top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 853 sonuç bulundu

  • Çocuk ve Kitap İlişkisi

    Maksim Gorki “Her kitap beni kalabalıktan, düzeysizlikten insanlığa, insancıllığa yükselten; daha iyi bir yaşamı anlamama ve ona karşı derin bir susuzluk duymama neden olan bir basamaktır.” diyerek kitabın yaşamına kattığı güzellikleri anlatır. Yaşamı güzelleştiren kitabı çocuğun yaşamında bir demirbaş yapmak gerekmektedir. Çocuk, kitapla iyice içli dışlı olmalıdır. Bu içli dışlılık sadece ders kitaplarıyla sınırlandırılmamalıdır. Çocuk diğer kitap türleriyle de haşır neşir olmalıdır; ancak o zaman okumanın tadına varabilir. Oğuzkan’ın (1947) dilimize çevirdiği M. Hill’in Children and Book’s adlı kitabında kitabın önemini, çocuğun neden kitaba gereksinim duyduğunu anlatan bir yazıya burada kısaltarak yer vermek doğru olur. Çocuk ve Kitapları“Kitaplar yaşamın yerini tutmaz; ama yaşamı sınırsız biçimde zenginleştirir. yaşam can sıkıcı bir hal aldığı zaman, kitaplar bunun her zaman böyle olmadığına inancımızı güçlendirir. Yaşam çetinleştiği zaman, bizi bir süre üzüntülerden kurtarır veya sorunlarımızın çözümünde bize yeni bir anlayış kazandırır. Yahut gerek duyduğumuz huzur ve dinlenmeyi sağlar bize. kitap, kullanmasını bilenler için, sürekli bir bilgi, rahatlık ve zevk kaynağıdır. Bu, hem çocuklar için hem de yetişkinler için doğrudur. Ancak bu, özellikle çocuklar için daha doğrudur. “Bazı temel gereksinimler birçok kimse için ve her zaman ortak gereksinimlerdir. Başlangıçta çocuğun gereksinimleri dar bir sınır içindedir ve tamamiyle kişiseldir; ama çocuk geliştikçe bu gereksinimlerin alanı genişler ve genellikle toplumsal bir nitelik kazanır. Gereksinimleri karşılamaya çalışan çocuk, durmadan, kişisel mutluluk ile toplumsal onay arasında nazik ve dikkatli dengeyi sürdürmenin yollarını arar ki bu kolay bir iş değildir. Kitaplar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çocuğa bu konuda yardım eder. “ Çocuğun kitapla tanışmasında, kitabı sevmesinde, kitapla birlikteliğinin uzun sürmesinde aile, öğretmen, okul ve kurumlara bazı görevler düşmektedir. Çocuğun kitap okunması isteniyorsa, aile içinde çocuk kitapla tanıştırılmalı, kitap okumaya özendirilmelidir. Kitap okumayan bir ailenin çocuğu da büyük bir olasılıkla kitap okumayacaktır. Aile çocuğu çevredeki kütüphanelere götürmeli, çocuğun yaşına uygun kitap almalı, ders kitapları dışındaki kitapları okuması için de desteklemelidir. Öğretmen kitap okumalı, öğrencinin düzeyine uygun kitaplar önermeli, öğrenciyi kitap okumaya özendirmelidir. Bu görev sadece sınıf öğretmenlerinin veya edebiyat öğretmenlerinin sorumluluğunda değildir. Diğer branş öğretmenleri de bu konuda öğrencilere örnek olacak davranışlarda bulunmalıdırlar. Okul yönetimi, kurum ve kuruluşlar öğrencinin kitaba ulaşmasını kolaylaştıracak yeni ortamlar yaratmalı, bu ortamları çeşitli kitaplarla zenginleştirmeli, öğrencinin ilgisini çekecek bir düzen oluşturulması için maddi olanakları sağlamalı, kitap sergileri açmalı, özellikle kurum ve kuruluşlar nitelikli çocuk yayınlarının oluşturulması için bu alandaki çalışmaları örgütlemeli ve desteklemelidirler.

  • Tekerleme

    Uyaklarla elde edilen ses ve söz oyunlarıyla ve çeşitli çağrışımlarla birbirine bağlanmış, çoğunlukla, iç ahenk olarak şiir, şekil olarak düzyazı görünümlü, birbirini tutmaz gerçekdışı düşüncelerin sıralanmasıyla meydana getirilmiş sözlü bir halk edebiyatı ürünüdür. Konu:  Tekerlemenin belirli bir ana konusu yoktur. Birbirine aykırı düşünceleri, gerçekdışı, olmayacak durumları biraraya getirip mantık dışı bir takım sonuçlara vararak şaşırtıcı bir etki yaratır. Böyle olunca da dinleyenleri şaşırtmak, eğlendirmek, keyiflendirmek için başvurulan ahenkli bir söz kurgusu olarak karşımıza çıkar. Bu özellikleriyle tekerlemenin, ilgiyi sıcak tutup anlatılacak olan anlatıya veya yapılacak olan eyleme dinleyicileri, katılımcıları hazırlamak gibi bir işlevi de vardır. Masal tekerlemelerinin bunun yanı sıra bir başka işlevi de masalın gerçekdışı, hayal ürünü olduğunu anımsatmasıdır. Türleri: 1. Masal tekerlemeleri 2. Oyun tekerlemeleri 3. Tören tekerlemeleri 4. Bağımsız (yalnızca söz oyunu değeri taşıyan) tekerlemeler Şimdi, bu türlerden en çok bilineni olan “masal tekerlemesi” üstünde duralım. Masal tekerlemesi:  Masalın başında, ortasında uygun yerlerde ve sonunda söylenen, yerine göre uzunca ya da çok kısa (kimi kez birkaç kelimelik) kalıplaşmış bir takım sözlere verilen addır. Masalların çoğunlukla başında ve sonunda, bazen de ortasında yer alan bu tekerlemeler, anlatıma ayrı bir renk vermek ve dinleyenlerin ilgisini çekmek için, anlatıcının en büyük yardımcısıdır. Bunlar bazen uzun (özellikle baştakiler), bazen de çok kısa söz kalıplarıdır. Masalcı, asıl masala başlamadan önce bir takım karışık, şaşırtıcı, akıldışı olayları sanki, kendisi yaşamış gibi anlatır ve bir dengine getirip asıl masalın konusuna geçiverir. Tekerlemeler temelde şu üç özellik üstüne kurulurlar: a. Söz yinelemeleri b. Uyaklar c. Olağanüstülükler Örnek 1: “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde. Enteşeden menteşeden, bir karpuzcu çıktı şu köşeden. Karpuzcudan karpuz aldım, baktım baktım bakakaldım. Sonra aldım bıçağı elime, karpuzun içine daldım. Başladım oymaya, ha oyuyorum, ha oyuyorum, ha oydum, ha oyuyorum, bir türlü sonunu bulamıyorum. En sonunda bir küçük delik yaptım o delikten içeri daldım. Aman efendim neler görüyorum neler…Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıylazümrüdüanka dedikleri durup durmuyor mu tam karşımda? Kafdağı’nın üzerinden süzülerek bana doğru geliyor, geliyor ha geliyor derken, tam yanıma inecekken, bir de baktım uzaklaştı, yeniden uçuşa vardı. O uçarken ben koşarken, ben koşarken o uçarken vara vara bir dağa vardık… Bir ulu dağ ki, aman efendim ne dağ, ne dağ… Dağ üstünde bir bağ, bağ dibinde bir dağ, daha nice tepe nice dağ. Derken derken bir de baktım ki bir değirmen, değirmende var üç merdiven. Merdivenlerden bir tanesi taş, bir tanesi toprak, bir tanesi tahta. Taş merdivenlerden çıktım, tahta merdivenlerden indim, toprak merdivenlere basa basa değirmene girdim. Girdim ki ne göreyim… Değirmencinin biri değirmen dönderiyor, karısı da oturmuş yün eğiriyor. İkisinin arasında var bir kara kedi, aman ne kedi, ne kedi… O kedideki gözler, o kedideki kaşlar, o kedideki burun, o kedideki tüyler ve o tüylerdeki pırıltı. Öyle bir pırıltı ki, burdan bakan ötelerdeki öteyi, Çini maçini görüyor. Kara kedinin boynunda da bir kocaman ben var. Aman efendim o nasıl bir ben ki ne ben… O bene baktıktan sonra, artık ne değirmenciyi gördüm, ne karısını gördüm, ne ona baktım ne buna, çıktım çardağa, taş attım çaylağa, sonra da aldım benli kediyi, düştüm yollara. Yollarda tozu dumana kattım, kedinin de ensesine bir toka attım, başladı miyavlamaya, öyle bir miyavladı öyle bir miyavladı ki, cümle alemi başına topladı. Kadın erkek, çoluk çocuk her biri başıma bir taş attı, tümü bir ağızdan bağrıştı, korkudan şaşırdım, Kafdağı’ndan aşırdım. Göründü dağlar, üzümlü bağlar. O bağlara varalım, dağa taşa konalım, hemen şimdi şuracıkta duyulmadık, işitilmedik güzelce bir masal kuralım…. “ Örnek 2:  “Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, o zaman idi kibitten binek, pireden yedek, çavdardan kalkan, çöpten kargı olurmuş. Bu hal ile düştüm yola, vara vara vardım bir Çamlıbel’e. Çamlıbel’de çamur dizde, yetmiş karga beni görünce hep bir ağızdan, gelen ağamız giden ağamız demezler mi? Armudu taşlayalım, dibinde kışlayalım, uzun sözden birisi, ala tavşan derisi, müsaade ederseniz masala başlayalım.” “ Bir varmış bir yokmuş” veya “evvel zaman içinde kalbur saman içinde” diye başlayan bu tekerlemeler, masal olaylarının geçtikleri zamanın bir “bilinmeyen zaman” olduğunu ve çok eskilere dayandığını anlatması bakımından işlevseldir. Ayrıca, yine baştan söylenen bu tür tekerlemeler masalın gerçek olmadığını, eğlendirmek, ders vermek amacıyla uydurulduğu konusunda dinleyenleri uyarmak işlevini de amaçlar. Sonunda söylenenlerin işlevi ise, her şeyin olumlu, masal kahramanlarının gönlünce sonuçlanıp mutlu sona varıldığını belirtmek ve dinleyenlere de iyimserlik, umut aşılayıp “iyilerin iyilik, kötülerin kötülük bulacağı” iletisini vermektir. Bu nedenle de çoğu zaman, özetleyici tek bir cümleden oluşur. “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” gibi. Bazen de anlatıcı, masalın sonunda anlatan, dinleyen ve söyleyen arasında paylaşılmak üzere gökten üç elma düştüğünü varsayar. Ayrıca kendisinin de orada bulunarak, bu olaylara tanık olduğunu belirtir. Örneğin: “Bu masalı anlatan da düğünde oynaya oynaya, bugüne kadar gelmiş”. Bu üç elmanın hepsini bir söz oyunuyla kendisine ayıran anlatıcılar da vardır. Örneğin: “Kırk gün kırk gece düğün ettiler. Geçen gün ben de uğradım. Bana da üç elma verdiler. Birini bana, birini Bölükbaşı’nın Yılmaz’a (Bu masalı anlatanın kendi adıdır), birini masalı söyleyene”. Bazı masallarda ise istenen bu üç elma, “28-Küçük kardeş” masalının sonuç tekerlemesinde olduğu gibi yerini “kuru üzüm”e bırakır. “Masalımız gitti şambayata, bir tabak kuru üzüm gele bu cemaata”. Zaman zaman masalın ortasında yer alan ve kahramanların “Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi” geçtiklerini veya “Az gidip uz gidip dere tepe düz gittik”lerini belirten tekerlemeler ise masal olaylarının geçtiği o uzun zamanları kısaltmak içindir. Örneğin: “Az gidip uz giden, dere tepe düz giden oğlan, sonunda bilmediği bir ülkeye varmış”. Bazı masalların sonu da “Onlara kömür, bize uzun ömür” diye biter. Anlatıcının araya girip “ölenle ölünmez” gibi, kendi görüşlerini söyleyerek dinleyenleri yönlendirdiği de olur.

