiirlerinde topluma yönelmiştir.


Eserleri:

Rubab-ı Şikeste (1900): Fikret'in verimli çağında (1895-1900) çoğunlukla Servet-i Fünun'da yayımlanan şiirlerini toplayan bir kitaptır. Rübab-ı Şikeste'deki şiirler Servet-i Fünun akımının havasını sağlayan örnek şiirlerdir. Bu manzumelerde "Sanat için sanat" görüşüne sımsıkı bağlanmış, aşk, aile, his, düşünce, tabiat, merhamet...gibi tekçi temalar işlenmiştir. Şair, ancak seçkinler için edebiyat yapabileceğini düşünmekte ve Osmanlı Türkçesinin üç dilli zengin sözlüğünden bol bol faydalanmaktadır.


Haluk'un Defteri (1911): Haluk'un Defteri adlı şiir kitabında oğlu Haluk'un kişiliğinde istediği neslin özelliklerini anlatmış, gençlere öğütler vermiştir.


Rubabın cevabı (1911): 1911'de basılan "Rübabın Cevabı"ndaki şiirlerde halkın acılarını, zorbalıkları, baskı ve haksızlıkları anlattı. Bu kitapta yer alan "Tarih-i Kadim'e Zeyl" başlıklı şiirde, kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoy'ya yanıt verdi Din ve doğa konusundaki görüşlerini açıkladı. Kendisinin doğanın bir izleyicisi olduğunu söyledi.


Şermin (1914): Tevfik Fikret ömrünün son yıllarında, hece vezni ve sade Türkçe ile çocuk şiirleri yazdı. Fikret, bu manzumeleri, eğitimci dostu Satın Bey'in ricası ile yazmıştır. Birlikte bir çocuk yuvası açmak ve çocukları bu kitabtaki esaslara göre yetiştirmek istiyorlardı. Yuva açılamadı, fakat Şermin kitabı edebiyatımızda bir değer olarak kaldı.

bottom of page