Zarf-Fiiler (Ulaçlar - Bağ-Fiiller)
Ulaçlar, belli eklerle eylemlerden türetilen ve cümlede belirteç göreviyle kullanılan sözcüklerdir. Ulaçlar, Türkçenin önemli bir özelliğidir. Birçok dilde önermeleri ilgi adılı ya da bağlaç gibi bir sözcük bağlarken Türkçede bu görevi ortaçlar ile ulaçlar yapar. Böylece cümleler gereksiz fazlalıklardan sıyrılmış olur.
-Ip Ekiyle Türemiş Ulaçlar
Erişip bahara bülbül yenilendi sohbet-i gül.
Yine nevbet-i tahammül dil-i bikarara düştü.
(Şeyh Galip, XVIII.)
Eylem tabanlarının sonuna, uyuma göre, değişen -Ip eki gelir. Taban ünlü ile bitiyorsa, Türkçede iki ünlü yan yana gelmeyeceği için, araya /y/ kaynaştırma harfi girer.
Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal. (Yahya Kemal Beyatlı)
Heva-yı aşka uyup kûy-i yare dek gideriz. (Naili, XVII.)
Kendinden sonra “de” bağlacı gelen -Ip eki almış ulaçlar; uyarmak veya anlatıma azarlama, şaşırtma gibi türlü anlamlar katmak için kullanılabilir:
Beni böyle tozlu bir dükkânda görüp de kaba saba bir yazıcı zannetmeyiniz. (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
Taş atıp da kolun mu yoruldu? (Atasözü)
-Ip eki almış ulaçlar, kendi tabanından türemiş eylemlere yalnız pekiştirme anlamı da katar:
Durup dururken başımıza neler geldi.
İşte su namına görüp göreceğin budur.
-Ip eki almış ulaçların yinelenmesi sıklık anlamı verir:
Düşüp düşüp bayılırdı. Gidip gidip pencereden bakıyor.
Kendi tabanlarından olan eylem türevlerinin olumsuzlarından önce gelen –Ip eki almış ulaçlar, yapıca da anlamca da olumlu kalır:
Törene katılıp katılmamakta serbestsiniz.
Onu görüp göremeyeceğimi kestiremem.
Parayı alıp almadığı belli değil.
-ArAk Ekiyle Türemiş Ulaçlar
Eylem tabanlarına uyuma göre -erek, -arak eki gelir.
İnsan dünyaya ağlayarak gelir, inleyerek gider; gülerek yaşamalıdır.
-ArAk’lı durum ulaçları, kurdukları önermelerle birlikte, kendilerinden sonra gelen eylemlerin ya da eylemsilerin ne durumda, ne zamanda yapıldıklarını gösteren birer tümleyici, durum belirteci olur. Bu türlü kullanışlarda ulaçla tümlediği yüklemin zamanları birdir:
Koşarak gidiyor. Bağırarak konuşuyor. Gülerek anlattı.
Bazı kullanımlarda ulaçtaki işte bir öncelik anlamı belirir:
Orhan odaya girerek kitaplarını aldı ve teyzesine uğrayarak okula gitti.
-ArAk ulaçlarının özneleri, çok kez, sonraki yüklemin de öznesi olur:
Orhan yüzerek sandala yetişti.
Daha çok konuşma dilinde -ArAktAn biçiminde kullanıldığı da olur:
Ben yolcuyum bugün. Yolun ufkunda Çamlıca
Hâlâ görünmüyor;
Hâlâ görünmüyor diyerekten sabırsızdım. (Karnaval ve Dönüş, Yahya Kemal Beyatlı)
-ken (iken) Ekiyle Türemiş Ulaçlar
Daha çok geniş zaman, görülen geçmiş zaman ve şimdiki zamanın tekil üçüncü kişisine -ken (iken) eki getirilerek yapılır. -imek (irmek) ek eylemlerinden türemiş olan iken (-ken) ulacı, eylem olmayan sözcüklere de gelir. Bu ulaç, büyük ünlü uyumuna aykırıdır; kalın ünlülü sözcüklerden sonra da ince kalır.
Tan yeri ağarırken çıktı yine yolculuk...
(Han Duvarları, Faruk Nafiz Çamlıbel)
Kaş yapayım derken göz çıkarır. (Atasözü)
...sokakta, her yerde işlerimizi görürken, düşüncelerimizi anlatırken, içimizi dökerken konuştuğumuz Türkçe, acaba bir gün bizi ifade eden bir yazı kâinatı olacak mı? (Yahya Kemal Beyatlı)
Dönüyorken kıyılar koyu bir laciverde
Sesini dinliyoruz sularda Barbaros’un.
(Kemalettin Kamu)
Alaca bir karanlık sarmaktayken her yeri,
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
(Han Duvarları, Faruk Nafiz Çamlıbel)
-A Ekiyle Türemiş Ulaçlar
Eylem tabanlarına -a, -e gelir, yinelenerek kullanılır:
Akşamı duya duya
Sular yattı uykuya...
(Necip Fazıl Kısakürek)
Yardımcı eylemlerle yapılmış birleşiklerde yalnız yardımcı eylemler yinelenir:
... ziyafeti methede ede bitiremez. (Hind, Falih Rıfkı Atay)
Anlamdaş, anlamca ilgili ya da karşıt anlamlı eylem tabanlarından da ikiz ulaçlar türer:
Gehi zir-i serde desti geh ayağı kalktuğunda
Düşe kalka hasta-i gam der-i lûtf-ı yâre düştü.
(Şeyh Galip, XIII.)
Sağı solu koruya gözete ve kelimeleri ölçe tarta konuşuyorlar. (Refik Halit Karay)
-IncA Ekiyle Türemiş Ulaçlar
Eylem tabanlarına, uyuma göre değişen -IncA gelir.
Gölgeler yaklaştı. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar. (Ömer Seyfettin)
Sen gelmeyince hatıra busen neler gelür. (Nabi, XVII.)
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. (Atasözü)
Bu ulaçlar, kendisinden sonra gelen eylemin ya da eylemsinin hemen, kendisinin ardı sıra yapıldığını, yapılacağını gösterir; yani kurduğu önerme ile birlikte zaman belirteci olur:
Turgut gelince beni görsün.
-IncA yapılı ulaçların olumsuzlarında nedenlik anlamı sezilir:
Tanrı vermeyince er baymaz. (Dede Korkut)
Vermeyince Mabut, neylesin Sultan Mahmut. (Atasözü)
Sizi görmeyince pek üzüldü.
-IncA ulacı, -DIkçA ulacı yerinde de kullanılır:
Gemiye binmeyince (binmedikçe) navlun verilmez.
Kız, anadan görmeyince (görmedikçe) öğüt almaz. (Atasözü)
Onun sağlıcaklı zamanında, coşunca (coştukça) yüreğinin içinden gelen bir inançla okuduğu:
“Canımı canan eğer isterse minnet canıma
Can nedir ki anı kurban etmeyim cananıma.”
mısralarının, işte canlanmış bir örneği idi bu...
(Atatürk’ün Hastalığı, Ruşen Eşref Ünaydın)
-(I)r -mAz Ekleriyle Türemiş Ulaçlar
Geniş zamanın, üçüncü tekil kişilerinin olumlu ve olumsuzları art arda kullanılarak yapılır.
Elini topuza değdirir değdirmez kapı açılıvermişti. (Peyami Safa)
Bu ulaçtan sonra “çabuk, hemen, birdenbire...” belirteçlerinden biri gelince eylemin daha çabuk yapıldığı anlatılır:
Otobüs durur durmaz hemen atladık.