  • Bilmece

    Ç eşitli doğa olaylarını, yaşama ait soyut ve somut hemen hemen her olguyu, çeşitli çağrışımlarla tanımlayan ve çoğu zaman da yanıtlarını bu çağrışımlarda gizleyen, kalıplaşmış sözlerden oluşan, ortak (anonim) bir sözlü halk edebiyatı ürünüdür. Bu söz kalıpları genellikle, sonları uyaklı sözcüklerden oluşan dizeler halinde söylenir. Düz bir söyleyiş biçiminde, tek bir cümleden oluşanları da vardır. Örnek 1: “Binbir minare / Dibi kenare / Yüzbin çiçekbir lale” (Yıldız ve ay) Örnek 2: “Çam ağacını oyarlar / İçine nağme koyarlar / Ağlama tintonum ağlama / Şimdi kulağını burarlar” (Saz) Örnek 3: “Köprüden gölgesiz geçer” (Ses) Görüldüğü gibi, birinci ve ikinci örnekteki bilmeceler a-a-b-a uyak düzeninde söylenmiş ve dört dizeden oluşmuştur; üçüncü örnekteki bilmece ise, tek bir cümleden oluşmuş düz bir söyleyiş biçimindedir. Bir bilmece çoğunlukla bir yanıt içerdiği gibi, kimi zaman da birden çok yanıtı bir arada içerir. Örnek 4: “Gökten bir karpuz indirmişler / On iki dilime bölmüşler / On birini yemişler / Birine haram demişler” (Yıl, 12 ay, 11 ay, ramazan ayı) Görüldüğü gibi, bu bilmecedeki her dizenin ayrı bir yanıtı vardır. Somut kavramları, olguları içeren bilmecelerin yanı sıra, soyut kavramları, olguları içeren bilmeceler de vardır ve elbette, bunların yanıtlarını bulmak daha zordur. Örnek 5: “Şıpıl şıpıl sudan geçtim / Şıpırtısını duymadım / Yeşil çimen üstünde kumaş biçtim / Kırpıntısını bulmadım” (rüya) Türleri: Bilmeceleri içerdikleri konulara göre şöyle sınıflandırabiliriz: 1. Somut Konulu Bilmeceler a. Doğa olaylarını konu alan bilmeceler Örnek: “Dağdan gelir taştan gelir / Bir azılı kaplan gelir” (Sel) b. Hayvanları konu alan bilmeceler Örnek: “Arşın ayaklı, burma bıyıklı” (tavşan) c. İnsanları konu alan bilmeceler Örnek: “Sırtında geçer maşası / Onun hiç olmaz paşası” (Çingene) d. Nesneleri konu alan bilmeceler Örnek: “Altı demir üstü demir / İçinde bir zalim emir” (Tüfek) 2. Soyut Konulu Bilmeceler a. Metafizik kavramları konu alan bilmeceler Örnek 1: Her şeyi görür, benzerini görmez” (Allah) Örnek 2: “Kaş ile gözden yakın / Söylenen sözden yakın”  (Ecel) b. İnsana ve yaşama değgin soyut kavramları konu alan bilmeceler Örnek 1: “Buradan attım iğneyi / Dolaştı geldi dünyayı” (Gönül) Örnek 2: “Et et içinde / Et fit içinde / Dünya dümeni onun içinde” (Akıl) Örnek 3: “Gitti gelmez / Geldi gitmez” (gençlik-ihtiyarlık) Bilmeceler yalnızca hoşça vakit geçirmek için yaratılmış, bir eğlence aracı olan halk yaratıları değildir. Onlar aynı zamanda insanların bilgilerini, görgülerini, düş güçlerini, çağrışımlardan yola çıkarak bir sonuca, bir senteze varma yetilerini de sınayan ürünlerdir. Gerçek yaşamda, halk arasında, sorulan bilmeceleri bilemeyen tarafa, gücü oranında, gerçekleştirebileceği bir ceza verilir. Masallarda ise bilmecelerin işlevi çoğu zaman, yaşamsal bir önem taşır. Çünkü masallarda, örneğin padişah, sorduğu bilmeceyi bilemeyen masal kahramanının “kellesini uçurduğu” gibi, bilene de kızını verebilir ya da bir ülke veya bir hazine bağışlayabilir. Bilmeceler bazı topluluklarda, bireyin o topluluğa kabul edilebilmesi için bir “sınav”, bir bilgi, görgü ve zeka ölçme aracıdır. Kimi topluluklarda ise bilmecelerin, “iş verimi”ni arttırıcı bir işlevi vardır. Topluca çalışan insanlar, iş sırasında birbirlerine karşılıklı bilmeceler sorarak işi daha keyifli bir hale getirip yorgunluklarını unuturlar ve daha hızlı bir tempoyla çalışırlar (Çalışırken hep bir ağızdan türkü söylemek gibi). Sonuç olarak; bilmeceler de genellikle öteki halk edebiyatı ürünleri gibi ortak (anonim) dir, yani söyleyeni birey olarak belli değildir. Bilmeceler de yine öteki türler gibi yıllar, yüzyıllar boyu kuşaktan kuşağa, dilden dile aktarıla aktarıla günümüze kadar gelen ve geleceğe doğru da akıp giden bir gelenek-görenek, bilgi-birikim ırmağıdır.

  • Alkış (Hayırdua) – Kargış (Beddua)

    Bir toplumun maddi-manevi kültürünü, değer yargılarını, inançlarını yansıtan, kısa ve derin anlamlı kalıplaşmış sözlerdir. Bu söz kalıpları genellikle özgün (orijinal), etkileyici ve duygu yüklüdür. Çünkü bir sevinci, bir teşekkürü (alkışta) veya bir acıyı, bir öfkeyi, bir nefreti (kargışta) dile getirmek için söylenirler. Günlük konuşma dilimizde yer alan yalın ve etkili alkışlar, hem söyleyeni hem de söyleneni mutlu ederek bu ikili arasında (veya birey-topluluk arasında) olumlu bir iletişim sağlar. Örnek: “Allah utandırmasın”, “Allah nâmerde muhtaç etmesin”, “Allah analı-babalı büyütsün” gibi, kalıplaşmış alkışlardaki gönül alıcı içtenlik ve yoğunluk, uzun uzun söylenecek sözlerden çok daha etkilidir. Yeni doğan bir bebek için “analı babalı” büyümekten daha önemli ne olabilir ki… Bu hayırdua aynı zamanda, insan ruh sağlığı için temel bir “psikolojik gereksinim” olan karşılıksız, içten sevginin birincil derecede önemli olduğunu vurgulayan önemli bir söz kalıbıdır. Öyle, “laf olsun” diye söylenmemiştir. Yılların deneyimleri ve görüp geçirmişlikleri sonucu ortaya çıkmış bir “sonuç bildirgesi”dir. Evliliğin ömür boyu sürmesi gereken bir birliktelik olduğunu, dolayısıyla da önemli ve ciddi bir olgu olduğunu, yeni evliler için söylenen şu hayırduadan daha derin ve yalın hangi söz kalıbı anlatabilir ki… “Allah bir yastıkta kocatsın”. Bir iç yangınını, bir acıyı, öfkeyi, nefreti, yansıtan kargışlar da en az alkışlar kadar özgün ve belki de onlardan çok daha etkileyicidir. Çünkü çoğu zaman acımasız, kıyıcı, yok edici anlamlarla yüklenen söz kalıplarından oluşurlar. Örneğin; çocuk sahibi olmanın, çocuk doğurmanın yaşamsal önem taşıdığı, çocuk olmadığı zaman ailelerin yıkılabildiği veya “kuma” gerçeğinin yaşandığı bir toplumun kadınına, şundan daha ağır, daha yıkıcı bir kargış, bir ilenç bir beddua edilebilir mi?… “Beşik dibinde oturmayasın”, “Karnında görüp de kucağında görmeyesin”, “Beşikte gör de eşikte görme”. Türleri: 1. Asıl Alkış ve Kargışlar Kısa, kalıp sözlerden oluşan ve konuşmayı renklendiren, güçlendiren bu türler çok tanınır ve kullanılırlar. Alkışa örnek: “Allah muradını versin”, “Tuttuğun altın olsun”. Kargışa örnek: “Gidişin olsun da gelişin olmasın”, “Allah belanı versin”. 2. Alkış-Kargış Değerinde Deyimler Bu türde daha özenilmiş bir söyleyiş biçimi, daha derin bir imge, düşünce ve çağrışım zenginliği görülür. Bu alkış ve kargışlar çok daha özel durumlarda kullanılırlar ve derin anlamlar içerirler. Örneğin sağlık sorunlarının çok güç çözüldüğü (zaman zaman da çözülemediği), insanların ihtiyarlık dönemlerinde ekonomik güvencelerinin bulunmadığı toplumlarda, bir insana edilebilecek en güzel hayırdualardan birisi şu olmalı sanırım: “Allah dipte yatırıp kapıya bakıtmasın” (Yatalak hasta olup kapıdan girecek bir ziyaretçiyi, bir yardımcıyı bekletmesin). Ses taklidi bir sözcükten yararlanılarak uyaklı bir şekilde, malını çalan bir hırsız için söylenen şu beddua da ahengi, etkisi, imgelem gücü bakımından ilgiye değer “Haram olsun hart olsun, kara ciğerine dert olsun” . Alkışların daha gelişmişleri, insanların Tanrıdan bir şeyler istemek için bir yakarış aracı olarak yarattıkları “dinsel yakarış duaları”nı oluşturur. Bu dualar, Tanrıdan istenen dileğin türüne göre değişmekle birlikte, genellikle daha kapsamlı ve acındırıcı yakarışlardır. Örnek 1: Ya Rabbi… Kabrimi dar eyleme, işimi zor eyleme, kabirde beni şaşırtma, zebanileri başıma üşürtme”. Örnek 2: “Malımız, canımız sana emanet, sen geri yolla Allahım sağ selamet” (Yola giden bir yakının ardından edilen dua). Alkışların, sözlü Türk halk edebiyatında önemli bir yeri olduğunu eski destanlarda ve hikayelerde de görüyoruz. Örneğin, Dede Korkut Hikayeleri’nin sonu hep “Dedem Korkut”un gelip bir hayırdua etmesiyle biter. Örnek: “Dedem Korkut gelip soylamış, görelim hanım ne soylamış: Ak bürçekli anan yeri Bihişt olsun. Ak sakallı baban yeri uçmak olsun. Hak yandıran çırağın yana dursun. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç eylemesin Hanım hey…”. Sonuç olarak, konularını tüm yaşamdan alan ve yüzyılların bilgi birikimiyle oluşup gelenek görenekleri geçmişten geleceğe taşıyan söz kalıplarından oluşan alkış ve kargışların, bu oluşumları ve işlevleri nedeniyle, halk edebiyatı ürünleri içinde önemli bir yeri vardır. Ayrıca, bir “dışavurum” yolu olarak kullanıldıkları için, önemli bir “psikoterapi” aracı oldukları da gözardı edilmemelidir.

  • Birleşik Sözcüklerin Yazımı

    Türkçede birleşik sözcüklerin kimi bitişik olarak yazılır, kimisi de ayrı. Bu nedenle birleşik sözcükleri yazım bakımından ikiye ayırarak, hangilerinin bitişik, hangilerinin ayrı olduğunu göstererek inceleyeceğiz. Yeni bir kavramı karşılamak üzere iki ya da daha çok sözcükten kurulmuş ögelere birleşik sözcük denir. Türkçenin söz varlığında önemli bir yer tutan birleşik sözcükler, aralarına herhangi bir ek ya da sözcük giremeyecek, yerleri değiştirilemeyecek kadar kalıplaşmışlardır. Satır sonuna sığmayan birleşik sözcük, tek bir sözcük gibi hecelerine ayrılarak yazılır:                                           ……………………………………………………………………………………………….. Emi- nönü .  BİTİŞİK YAZILAN BİRLEŞİK SÖZCÜKLER (BİTİŞİK SÖZCÜKLER) Yazılışları bitişik olan birleşik sözcüklere  bitişik sözcük  denir. Birleşik sözcükler, aşağıda gösterilen durumlarda bitişik sözcük olur ve bitişik olarak yazılır:  A. Ses türemesi: Arapçadan dilimize girmiş olan a f, zan, his, ret, zem gibi sözcükler etmek, eylemek, olmak yardımcı eylemleriyle birlikte kullanıldıklarında, sözcüklerin asıllarında olan bir ses türer. Bu durumdaki birleşik sözcükler bitişik yazılır: B. Ses düşmesi: Arapçadan dilimize girmiş devir, emir, hüküm, kahır, kayıp, keşif, nakil, sabır, zehir gibi sözcükler yardımcı eylemlerle birleşirken, asıllarına uygun olarak ikinci hecedeki ses düşer: Bu ses değişiminin etkisiyle de bu sözcükler bitişik yazılır: Ad durumundaki sözcükleri tek başına kullanılmayan kimi birleşik sözcükler de bitişik yazılır: bahşetmek, bahşolunmak, hamletmek, serdetmek… Ses düşmesine uğrayan iki addan oluşmuş birleşik sözcükler bitişik yazılır: C. Vurgunun son heceye kaydığı birleşik sözcükler bitişik yazılır: açıkgöz, babayiğit, boşboğaz, büyükbaş, camgöz, günaydın, paragöz, tıknefes … Vurgusu son hecede olan ikilemeler de bitişik yazılır: cızbız, çıtçıt, hımhım, hoşbeş, yüzgöz (olmak) … Vurgunun ikinci hecede olduğu eş anlamlı ikilemeler ayrı yazılırken (hemen hemen, çabuk çabuk), vurgusu ilk heceye kayan ikilemeler bitişik yazılır: darmadağınık, karmakarışık… D. Anlam değişmesi: Sözcüklerden biri ya da ikisi birleşme sırasında anlam kaymasına uğramış olan birleşik sözcükler bitişik yazılır: aslanağzı (bitki), horozibiği (bitki), gelinparmağı (üzüm), koyungöbeği (mantar), hanımeli (çiçek), balıksırtı (desen), bülbülyuvası (tatlı), kedidili (bisküvi), ayşekadın (fasulye), kargaburun (alet), karafatma (böcek), fildişi (renk), Büyükayı (bir yıldız kümesi), Güneybalığı (yıldız)… Birleşik sözcüğün yanına gelen renk, böcek gibi sözcükler ayrı yazılır: ayşekadın fasulyesi, fildişi rengi, Güneybalığı yıldızı…  E. Renk adlarıyla kurulan, bitki ve hayvan türlerini gösteren birleşik sözcükler bitişik yazılır: aksöğüt, akkuş, karadut, karasinek, alacakarga, alabalık, bozayı … F. Kurallı birleşik eylemlerde -a, -e, -ı, -i, -u, -ü sesleriyle kurulanlar bitişik yazılır: G.     Kimi zaman da ekler yardımıyla birleşik sözcük oluşturulur: Ortaçlarla kurulan birleşik sözcükler: -an/-en, -r/-ar/-er, -maz/-mez ortaç (sıfat- fiil) ekleriyle kurulup kalıplaşmış birleşik sözcükler bitişik yazılır: ağaçkakan, ahmakıslatan, cankurtaran, çöpçatan, alkolölçer, bilgisayar, değerbilmez, varyemez… Belirli geçmiş zaman ekiyle kurulan birleşik sözcükler: -dı/-di (-du/-dü, -tı/-ti,-tu/-tü) ekiyle kurulan birleşik sözcükler bitişik yazılır: çıtkırıldım, dedikodu, gecekondu, imambayıldı, şıpsevdi… Geniş zaman ekiyle kurulan birleşik sözcükler: -r/-ar/-er ekiyle kurulan birleşik sözcükler bitişik yazılır: biçerdöver, konargöçer, okuryazar, uyurgezer, yanardöner. .. Bu yapıdaki çakaralmaz sözcüğü de bitişik yazılır. İki ya da daha çok sözcüğün birleşmesinden oluşmuş kişi adları, soyadlar, lâkaplar bitişik yazılır: Aydoğan, Birol, Güntekin, Boynueğri Mehmet Paşa, Yirmisekiz Çelebi Mehmet… İki ya da daha çok sözcükten oluşmuş yer adları bitişik yazılır: Bahçesaray, Eskişehir, Galatasaray, Kumkapı, Şebinkarahisar… Kişi adları ve unvanlarından oluşmuş şehir, kent, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl, ırmak ve kurum adları da bitişik yazılır: Bayrampaşa, Kemalpaşa, Sultanahmet… Yön adları: Ara yönleri belirten sözcükler bitişik yazılır: güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu… Ağa, bey, efendi, baş, hanım, nine, oğul gibi sözcüklerle kurulmuş birleşik sözcükler bitişik yazılır: ağabey, ağababa, başbakan, başhekim, aşçıbaşı, onbaşı, beyefendi, efendibaba, hanımanne, hanımefendi, kadınnine, hanımnine, paşababa, dayıoğlu, eloğlu, çapanoğlu, hinoğluhin… Hane, name, perver, perest, zade sözcükleri ile kurulan birleşik sözcükler bitişik yazılır: çayhane, kahvehane, yatakhane, beyanname, Oğuzname, misafirperver, vatan- perver, hayalperest, amcazade, Resülzade… Kimi sözcükler ise bir kurala bağlı olmaksızın, eskiden beri bitişik yazılır. Böylece geleneksel olarak yaygınlaşmış birleşik sözcükler oluşmuştur: anneanne, büyükbaba, bugün, delikanlı, denizaşırı, gözyaşı, günaşırı, ilkokul, ilköğrenim, ilköğretim, kabataslak, kahverengi, ortaokul, sütanne, yeryüzü, yılbaşı, zeytinyağı… Belirsizlik bildiren sıfat ve adılları da bitişik sözcük olarak gelenekselleşmiştir: biraz, birazı, birkaç, birkaçı, birçok, birçoğu, birtakım, hiçbir, hiçbiri, herhangi…  Pekiştirme sıfatları bitişik yazılır: apak, apaçık, büsbütün, bembeyaz, çepçevre, çır- çıplak, çırılçıplak, dümdüz, güpegündüz, sapsağlam, sapasağlam, sırsıklam, sipsivri… Arapça kurala göre kurulmuş tamlama ve öteki kalıplaşmış sözler bitişik yazılır: aliyyülâlâ, darülâceze, fevkalâde, velhâsıl, velhâsılıkelâm… Farsça kurala göre kurulmuş tamlama ve öteki kalıplaşmış sözler bitişik yazılır: dârıdünya, ehlibeyt, ehvenişer, erkânıharp, gayrıciddî, hüsnühat, hüsnükabul, hüsnü- kuruntu, suiistimal, hercümerç, meddücezir, tarumar, âlicenap, özbeöz, pürhiddet… AYRI YAZILAN BİRLEŞİK SÖZCÜKLER A. Etmek, olmak, kılmak yardımcı eylemleriyle kurulmuş birleşik eylemler, birleşme sırasında bir ses türemesi ya da ses düşmesine uğramazsa ayrı yazılır: alt etmek, arz etmek, doğru olmak, deli olmak, el etmek, güzel olmak, muhtaç olmak, namaz kılmak, rezil olmak, terk etmek, tertip etmek, okumuş olmak, oyun etmek, söz etmek, var olmak… B. Birleşme sırasında hiçbir anlam değişikliğine uğramayan birleşik sözcükler ayrı yazılır: banyo sabunu, açık yeşil, koyu kahverengi, boncuk mavisi, limon sarısı, duvar saati, döner sermaye, dönme dolap, fırın kebabı, meyve sineği, meyve suyu, sebze çorbası, yatak odası… C. İkilemeler çoğunlukla ayrı yazılır: ağır ağır, allak bullak, çoluk çocuk, kapı mapı,ev mev, yer yer, yer yurt… Birleşik Sözcüklerin Yazımı

  • Aralık Ayı Edebiyat Ajandası

    1 ARALIK 1884: Yahya Kemal (Beyatlı) doğdu.1895: Friedrich Engels öldü.1942: Rüştü Onur öldü.1971: Gazeteci Hüseyin Avni Şanda (d. 1902) öldü. Kemal Ahmet’in romanı Sokakta Harp Var’ı yayımlamıştı. 2 ARALIK 1888: “Vatan Şairi” Namık Kemal öldü. Yıllar sonra, Kurtuluş Savaşı’nda cepheye giden bir subay, şairin Bolayır’daki mezarının taşına “Namık Kemal, senin vatanını kurtarmaya gidiyorum” diye yazacaktı. 1943: Güven Turan doğdu. 1994: Orhan Şaik Gökyay öldü. 3 ARALIK 1894: Robert Louis Stevenson öldü. 1932: Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) ilk başkanı, dilci Samih Rifat öldü. Oktay Rifat’ın babasıydı (mimar, fotoğrafçı ve yazar Samih Rifat’ın da dedesi). 4 ARALIK 1795: Thomas Carlyle doğdu. 1875: Rainer Maria Rilke, Prag’da doğdu. 1945: Sabiha ve Zekeriya Sertel’in sahibi olduğu Tan gazetesi ve matbaası basıldı: “…sokaklarda sürünen kâğıt bobinleri…” (Oktay Akbal) 1967: Fazıl Ahmet Aykaç öldü. 5 ARALIK 1870: Baba Alexandre Dumas öldü. 6 ARALIK 1883: Halil Cibran, Lübnan’ın Beşiri şehrinde doğdu. 1933: ABD’de Yargıç John M. Woolsey, Ulysses’in müstehcen olmadığına karar verdi ve kitap üzerindeki basım yasağını kaldırdı. 1972: Orhan Veli’nin kardeşi, gazeteci ve mizah öyküleri yazarı Adnan Veli Kanık (Mapusane Çeşmesi) öldü. 7 ARALIK 1874: Hüseyin Cahit Yalçın doğdu. 1956: Reşat Nuri Güntekin Londra’da öldü. 1979: Cavit Orhan Tütengil bir suikast sonucu öldürüldü. 1993: Abidin Dino öldü. 8 ARALIK 65 (İÖ): Horatius doğdu. 1859: İngiliz şair Thomas De Quincey (Bir İngiliz Afyonkeşin İtirafları) öldü. 9 ARALIK 1608: İngiliz şair John Milton doğdu. 1916: Adnan Veli Kanık doğdu. 1997: Halkbilimci Aydın Oy öldü. 10 ARALIK 1901: İlk Nobel ödülleri verildi. “Edebiyat Nobel”i -Tevfik Fikret’in sevdiği, şiirlerini çevirdiği, şimdi unutulmuş- Fransız şair Sully Prudhomme’a verildi. 11 ARALIK 1856: Günlerden Perşembe’ydi. Moby Dick yazarı Herman Melville’in gemisi “İstanbul’a üç mil uzaklıkta, belki de daha yakın”, Marmara Denizi’nde demir attı. Fakat Melville, ancak ertesi gün öğleye doğru, yoğun sis kalktıktan sonra, İstanbul’u görebildi. İlk kez geldiği bu şehirde Beyoğlu’ndaki Hotel du Globe’da kaldı. 18 Aralık Perşembe günü Acadia vapuruna binerek İskenderiye’ye doğru yola çıktı; vapur İzmir’e de uğrayacaktı. 1953: Sedat Simavi öldü. Hürriyet gazetesinin kurucusu ve ilk konulu Türk filminin (Pençe) yönetmeniydi. 1975: Nihal Atsız öldü. 12 ARALIK 1821: Gustave Flaubert doğdu. 1916: Cemil Meriç, Antakya’da doğdu. 1935: Kitap kitabının yazarı Necip Asım Yazıksız öldü. 1945: Selim Nüzhet Gerçek öldü. 13 ARALIK 1784: Samuel Johnson öldü. 1797: Heinrich Heine doğdu. 1974: Yakup Kadri Karaosmanoğlu öldü. 1977: Oğuz Atay öldü. 1979: Behçet Necatigil öldü. 14 ARALIK 1971: Gazeteci Nusret Safâ Coşkun öldü. 1976: Gyula Németh öldü. 1977: Oğuz Atay öldü. 15 ARALIK 1815: Emma, Jane Austen’in 40. doğum gününden bir gün önce yayımlandı. 16 ARALIK 1775: Jane Austen doğdu. 1902: İspanyol şair Rafael Alberti, kendi sözleriyle “Cádiz Koyundaki limanlardan biri olan, Guadalete’nin, ya da Unutulmuşluğun NehriÕnin ağzında bulunan Puerto de Santa Maria” kentinde doğdu. 1956: Ercüment Ekrem Talû öldü. 17 ARALIK 1273: Mevlana Celaleddin-i Rumi Konya’da öldü. 18 ARALIK 1967: İsmail Hikmet Ertaylan öldü. 19 ARALIK 1848: Emily Brontë öldü. 1972: Ahmet Emin Yalman öldü. 1988: Niyazi Berkes öldü. 20 ARALIK 1915: Aziz Nesin doğdu. 1957: Kâtip Çelebi”nin 300. ölüm yılı dolayısıyla İstanbul’da bir tören yapıldı ve bir armağan kitap yayımlandı. 1992: Amerikalı şair Denise Levertov, Seattle’daki evinde öldü. Kuşağının en etkili şairleri arasında yer alan Levertov, 74 yaşındaydı. 21 ARALIK 1804: Benjamin Disraeli doğdu. 1840: Namık Kemal doğdu. 1940: Scott Fitzgerald (Muhteşem Gatsby) öldü. 1943: Esat Mahmut Karakurt öldü. 22 ARALIK 1880: George Eliot doğdu. 1981: Hikmet Dizdaroğlu öldü. 23 ARALIK 1931: “Eylül muharriri” Mehmet Rauf öldü. Bir aşk macerasını konu edinen bu psikolojik romandan, benzeri duygusal roman, öykü ve düzyazı şiirlerden kalan zamanda, devrinin porno romanı Bir Zambağın HikâyesiÕni de yazmıştı. 24 ARALIK 1822: Matthew Arnold doğdu. 1867: Tevfik Fikret doğdu. 1961: Tevfik Fikret’in Eyüp mezarlığında bulunan mezarı törenle Aşiyan’a taşındı. 25 ARALIK 1908: Yaşar Nabi Nayır doğdu. 1925: Naim Tirali doğdu. 26 ARALIK 1530: Babur Şah öldü. 1716: Thomas Gray doğdu. 27 ARALIK 1936: İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy, Mısır’dan döndükten kısa bir süre sonra hastalanarak öldü. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” demişti. 1942: Servet-i Fünun (1936’dan sonra Uyanış) dergisinin sahibi ve yayıncısı Ahmet İhsan Tokgöz öldü. 28 ARALIK 1912: “Hâce-i Evvel” Ahmet Mithat Efendi öldü. 1945: Theodore Dreiser öldü.

  • Kasım Ayı Edebiyat Ajandası

    1 KASIM 1787: Goethe Roma’ya, “Dünyanın bu büyük şehrine” ulaştı ve günlüğüne şöyle yazdı: “Babam Roma’ya ait manzaraları sofaya asmıştı. Şimdi aslını görüyorum.” 1871: Şair ve romancı Stephen Crane (Cesaret Madalyası) doğdu. 1928: “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında 1353 Sayılı Kanun” yürürlüğe girdi. 1952: Mavi dergisi çıkmaya başladı. “Mavi” hareketinin merkezi olan dergi, 1954’ten sonra Son Mavi adıyla yayımlanacaktı. 1958: Yahya Kemal Beyatlı öldü. 2 KASIM 1927: ABD doğumlu şair T.S. Eliot, İngiliz uyrukluğuna kabul edildi. 1950: George Bernard Shaw, 94 yaşında, bir düşme sonucu oluşan komplikosayonlar yüzünden öldü. Son sözleri şu oldu: “Siz bir antika olarak beni yaşatmaya çalışıyorsunuz ama benim işim bitti, artık, öleceğim.” Her biri belli bir sesi temsil eden 42 harfli bir İngiliz alfabesi için mücadelesini vasiyetnamesinde de sürdürüyor, bu amaca yönelik araştırmalar için para bırakıyordu. 1959: Ionesco’nun Gergedan’ının dünya prömiyeri Almanya’nın Düsseldorf kentinde yapıldı. 3 KASIM 1500: Benvenuto Cellini doğdu. 1901: Yazar ve devlet adamı (De Gaulle’ün kültür bakanı) Andre Malraux doğdu. 1975: Yönetmen, şair ve yazar Pier Paolo Passolini öldürüldü. 4 KASIM 1838: Stendhal, Parma Manastırı’na başladı – yedi haftada bitirecekti. 1918: İngiliz şair Wilfred Owen, Ateşkes’ten bir hafta önce Fransa’da savaşta öldü. 25 yaşındaydı – şiirindeki gibi genç: “Sığır gibi ölenlerin nedir ölüm çanları? / Topların canavarca öfkesidir sadece.” (S.Ö.) 1968: Gazeteci Refi’ Cevad Ulunay (kısaca Ulunay) öldü. Mevlana’nın yirminci göbekten torunuydu. 1982: “Şeyhülmuharririn” Burhan Felek öldü. 1984: Ümit Yaşar Oğuzcan öldü. 5 KASIM 1930: İsveçli bir gazeteci, Sinclar Lewis’e telefon ederek kendisinin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk Amerikalı olduğunu bildirdi. Lewis bunun bir muziplik olduğunu düşündü ve adamın aksanıyla dalga geçmeye başladı. 6 KASIM 1880: 20. yüzyılın büyük romancılarından Robert Musil (Niteliksiz Adam) doğdu. Thomas Mann, ona “Ölümsüzlüğünden sizinki kadar emin olduğum bir başka Alman yazarı yok” diye yazmıştı. 7 KASIM 1958: Aka Gündüz öldü. 1963: Gazeteci Hakkı Süha Gezgin öldü. 8 KASIM 1674: İngiliz şair John Milton (Yitik Cennet) öldü. 1973: Faruk Nafiz Çamlıbel Samsun vapuruyla yaptığı bir deniz yolculuğunda Fethiye açıklarında öldü. 1979: Şair Nevzat Üstün öldü. 9 KASIM 1818: İvan Turgenyev doğdu. 1918: Guillaume Apollinaire, yakalandığı İspanyol gribinden kurtulamayarak otuz sekiz yaşında öldü. 1990: Kerim Korcan öldü. 10 KASIM / DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI 1891: Rimbaud (1854), Marsilya hastanesinde öldü. Birkaç gün önce sağ bacağı dizinden kesilmişti. 11 KASIM 1312: Mevlana’nın oğlu Sultan Veled öldü. Sadece bir tek Türkçe şiiri bilinen babasının tersine, bütün şiirlerini Türkçe yazmıştı. 1821: Dostoyevski doğdu. 1979: Halkbilimci İhsan Hınçer öldü. 1986: “Sürgünde Türk yazarı” Fahri Erdinç öldü. 12 KASIM 1915: Roland Barthes, Cherbourg’da doğdu. (Bu sırada Cherbourg Şemsiyeleri henüz çekilmemişti ama bunun Barthes’la bir ilgisi yok.) 1943: Öykücü Sadri Ertem öldü. 1996: Şair Nahit Ulvi Akgün öldü. 13 KASIM 1850: Robert Louis Stevenson (Define Adası) doğdu. 14 KASIM 1950: Orhan Veli Kanık öldü. 1971: Sanat tarihçisi Celal Esat Arseven öldü. 15 KASIM 1903: Ercümend Behzad Lâv İstanbul, Şehzadebaşı’nda doğdu. 1980: Halkbilim araştırmacısı Sedat Veyis Örnek öldü. 16 KASIM 1935: Celal Sahir Erozan öldü. 17 KASIM 1717: Jean Le Rond d’Alembert Paris’te doğdu. 1982: Suat Taşer öldü. 18 KASIM 1865: Mark Twain’in ilk kurmacası (“Calaveras County’nin Ünlü Sıçrayan Kurbağası”) Saturday Press’in son sayısında çıktı. (Daktilo kullanan ve editörün çalışabilmesi için yazılarını çift satır aralıklı yazan Mark Twain, Remington marka daktilosu için “Sağa sola mürekkep saçmıyor” diyordu.) 19 KASIM 1911: D.H. Lawrence zatürrie oldu ve öğretmenlikten istifa etti. 1981: Enver Gökçe öldü. 20 KASIM 1752: Thomas Chatterton doğdu. 21 KASIM 1694: Voltaire doğdu. 22 KASIM 1976: Sevgi Soysal öldü. 23 KASIM 1906: Sait Faik doğdu. 24 KASIM 1713: Laurence Sterne (Tristram Sterne, YKY) doğdu. 1870: Diyojen gazetesinin ilk sayısı çıktı. 25 KASIM 1970: Japon yazar Yukio Mişima (d. 1925), “Bereket Denizi” dörtlemesini bitirdikten birkaç saat sonra seppuku (harakiri) yaptı. 26 KASIM 1891: Sexus, Nexus ve Plexus’un yazarı Henry Miller doğdu. 27 KASIM 1819: Mütercim Asım öldü. Bilgin, tarihçi, şair, ama hepsinden önce dilciydi: Arapçadan Kamus’u, Farsçadan Burhan-ı Katı’yı çevirmiş, Tuhfe-i Asım adında Arapça-Türkçe manzum bir sözlük hazırlamıştı. “Mütercim Asım” adıyla tanınması, Kamus ve Burhan çevirilerinde kendi düşüncelerini “Mütercim der ki” diye başlayarak aktardığından olsa gerek. 28 KASIM 1628: John Bunyan (İnanlı’nın Yolculuğu) doğdu. 1757: William Blake doğdu. 1932: Abdullah Cevdet öldü. 1971: Ahmet Emin Yalman’a Devlet Kültür Armağanı verildi. 1995: Aziz Çalışlar öldü. 29 KASIM 1832: Louisa May Alcott doğdu. 1963: Reşit Rahmeti Arat öldü. 30 KASIM 1835: Mark Twain (Samuel Langhorne Clemens) doğdu. 1900: Oscar Wilde, uzun süredir yakınlık duyduğu Katolikliğe girdikten bir gün sonra, geçirdiği bir kulak hastalığının yol açtığı beyin iltihabı sonucu, Paris’te öldü. 1910: Kemal Tahir doğdu.

  • Eylül Ayı Edebiyat Ajandası

    1 EYLÜL 1875: “Tarzan”ın yaratıcısı Edgar Rice Burroughs doğdu. Kahramanından ondan çok başkalarının yararlanmasından şöyle yakınacaktı: “Ben şu … yangına hep söndükten sonra yetişenlerden biriyim.” 1904: Abdullah Cevdet (kendi yazışıyla “Abdullah Djevdet”), İçtihad’ın ilk sayısını çıkardı. Dergi Abdullah Cevdet’in ölümüne (28 Kasım 1932) kadar 358 sayı yayımlanacaktı. 2 EYLÜL 1907: Pertev Naili Boratav doğdu. 3 EYLÜL 1928: Gölge yazar “Hayalet Oğuz” (Oğuz Haluk Alplaçin) doğdu. 1962: e.e. cummings öldü. 4 EYLÜL 1768: Vikont François-René de Chateaubriand doğdu. 1935: Simone de Beauvoir, Shakespeare and Company’ye katıldı ve kitaplarının ABD’de basım haklarını altı yıllığına bu yayınevine verdi. 1990: Turan Dursun öldürüldü. 5 EYLÜL 1870: Sürgünden dönen Victor Hugo, Paris’te coşkuyla karşılandı. Sürgünde yazdığı iki romandan biri Sefiller’di. 1905: Arthur Koestler Budapeşte’de doğdu. 1921: ABD’nin Virginia eyaletinde Richmond Ticaret Odası, “Sinclair Lewis’in romanının sürdüğü lekeyi silmek için” Ana Cadde’nin adının değiştirilmesini istedi. 1957: Jack Kerouac öldü. 1993: Samim Kocagöz öldü. 6 EYLÜL 1869: Bambi’nin yazarı Felix Salten, Macaristan’da doğdu. 1890: Roi de Belges’in kaptanı Kongo Irmağı’nda tropik hummaya tutulunca, geminin yönetimi Joseph Conrad’a verildi: Conrad, Karanlığın Yüreği’ni bu günlerde edindiği deneyimle yazdı. 1982: Azra Erhat öldü. Eski Yunanca adların yazımında, onun Mitoloji Sözlüğü’nde uyguladığı biçimleri kullanıyoruz. 7 EYLÜL 1909: James Joyce, Nora Barnacle’a şöyle yazdı: “Şimdi, sevgili Nora’cığım, sana yazdığım her şeyi tekrar tekrar okumanı istiyorum. Kimi çirkin, ahlaksız ve hayvanca, kimi de saf, kutsal ve ruhsal; hepsi de bizzat benim.” 1911: Apollinaire, Mona Lisa’nın Louvre’dan sansasyonel bir şekilde çalınması olayının elebaşı olduğu kuşkusuyla hapse atıldı. Suçsuzluğu beş gün sonra kanıtlandı. 8 EYLÜL 1474: Çılgın Orlando’nun yazarı Ludovico Ariosto doğdu. 1873: Übü’nün yazarı Alfred Jarry doğdu. 1974: Celâl Sılay öldü. 9 EYLÜL 1828: Tolstoy doğdu. 1869: Abdullah Cevdet doğdu. 1904: James Joyce ve Oliver St. John Gogarty (Ulysses’in Buck Mulligan’ı), Dublin, Sandycove’daki Martello Kulesi’ne taşındılar. Bu kule, daha sonra Ulysses’in ilk bölümüne sahne olacaktı. 1908: Cesare Pavese doğdu. 1942: Tezer Özlü, geceyarısı (Simav’ın) “havuzlu, Arnavut kaldırımı döşeli küçük alanına bakan bir evde … doğdu” (Demir Özlü). Yaşamın Ucuna Yolculuk’ta izini sürdüğü Pavese’nin doğum gününde, onun intiharından yedi yıl önce. 1984: Yılmaz Güney öldü. Boynu Bükük Öldüler adlı romanıyla 1972 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanmıştı. 10 EYLÜL 1886: Şair H.D. (Hilda Doolittle), Pennsylvania’da doğdu. 15’inde Ezra Pound’la aşk yaşayıp okulda başarısız olmasının ardından Avrupa’ya gidecek, Londra’da Bloomsbury grubuna katılacak ve “Imagiste” şairlerin en tanınmışı olacaktı. 11 EYLÜL 1862: Sürpriz finaller ustası öykücü O. Henry (William Sydney Porter) doğdu. 1885: D(avid) H(erbert) Lawrence doğdu. 12 EYLÜL 1846: Elizabeth Barrett (40) ile Robert Browning (34), Londra’da gizlice evlendiler. Wordsworth düşünceliydi: “Eh, umarım birbirlerini anlarlar – başka kimse anlamazdı.” (Öncesi için bkz. Ajanda: 20 Mayıs, kitap-lık, Sayı 41, Mayıs-Haziran 2000) 1977: Amerikalı “Confessional” şair Robert Lowell, New York havaalanından şehre gitmek için bindiği takside kalp krizinden öldü; son kitabını kutlamaya hazırlanıyordu. 13 EYLÜL 1592: Montaigne ünlü Denemeler’inin yeni baskısını hazırlarken öldü. 1871: Gazeteci Şinasi, Babıali yakınlarında hem matbaa hem ev olarak kullandığı bir odada, sözlüğünü tamamlamaya uğraşırken, yakalandığı beyin hastalığından kurtulamayarak öldü. 1970: Refik Ahmet Sevengil öldü. 14 EYLÜL 1321: Dante, İlahi Komedya’nın son bölümü “Cennet”i bitirdikten birkaç saat sonra, sıtmadan öldü. 56 yaşındaydı. 1852: Mohikanların Sonuncusu’nun yazarı James Fenimore Cooper öldü. 15 EYLÜL 1901: Kemalettin Kamu doğdu. 1914: Orhan Kemal doğdu. 1971: Baki Süha Ediboğlu öldü. 16 EYLÜL 1672: Amerikan kolonilerindeki ilk kadın şair Anne Bradstreet, 60 yaşına doğru, Massachusetts’te öldü. 17 EYLÜL 1975: Hayalet Oğuz öldü: “… Zaten hayalet olan gölge yazar Oğuz’un / Herhalde ölümü de kendinden rivayet …” (Can Yücel) 18 EYLÜL 1709: Samuel Johnson doğdu. 1917: Cesur Yeni Dünya’nın yazarı Aldous Huxley, Eton’da bir okula müdür oldu. Öğrencilerinden Eric Arthur Blair, George Orwell adıyla Hayvan Çiftliği’ni yazacaktı. 1919: Halide Edip Büyük Mecmua’nın “sermuharrir”i (yoksa “sermuharrire”si mi?) oldu. 19 EYLÜL 1911: 1983 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi William Golding (Sineklerin Tanrısı) doğdu. 20 EYLÜL 1878: Şikago Mezbahaları’nın yazarı Upton Sinclair doğdu. 21 EYLÜL İÖ 19: Vergilius öldü. Aeneid’in yakılmasını istemiş, ama daha sonra bu isteğini vasiyetnamesinden çıkarmıştı. 1832: Ivanhoe’nun yazarı Sir Walter Scott öldü. 1932: Ahmet Rasim öldü. “Şiir Kıralı” Florinalı Nâzım, onun için “Ey çok sevimli, ince / İstanbul’un çocuğu! / Yaşamaktan bezince / Gökte aldın soluğu” diye başlayan bir ağıt yazdı: “… bu ağıt Türkçe’nin en büyük ustasına yazılan tek ağıttır. Üstelik Florinalı Nâzım bu şiirini hiçbir dergi ve gazetede yayınlatamadığı için, onu tarife üzerinden para ödeyerek bir büyük gazetenin ilan sayfasına koydurmuştur.” (Salâh Birsel) 1959: Ruşen Eşref Ünaydın öldü. 1975: Bedri Rahmi Eyuboğlu öldü. 22 EYLÜL 1890: Çingeneler’in yazarı Osman Cemal Kaygılı doğdu. 1926: James Joyce ve Thomas Wolfe, Waterloo’da savaş alanına düzenlenen bir turda aynı otobüsteydiler ama tanışmıyorlardı – ve tanışmadılar. 1945: “Yedigün Şairleri”nden İhsan Yücel -23 yıllık kısa yaşamında uğradığı haksızlıkların yol açtığı ya da en azından hızlandırdığı- iki ay süren ağır bir hastalık sonucunda öldü. “Yaşamak güzel şey doğrusu, / Yaşayacağım!…” dizeleriyle biten son şiirini hasta yatağında bir kâğıt parçası üzerine yazmış, ölümünden bir hafta önce de 12 yaşındaki kardeşi Tahsin’i alnından öperek ona: “Kendine iyi bak kardeşim, ailemizde bir tek sen kaldın…” demişti. Küçük Tahsin bu öğüdü tuttu: Romancı, öykücü ve bilim adamı -ve sıkı polemikçi- Tahsin Yücel oldu. 23 EYLÜL 1870: Carmen’in yazarı Prosper Mérimée öldü. 1933: Fransız yönetimindeki Antakya’da yayımlanan Yenigün gazetesinde, Antakya Sultanisi’nde okuyan 16 yaşında bir ortaokul öğrencisinin yazısı çıktı: “Geç Kalmış Bir Muhasebe”. Bu yazı, ilerde “Hayatını Türk irfanına adayan münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi” olacak Cemil Meriç’in yayımlanan ilk yazısıydı. 1973: Neruda (Pablo Ricardo Neftali Reyes) öldü. Kendine takmaad olarak, hayran olduğu Çek yazar Jan Neruda’nın soyadını seçmişti. 24 EYLÜL 1896: F(rancis) Scott Fitzgerald doğdu. ABD ulusal marşının yazarı Francis Scott Key akrabasıydı; ilk adı ondan geliyordu. 1969: Manzum mizahi roman ve öyküleriyle tanınan şair Necdet Rüştü Efe öldü. Bir gün denize düşmüş, bir arkadaşı doğaçlama bir şiir söylemişti: “Necdet Rüştü / Denize düştü /Bütün balıklar / Ona gülüştü” 25 EYLÜL 1897: William Faulkner doğdu. 26 EYLÜL / DİL BAYRAMI 1888: T.S. Eliot (1948 Nobel Edebiyat Ödülü) doğdu. 1889: Martin Heidegger doğdu. 1940: Walter Benjamin öldü. 1955: Türk Dil Kurumu, her yıl Dil Bayramı’nda verilmek üzere 3500’er liralık bir Bilim, bir de Sanat ödülü koymuştu. İlk Bilim Ödülü’nü Abdülhak Hâmit Tarhan ile Gündüz Akıncı, Sanat Ödülü’nü de Yeşeren Otlar ile Cahit Külebi kazandı. 27 EYLÜL 1792: İngiliz karikatürist ve illüstratör George Cruikshank, Londra’da doğdu. Renkli gravürleri Dickens’ın Sketches of Boz’u başta olmak üzere pek çok kitabı canlandıracaktı. 28 EYLÜL 1909: Stephen Spender doğdu. 29 EYLÜL 1547: Cervantes doğdu. 1883: Celal Sahir Erozan doğdu. “Kadın şairi” diye tanınırdı; kızı Berin Nadi’nin tanıklığıyla: “Yukarı katta yatağı üzerinde hanım saçıyla yazılmış bir şiiri vardı. ‘Bütün hayatımı onlar verir de ben yaşarım / Kadınlar olmasaydı öksüz kalırdı eş’arım.’ “ 1928: “Yeni Türk Harfleri Marşı” yayımlandı. 30 EYLÜL 1207 (Bazı araştırmacılara göre 1182): Mevlana Celaleddin-i Rumi, Horasan’ın Belh şehrinde (bugün Afganistan’da) doğdu. 1598: Şair Edmund Spenser, Cork şerifliğine atandı. 1868: Louisa May Alcott’un Küçük Kadınlar’ının ilk cildi yayımlandı. 1924: Truman Capote (Streckfus Persons adıyla) doğdu. 1936: Sevgi Soysal doğdu. 1978: Ali Nihat Tarlan öldü.

  • Ağustos Ayı Edebiyat Ajandası

    1 AĞUSTOS 1819: Herman Melville (Moby Dick; Billy Budd) doğdu. 2 AĞUSTOS 1924: “Zenci Devriminin Tom Paine’i” James Baldwin, New York’ta Harlem Hastanesi’nde doğdu. Bir vaizin oğluydu; kendisi de yeni yetmeliğinde üç yıl gönüllü vaizlik yaptı, yaşadıkları yarı özyaşamöyküsel romanı Go Tell It on the Mountain’ın (Git Onu Dağda Anlat) temeli olacaktı. 3 AĞUSTOS 1887: Rupert Brooke doğdu. 1924: Denizin romancısı Joseph Conrad (Karanlığın Yüreği; Lord Jim; Nostromo) ani bir kalp krizi sonucu öldü. 4 AĞUSTOS 1792: İngiliz Romantik şair Percy Bysshe Shelley, Warnham, Sussex’te doğdu. 5 AĞUSTOS 1850: Guy de Maupassant doğdu. 1970: Oyun yazarı Sermet Çağan (Ayak Bacak Fabrikası) öldü. 1991: Orhan Hançerlioğlu öldü. 6 AĞUSTOS 1786: İskoç şair Robert Burns, Jean Armour’la zina ettiği için kilisede cemaat önünde “tekdir edildi”. Kefaret olarak evlenmeyi kabul etmek zorunda bırakıldı; Jean Armour Eylül’de ikiz doğurdu. 1809: Lord Alfred Tennyson doğdu. 1893: “İlk köy romanı” Karabibik’in yazarı Nabizade Nâzım öldü. 1982: Feridun Fazıl Tülbentçi öldü. 7 AĞUSTOS 1804: Şair, sanatçı ve mistik William Blake, William Hayley’ye şöyle yazdı: “Para benden kaçıyor… Kazanç asla eşiğimi geçmiyor.” 8 AĞUSTOS 1918: “Pardayanlar” dizisinin yazarı Michel Zevaco öldü. 1928: Edip Cansever doğdu. 1985: Abdülkadir Bulut öldü. 9 AĞUSTOS 1608: William Ostler, Blackfriars tiyatrosunu bir grup aktöre 21 yıllığına kiraladı. Grupta William Shakespeare de bulunuyordu. 1631: John Dryden doğdu. 10 AĞUSTOS 1912: Virginia Stephen, Leonard Woolf’la evlendi. 1955: Lise ikinci sınıf öğrencisi Yılmaz Pütün (Yılmaz Güney) ilk öyküsünü yazdı: “Yaprak ve Çiçek”. Öykü, aynı yılın Eylül ayında Adana’da, Kemal Film’in Bölge müdürü A. Mithat Konuklar’ın finanse ettiği Doruk dergisinin ilk sayısında yayımlandı. 11 AĞUSTOS 1597: Stratford-upon-Avon’daki kilisenin kütüğüne, William Shakespeare’in tek oğlu Hamnet’in 11 yaşında öldüğü kaydedildi. 12 AĞUSTOS 1827: William Blake (Masumiyet Şiirleri, Cennet ile Cehennemin Evliliği) öldü. 1955: Thomas Mann (Buddenbrook’lar; Lotte Weimar’da; Büyülü Dağ) Zürih’te 80 yaşında, günlüklerinin yirmi yıl boyunca açılmaması için talimat bırakarak öldü. 1999: Can Yücel (1926) öldü. Babası, oğlunun sözleriyle “çağın en güzel gözlü maarif müfettişi”, Hasan-Âli Yücel, “Eskiden Can’a Hasan- Âli’nin oğlu derlerdi, şimdi bana Can Yücel’in babası diyorlar” demişti. 13 AĞUSTOS 1422: İngiliz basımcı William Caxton, Kent’te doğdu. 14 AĞUSTOS 1773: James Boswell’ın karısı, kocası ile büyük dostu Dr. Samuel Johnson’ın ilişkisinden yakındı: “Bir adamın ayı güttüğünü çok gördüm ama, bir ayının adam güttüğünü hiç görmemiştim.” 1956: Şair, oyun yazarı ve tiyatro kuramcısı Bertolt Brecht, Doğu Berlin’de öldü. 1974: Nihad Sami Banarlı öldü. 15 AĞUSTOS 1673: Antoine Galland, İstanbul’da “üç muhtelif mevzudan bahseden Türkçe bir kitap” satın aldı:  Mevzulardan birincisi Ebu Ali Sina ile Ebü’l-Hâris’in harikulâde ve mucizevî tarihleriydi. İkincisi Âdem’den Süleyman’a kadar reislerin ve peygamberlerin hayatlarının bir hulâsası idi. Üçüncüsü de Sultan Süleyman’ın İran’a karşı bir seferinin hikâyesidir ki, bu imparator bu sefer esnasında Van adlı bir kale almıştır.” 1785: Thomas De Quincey (Bir İngiliz Afyonkeşin İtirafları, 1822), Manchester’da doğdu. 1938: Romancı Ayla Kutlu Antakya’da doğdu. 1945: Romancı Mahmut Yesari öldü. 1949: Romancı, “ever-best-seller” Rüzgâr Gibi Geçti’nin yazarı Margaret Mitchell, Atlanta’da 48 yaşında öldü. Ölümüne bir taksinin çarpması sonucu aldığı yaralar yol açmıştı. 17 AĞUSTOS 1864: Hüseyin Rahmi Gürpınar doğdu. 1917: İngiliz şairler Wilfred Owen ve Siegfried Sassoon, Craiglockhart Savaş Hastanesi’nde tanıştılar. Kısa ama yoğun bir dostlukları olacaktı. 1968: Necmettin Halil Onan öldü. 18 AĞUSTOS 1515: Tacizade Cafer Çelebi öldü. 1850: Balzac, Paris’te Fortunee Sokağı’ndaki (bugün Balzac Sokağı) konağında öldü. 21 Ağustos’ta Pere-Lachaise Mezarlığı’na gömüldü. 1917: Tevfik Fikret, ölümünün ikinci yılı dolayısıyla, Aşiyan’da yapılan bir törenle anıldı. Törene katılanlar arasında Mustafa Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, İbrahim Alaattin (Gövsa) ve Tevfik Fikret’in bir süre Türkçe öğretmenliği yaptığı Robert College’in müdürü Dr. Gates de bulunuyordu. 1950: Cesare Pavese günlüğünün son satırlarını yazdı: “Sözler yok, eylem. Artık yazmayacağım.” 26 Ağustos günü de intihar etti. 1958: Vladimir Nabokov’un romanı Lolita ABD’de yayımlandı. 19 AĞUSTOS 1622: Fransız şair ve düşünür Blaise Pascal, Fransa’da Port Royale manastırında 39 yaşında öldü. 1915: Tevfik Fikret öldü. 1936: Federico Garcia Lorca, Franco kuvvetleri tarafından kurşuna dizildi. 20 AĞUSTOS 1890: Gotik öyküler yazarı, Edgar Allan Poe’nun yazınsal mirasçılarının en tanınmışı Howard Phillips Lovecraft, Providence, Rhode Island’da doğdu. 1937’de öldüğünde arkasında kitaplaşmamış elli bir öykü bıraktı; mektuplarının sayısıysa yüz bini aşıyordu. 1904: William Butler Yeats ve Lady Gregory, Dublin’de Abbey Tiyatrosu’nu kurdular. 1920: A.A. Milne’in oğlu ve babasının Winnie the Pooh kitaplarının “özne”si Christopher Robin Milne, Londra’da doğdu. Büyüdüğünde şöyle yakınacaktı: “Bana öyle geliyor ki . . . babam olduğu yere benim çocuk omuzlarıma tırmanarak çıktı.” 1979: Şair Ömer Faruk Toprak öldü. 21 AĞUSTOS 1762: Lady Mary Wortley Montague, Londra’da öldü. Elçilik göreviyle Türkiye’ye atanan kocasıyla birlikte geldiği İstanbul’da gördüklerini betimlediği ve sanat ve ahlak üzerine yargılarını dile getirdiği Türkiye Mektupları (1763) Voltaire ve Samuel Johnson’ın hayranlığını kazanmıştı. Türkiye’den İngiltere’ye götürdüğü sadece bu kitap değil: ülkesine çiçek hastalığını da taşıdı! 1972: Orhan Seyfi Orhon öldü. “Benim gönlüm bir kelebek” dizesiyle başlayan şiirine Nâzım Hikmet “Benim gönlüm bir kartaldır” diye başlayan bir şiirle cevap vermişti. 22 AĞUSTOS 1920: Bilimkurgu yazarı Isaac Asimov Rusya’da Petroviçi’de doğdu. 1985: Turgut Uyar öldü. Can Yücel’in sözleriyle “Şiirimizin en kızıl saçlı levendi”ydi. 23 AĞUSTOS 1896: Hammer Tarihi’nin çevirmeni Mehmed Atâ Bey’in oğlu Ali Nurullah Atâ doğdu: Haldun Taner’in chic buluşuyla “edebiyatımızın eserekli amcası” Nurullah Ataç. 24 AĞUSTOS 1456: Almanya’nın Mainz kentinde Gütenberg İncili’nin (aslında Gütenberg Kitabı Mukaddes’i) basımı tamamlandı. (İbrahim Müteferrika’nın Vankulu Lugati’ni basmasına daha 273 yıl vardı.) 1770: Genç İngiliz şairi Thomas Chatterton, Londra’da kaldığı tavanarasında arsenik içerek intihar etti. Henüz on yedi yaşındaydı; buna karşın, sözde “15. yüzyılda yaşamış Thomas Rowley adında bir keşiş”in ağzından yazdığı şiirlerle İngiliz edebiyat otoritelerini aldatabilmişti. Kendi şiirleriyle geldiği LondraÕda beklediği ilgiyi bulamadı ama Romantikler (Wordsworth, Keats, Shelley, Coleridge -hatta Poe) için doğuştan dehanın bir simgesi olacaktı. Fransız şair Alfred de Vigny, onun yaşamını temel alarak sanatsal yaratıcılık ve önündeki engeller üzerine bir oyun yazdı: Chatterton. Bu oyun, 1943’te Edip Köknel’in Türkçesiyle yayımlandı: Çatterton. 1847: Charlotte Brontë, Jane Eyre’i “Currer Bell” imzasıyla yayınevine gönderdi. 1899: Arjantinli şair, öykü ve deneme yazarı Jorge Luis Borges, Buenos Aires’te doğdu. 1922: Virginia Woolf (kendi yayınevi Hogarth Press’in basmayı reddettiği) Ulysses’in ilk altı bölümünü okuduktan sonra Lytton Strachey’ye şöyle yazdı: “Böyle saçmalık okumadım. . . . Tabii, 652’nci sayfada deha parlıyor olabilir ama şüphelerim var.” 25 AĞUSTOS 1776: İskoç filozof David Hume (İnsan Doğası üzerine Deneme), Edinburgh’da 65 yaşında öldü. 1883: Ralph Waldo Emerson, Cumberland’de Thomas Carlyle’ı buldu ve kendini akşam yemeğine davet ettirdi; böylece ömür boyu sürecek bir dostluk başladı. 1982: Abdülbaki Gölpınarlı öldü. Öldüğünde gazetelerde çıkan ölüm ilanını ölümünden birkaç gün önce kendisi hazırlamıştı. 26 AĞUSTOS 1880: Guillaume Apollinaire, Roma’da Polonyalı anababadan doğdu; asıl adı Wilhelm Apollinaris Kostrowitzki”ydi. 1904: İngiliz romancı ve oyun yazarı Christopher Isherwood (Tek Başına Bir Adam), Cheshire, Disely’de doğdu. 1931-34 arası BerlinÕde Sally Bowles”la yaşadıkları, Isherwood’a birkaç öykü ve I Am a Camera (Ben Bir Kamerayım) oyununu esinledi; bu oyun sonradan Cabaret adıyla müzikal oldu ve filme alındı. 1950: İtalyan şair, romancı ve öykücü Cesare Pavese (Yoldaş, Ay ve Şenlik Ateşleri) Torino’da bir otel odasında uyku ilacı içerek intihar etti. 1984: Amerikalı romancı ve öykücü Truman Capote (asıl adı Streckfus Persons), Los Angeles”ta öldü. 27 AĞUSTOS 1660: John Milton’un yazdığı kitaplar, Kral II. Charles’a saldırdığı için, Londra’da yakıldı. 1770: Georg Wilhelm Friedrich Hegel doğdu. 1871: Ayzenştayn’ın bitirmesi yapımcı tarafından engellenen, sonradan hemen hemen aynı senaryoyla Otto Preminger’nin filme aldığı An American Tragedy’nin (Bir Amerikan Trajedisi) yazarı Theodore Dreiser, Indiana, Terre Haute’ta (ABD) doğdu. 1923: D.H. LawrenceÕın Studies in Classic American Literature (Klasik Amerikan Edebiyatı Üstüne İncelemeler, YKY) New York’ta yayımlandı. 1930: Amerikalı gazeteci ve yorumcu H.L. Mencken (50), “Nasıl Koca Bulursunuz” konulu bir konferans verirken tanıştığı Sara Powell Haardt ile evlendi. 1937: Ali Ekrem Bolayır öldü. 1867’de doğmuştu, Servet-i Fünun şairlerinden ve Namık Kemal’in oğluydu. 1938: Robert Frost, bir deste kâğıdı ateşe atarak, Archibald MacLeish’in şiir dinletisini yarıda bıraktırdı. Neden: şair kıskançlığı! 28 AĞUSTOS 1749: Johann Wolfgang von Goethe, Franfurt-am-Main’da doğdu. 1929: Thomas Wolfe’un romanı Look Homeward, Angel’ın (Eve Doğru Bak Meleğim) yayına hazırlanması tamamlandı. Yazar, yapılan işi “bir file korse giydirmeye” benzetiyordu. 29 AĞUSTOS 1809: Amerikalı şair ve yazar Oliver Wendell Holmes (“Odalı Notilus”), Massachusetts, Cambridge’de doğdu. 1870: Arthur Rimbaud (16), Fransa’nın güneyindeki Charleville kasabasındaki evinden kaçıp, biletsiz trene bindi. Öğretmeni ve ilk destekçisi Georges Izambard, onu yakalayıp evine geri getirdi. Ancak genç Rimbaud on gün sonra yeniden kaçacak, Belçika’ya kadar yayan sürecek bu yolculuğunda ilk önemli şiirlerinden birkaçını yazacaktı. 1962: 88 yaşındaki şair Robert Frost, masraflarını ABD hükümetinin karşıladığı bir iyiniyet gezisi için SSCB’ye gitti. 30 AĞUSTOS 1797: Mary Shelley, Mary Wollstonecraft Godwin adıyla, Londra’da doğdu. Radikal filozof William Godwin ile feminist Mary Wollstonecraft’ın kızıydı, Romantik şair Percy Bysshe Shelley’nin karısı oldu, gotik roman Frankenstein’ı yazdı. 1904: Romancı Henry James (Washington Meydanı), 20 yıl dışarıda yaşadıktan sonra, bir ziyaret için Amerika’ya döndü. 31 AĞUSTOS 1688: John Bunyan (Pilgrim’s Progress [Hac Yolunda; İnanlının Yolculuğu]) Reading’den Londra’ya yağmur altında at sürdükten sonra, Holborn’da bir dostunun evinde öldü; 60 yaşındaydı. 1867: Charles Baudelaire, bir önceki yıl Belçika’daki bir konferans turunda geçirdiği felcin etkisiyle, Paris’te 46 yaşında öldü. 1873: Resmi Ahmet Efendi öldü. 1908: William Saroyan (Aram Derler Adıma), Türkiye’den göçme bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak California, Fresno’da doğdu. 1946: John Hershey’in Hiroshima’sının (Hiroşima) tamamı The New Yorker dergisinde yayımlandı.

  • Temmuz Ayı Edebiyat Ajandası

    1 TEMMUZ 1804: Romancı (ve puro tiryakisi) George Sand (Amandine Aurore Lucie-Dupin) Paris’te doğdu. 1904: Kamus-ı Türkî, Kamusü”l-Âlâm ve Kamus-ı Fransevî yazarı Şemsettin Sami öldü. 1950: Yorgo Seferis, Ankara’da Yunanistan Büyükelçiliği’nde görevliyken, 1900’de doğduğu ve Birinci Dünya Savaşı’ndan beri göremediği İzmir’e geldi: “Hava kararırken yaklaşıyoruz İzmir’e. Bu meltem, kırların bu görünüşü ve bitkilerin kokusu: hepsi öylesine bildik. Sonra, yavaş yavaş şehrin kendisinin görüntüsü beliriyor kafamda. Belleğimde öylesine açık seçik, şimdi ise tanıyamayacağım kadar değişmiş. Tanrım, ne yapacağım?” 1955: Halide Edip Adıvar’ın kocası (ve Osmanlı Türklerinde İlim’in yazarı) Dr. Adnan Adıvar öldü. 2 TEMMUZ 1904: Anton (Pavloviç) Çehov öldü. 1961: Ernest Hemingway, Idaho, Ketchum’da 12 kalibrelik Richardson tüfeğini yere dayadı, namluyu ağızına soktu ve tetiği çekti. 1920’lerin Paris’ini anlattığı A Moveable Feast (Paris Bir Şenliktir) ölümünden sonra, 1964’te çıktı. 1980: Edebiyat tarihçisi Mehmet Behçet Yazar öldü. 3 TEMMUZ 1946: Muzaffer Tayyip Uslu öldü. 1972: Hasan Âli Ediz öldü. Yaptığı çevirilerle Rus klasiklerinin ülkemizde tanınmasına büyük katkıda bulunmuştu. 4 TEMMUZ 1804: Amerikalı romancı Nathaniel Hawthorne (Scarlet Letter [Kırmızı Damga])doğdu. Kısa öykü üzerine getirdiği ilkelerle Poe’yu da etkileyecekti. 1862: Matematik profesörü Charles Dodgson, aralarında on yaşındaki Alice Liddle’ın da bulunduğu üç küçük kızla gittiği piknikte Alice adında bir kızın başından geçenleri anlattı; Alice’in ısrarı üzerine bu öyküyü yazdı. Sonradan Dodgson, Lewis Carroll oldu; öykü de Alice in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında). 5 TEMMUZ 1880: George Bernard Shaw, yazar olmak için, Edison Telefon Şirketi’ndeki işinden ayrıldı – 24 yaşındaydı. 1995: Aziz Nesin öldü. Çatalca’da kendi kurduğu Aziz Nesin Vakfı’nın bahçesine gömülmesini ve mezarının yerinin gizli tutulmasını vasiyet etti. Vasiyeti yerine getirildi. 6 TEMMUZ 1535: Orlando Furioso’nun (Çılgın Orlando) şairi Ludovico Ariosto öldü. 1934: Gazetelerden: “Harry Gold adında, ender kitap hırsızlarıyla çalışan bir Ôhırsızlık mal satıcısı’, New York Halk Kütüphanesi’nden çalınmış bir Poe kitabını almaktan suçlu bulundu. Kitaba 3000 dolar değer biçildi. Bay Gold, Sing-Sing’de 1-2 yıl hapse mahkûm edildi.” 1971: Yayıncı Fahir Onger öldü. 7 TEMMUZ 1852: Sherlock Holmes’un sadık dostu Dr. John Watson’ın geleneksel doğum günü. Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle da 1930’un 7 Temmuz günü öldü. 1975: Reşat Ekrem Koçu öldü. 1993: Rıfat Ilgaz öldü. 8 TEMMUZ 1621: La Fontaine doğdu. 1822: Percy Bysshe Shelley, 29 yaşındayken, İtalya’da La Spezia yakınlarında boğuldu. 18 Temmuz günü Viareggio yakınlarında karaya vuran cesedi, 16 Ağustos günü Lord Byron, James Leigh Hunt ve Trelawney tarafından kumsalda yakıldı. Külleri 7 Aralık günü Roma’daki Protestan Mezarlığına gömüldü. Karısı (Frankenstein yazarı) Mary Shelley, şairin kalbini ipek bir “kefen”e sararak ölene kadar yanında taşıdı. 1981: Romancı (Kerkenez) ve E Yayınları’nın kurucusu Cengiz Tuncer öldü. 9 TEMMUZ 1764: Gotik romanın ilk ve en büyük adlarından, Otranto Castle’ın (Otranto Şatosu) yazarı Ann Radcliffe doğdu. 1842: Nathaniel Hawthorne ve yeni evlendiği karısı, Massachusets, Concorde’a taşındılar ve orada Thoreau’nun kazıp bellediği hazır bir bahçe buldular. 1948: Öykücü Şiir Erkök (Yılmaz), Ankara’da doğdu. 10 TEMMUZ 1871: Marcel Proust, Auteuil’de doğdu. 1992: “Yedi Meşaleciler”in sonuncusu, şair, eleştirmen ve edebiyat tarihçisi Cevdet Kudret öldü. 1991’de Varlık dergisinin 1000. sayısı için düzenlenen gecede “En sona ben kaldım; arkadaşlarım birer birer gittiler. Yaşadığıma seviniyorum ama tek kaldığıma üzülüyorum” demişti. 11 TEMMUZ 1754: İngiliz hekim, hayırsever, edebiyatçı ve yayıncı Thomas Bowdler (ö. 1825), Bath yakınlarında doğdu. 1818’de Shakespeare’i “aile içinde yüksek sesle okunmaya uygun olmayan” kısımları keserek yayımladı (The Family Shakespeare [Aile için Shakespeare]), böylece edebiyat metinlerini ayıklamak anlamına gelen “bowdlerleştirme”  deyiminin doğmasına yol açtı. 1974: 1951 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İsveçli romancı Par Lagerkvist, Stockholm’de öldü. 1978: Eleştirmen ve çevirmen Bedrettin Cömert öldürüldü. 12 TEMMUZ 1536: Deliliğe Övgü’nün yazarı Desiderius Erasmus, İsviçre’de 69 yaşında öldü. Öncelikleri şöyleydi: “Biraz param olduğunda kitap alırım; para artarsa da yiyecek ve giyecek.” 13 TEMMUZ 1914: D.H. Lawrence, 1913 Martında tanıştığı Frieda Weekley ile Londra’da evlendi. 1934: Nijeryalı şair, oyun yazarı ve denemeci Wole Soyinka, Abeokuta’da doğdu. 1959: Ekrem Reşit Rey öldü. 1986: Öykü ve roman yazarı Mehmet Seyda öldü. 14 TEMMUZ 1904: Yiddiş öykü ve roman yazarı Isaac Bashevis Singer, Polonya’da Radzymin’de doğdu. 1978’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alacaktı. 1995: Roman, öykü ve deneme yazarı, çevirmen (D.H. Lawrence’tan çevirdiği Ölen Adam’la 1963 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’nü kazanmıştı) Bilge Karasu (d. 1930, İstanbul) öldü. Ölümünden sonra yayımlanmasını vasiyet ettiği son kitabı Altı Ay Bir Güz, 1996’da çıktı. 15 TEMMUZ 1908: Jean Cocteau’nun (18) ilk şiiri “Les Facades” (Fasadlar), Paris’te çıkan Je Sais Tout (Her Şeyi Biliyorum) dergisinde yayımlandı. 1919: Iris Murdoch, Dublin’de doğdu. 1933: Yaşar Nabi (Nayır) Varlık’ın ilk sayısını çıkardı. Çok güç koşullarda, hatta askerdeyken bile çıkarmayı sürdürdüğü Varlık, Temmuz 2001 sayısında 68 yılı ve 1125 sayıyı geride bırakmış olacak. 1977: Romancı Esat Mahmut Karakurt öldü. 16 TEMMUZ 1951: J.D. Salinger’ın kült romanı The Catcher in the Rye (Adnan Benk: Gönülçelen; Coşkun Yerli: Çavdar Tarlasında Çocuklar), Little, Brown & Company tarafından yayımlandı. 17 TEMMUZ 1790: Adam Smith öldü. 1889: Avukat ve polisiye yazarı Erle Stanley Gardner, Massachusets, Malden’de doğdu. Sayısı yüzü geçen romanlarının çoğunun kahramanı olan korkusuz avukat Perry Mason’ın serüvenleri filmlere ve televizyon dizilerine konu olacaktı. 1961: Vasfi Mahir Kocatürk öldü. 18 TEMMUZ 1811: William Makepeace Thackeray doğdu. 1965: Refik Halit Karay (Memleket Hikâyeleri; Gurbet Hikâyeleri) öldü. 19 TEMMUZ 1876: Hollanda Sömürge Ordusu’nun yeni askeri Arthur Rimbaud, Sunda Takımadaları’na vardı – ve hiç vakit geçirmeden askerden firar etti! 1965: J.D. Salinger’ın yeni öyküsü “Hapworth, 16, 1924”, New Yorker’da yayımlandı. Bu öykü, Carpenters’tan (1963) 34 yıl sonra, Mart 1997’de, Virginia’da kurmaca ve şiir kitapları basan küçük bir yayınevi olan Orchises Press’ten çıktı. Öykü kitap-lık’ın 45. (Ocak-Şubat 2001) sayısında Cem Akaş’ın türkçesiyle yayımlandı. Salinger hâlâ saklanıyor! 20 TEMMUZ 1959: Oyun yazarı Musahipzade Celal (Yedekçi; Aynaroz Kadısı) öldü. 21 TEMMUZ 1796: İskoç şair Robert Burns öldü. Ralph Waldo Emerson’a göre, “Bağımsızlık Bildirgesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Marseillaise, özgürlük tarihinde onun şarkılarından daha ağırlıklı belgeler değillerdi.” 1899: Hemingway, Illinois, Oak Park’ta doğdu. 60. doğum günü İspanya’nın Malaga kentinde bütün dünyadan konukların geldiği bir “şenlik”le kutlandı: Havai fişekler bir palmiye ağacını tutuşturunca, boğa güreşçisi Antonio Ordoñez’in yönetimindeki gönüllü itfaiye birliği de partiye katıldı. 22 TEMMUZ 1983: Mithat Sadullah Sander ile Şükûfe Nihal’in oğlu, Sander Kitabevi ve Sander Yayınları’nın kurucusu Necdet Sander öldü. 1980’li yıllarda kitaba KDV getirilmesine sinirlenmiş ve gazetelere kinayeli ilanlar vermişti. 23 TEMMUZ 1846: Henry David Thoreau, Meksika’yla savaşı protesto etmek için 1 dolarlık seçmen vergisini ödemedi ve hapse atıldı. Kendisini ziyaret edip “Henry, neden burdasın?” diyen arkadaşı Ralph Waldo Emerson’a verdiği “Waldo, sen neden burda değilsin!” yanıtı ünlüdür. Thoreau’nun bu kısa hapis deneyimi “Sivil İtaatsizlik” denemesinin temel kaynağı olacaktı. 1908: “Milli Şair” Behçet Kemal Çağlar doğdu. 1967: Ahmet Kutsi Tecer öldü. 1972: Fosforlu Cevriye’nin yazarı Suat Derviş öldü. 1925: Arif Damar doğdu. 24 TEMMUZ 1802: Baba Alexandre Dumas doğdu. 25 TEMMUZ 1856: Alman hiciv yazarı Stirner (asıl adı Gaspar Schmidt) 49 yaşında şarbondan öldü. 1914: Anais Nin 11 yaşında, ABD’ye gitmek üzere Barselona’dan ayrılmadan önce günlük tutmaya başladı. Günlüğünü ölene kadar sürdürecekti. 1974: Oyun yazarı İsmet Küntay (Evler Evler, 403. Kilometre) öldü. 26 TEMMUZ 1856: George Bernard Shaw doğdu. 90. doğum gününde ziyaretçileri arasında ünlü Scotland Yard detektifi Fabian da vardı. Fabian gelecek kuşaklar için yazarın parmak izlerini almaya çalıştı; ama Shaw’un parmakları öylesine zayıftı ki izleri alınamadı. Shaw “Bunu önceden bilseydim kesinlikle başka bir iş seçerdim” dedi. 27 TEMMUZ 1946: Yazar, bütün bir edebiyat ve sanat kuşağının hamisi Gertrude Stein Paris’te öldü. Alice B. Toklas’a son sözleri “Cevap nedir?” oldu, bir karşılık gelmeyince “O halde, soru nedir?” diye sordu. 1984: Şair İbrahim Zeki Burdurlu öldü. 28 TEMMUZ 1844: İngiliz şair Gerard Manley Hopkins doğdu. 1909: Romancı (Under the Volcano [Yanardağın Altında]) ve şair Malcolm Lowry, Liverpool yakınlarında doğdu. 29 TEMMUZ 1830: Tuileries’yi yağmalayan bir güruhun içinde yer alan Baba Alexandre Dumas, kraliyet apartmanlarında romanı Christine’in bir nüshasını buldu. 30 TEMMUZ 1514: Giorgio Vasari doğdu. 1784: Denis Diderot Paris’te öldü. 1818: Brontë kız kardeşlerin en küçüğü Emily (tek romanı: Wuthering Heights [Rüzgârlı Bayır; Uğultulu Tepeler]), Yorkshire, Thornton’da doğdu. 31 TEMMUZ 1731: Tristram Shandy’nin yazarı Laurence Sterne’in babası Roger Sterne öldü. Sterne 17 yaşındaydı. 1914: Fransız Sosyalist Partisi’nin (1901) ve L’Humanité gazetesinin (1904) kurucusu, yazar, konuşmacı ve devlet adamı Jean Jaurés (d.1859), bir deli tarafından öldürüldü. 1969: İrlandalı oyun yazarı ve denemeci Sean O’Casey’in (1880- 1964) “evrak-ı metruke”si, New York Halk Kütüphanesi tarafından 100.000 dolara satın alındı. Bu belgeler, kütüphaneyi İrlanda edebiyatının yükselişi konusunda bir numaralı kaynak haline getirecekti.

  • Haziran Ayı Edebiyat Ajandası

    1 HAZİRAN 1593: Oyun yazarı, şair ve hükümet ajanı Christopher Marlowe (29), Londra dışındaki Deptford köyünde, meyhanede hesap yüzünden çıkan kavgada kendi hançerinin üstüne düşerek ölümcül biçimde yaralandı. 1826: Şair Adile Sultan doğdu. 2 HAZİRAN 1840: Thomas Hardy doğdu. 1943: Jean-Paul Sartre ile Albert Camus, Sartre’ın Les Mouches (Sinekler) oyununun sahneye konuluşunun ilk gecesinde tanıştılar. Bütün görüş ayrılıklarına karşın süren dostlukları, 1952 yılında tamamen bozulacaktı. 1970: Orhan Kemal öldü. 1991: Ahmed Arif öldü. 3 HAZİRAN 1277: Karamanoğlu hükümdarı Mehmed Bey Türkçeyi resmi dil olarak ilan etti. 1924: Kafka öldü. 1963: Nâzım Hikmet öldü. 1975: Öykücü F(ahri) Celalettin (Göktulga) öldü. 4 HAZİRAN 1933: Ahmet Haşim öldü. 5 HAZİRAN 1871: Aktör ve şair Cahit Irgat öldü. Bir de romanı vardı: Geri Dönemezsin. 6 HAZİRAN 1799: Puşkin doğdu. 7 HAZİRAN 1843: Hölderlin öldü. 1970: E. M. Forster 91 yaşında, Coventry’de öldü. 1980: Henry Miller, California’daki evinde, yayıncısının yanında öldü. 8 HAZİRAN 1809: Thomas Paine öldü. François Villon’u İngilizlere tanıtmış, Doğu dillerinden İngilizceye, Binbir Gece Masalları başta olmak üzere, pek çok çeviri yapmıştı. 1987: Şair Cahit Zarifoğlu öldü. 9 HAZİRAN 1870: İngiliz romancı Charles Dickens öldü. 1974: Guatemalalı şair, yazar ve diplomat Miguel Angel Asturias, Madrid’de öldü. Sayın Başkan adlı romanının ülkesinde bir siyasi barometre gibi olduğunu söylemişti: Kitap, her darbe öncesi toplatılıyordu! 10 HAZİRAN 1966: Hamdullah Suphi Tanrıöver öldü. 1984: Romancı ve şair Halide Nusret Zorlutuna öldü. 1988: Üsküplü şair ve çevirmen Necati Zekeriya öldü. 11 HAZİRAN 1572: İngiliz şair ve Shakespeare’den önceki en iyi oyun yazarı Ben Jonson doğdu. 12 HAZİRAN 1929: Anne Frank Almanya’da doğdu. 1942’de, 14. doğum gününde günlüğüne başlayacaktı. 13 HAZİRAN 1987: Cemil Meriç (kendi sözleriyle: “kendi semasında tek yıldız”), İstanbul’da öldü. 14 HAZİRAN 1811: Tom Amcanın Kulübesi’nin yazarı Harriet Beecher Stowe doğdu. 1933: Jerzy Kosinski doğdu. 15 HAZİRAN 1940: Ruhi Su’nun çok az sayıdaki şiirlerinin ilki Varlık dergisinde yayımlandı: “Ninni”. 1961: Peyami Safa öldü. 16 HAZİRAN 1904: İrlandalı yazar James Joyce, Nora Barnacle’ı sevdiğini “anladı”. Daha sonra, romanı Ulysses, Dublin’de bir 16 Haziran günü geçecek ve bu gün dünya edebiyat tarihinde Bloomsday (Bloom Günü) olarak yerini alacaktı. 17 HAZİRAN 1719: Joseph Addison öldü. 1951: Nâzım Hikmet, Boğaz’dan geçen bir Romen gemisine sığınarak Türkiye’den kaçtı. Kaçışına yardım eden genç akrabası Refik Erduran, büyüyünce oyun yazarı ve gazeteci olacaktı. 18 HAZİRAN 1746: Londra’da bir grup kitapçı Samuel Johnson’a bir sözlük ısmarladı. Ücret: 1575 £. 1902: İdeal bir antiütopya olan Erewhon’un yazarı, İngiliz romancı Samuel Butler öldü. 1936: Kıbrıslı şair Taner Baybars Lefkoşa’da doğdu. 19 HAZİRAN 1623: Fransız düşünür Blaise Pascal doğdu. 1973: Halkbilimci Tahir Alangu öldü. 20 HAZİRAN 1527: Hükümdar (Il Principo) yazarı Niccoló Machiavelli öldü. 1989: Şair ve romancı Hasan İzzettin Dinamo öldü. 1997: Şair Cahit Külebi öldü. 21 HAZİRAN 1905: Jean-Paul Sartre Paris’te doğdu. 1980: Ahmet Muhip Dıranas öldü. 22 HAZİRAN 1898: Erich Maria Remarque, Almanya’da doğdu. 23 HAZİRAN 1901: Ahmet Hamdi Tanpınar doğdu. 24 HAZİRAN 1599: Şair Nev’i öldü. 25 HAZİRAN 1995: Heykelci ve gezgin Hasan Safkan öldü. Motosikletle yaptığı uzun gezinin kitabı Kuzey Afrika’dan Portekiz’e, Ordan Eve yeni çıkmıştı. 26 HAZİRAN 1939: Ford Madox Ford, 32’si roman 81 kitap yazdıktan sonra, Fransa’da 66 yaşında öldü. 1982: Yazar Naci Girginsoy öldü. 27 HAZİRAN 1917: Apollinaire’in oyunu Les Mamelles de Tirésias (Teiresias’ın Memeleri) ilk kez oynandı. Apollinaire bir süre önce bir arkadaşına yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Her şeyi iyice düşündüm taşındım. Daha önce kullandığım doğaüstücülük (surnaturalisme) yerine gerçeküstücülük’ü (surréalisme) kabul etmek daha iyi olacak. Bu gerçeküstücülük deyimi henüz sözlüklerde yok.” Böylece “Gerçeküstücülük” terimi vaftiz edilmiş oluyordu. 28 HAZİRAN 1567: Külkedisi (Cinderella) doğdu. 1712: Jean-Jacques Rousseau doğdu. 1952: Enis Batur EskişehirÕde doğdu. 1966: Fuat Köprülü öldü. 29 HAZİRAN 1989: Tahsin Saraç öldü. 30 HAZİRAN 1685: John Gay doğdu.

  • Nisan Ayı Edebiyat Ajandası

    1 NİSAN 1696: Abbé Prévost (Manon Lescaux)doğdu. 1918: Nigâr Hanım öldü. 1978: Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu öldü. 1980: May Yayınları’nın kurucusu ve sahibi Mehmet Ali Yalçın öldü. 2 NİSAN 1840: Emile Zola doğdu. 1891: Ahmet Vefik Paşa öldü. 1948: Sabahattin Ali öldürüldü. 1985: Behiç Duygulu öldü. 3 NİSAN 1783: Washington Irving doğdu. 4 NİSAN 1774: Oliver Goldsmith öldü. 5 NİSAN 1588: Thomas Hobbes doğdu. 6 NİSAN 1327: Francesco Petrarca (22), Santa Clara kilisesi’nde güzel bir kadın gördü. Hayatı boyunca, “Laura” adını verdiği ve kimliğini hiç açıklamadığı bu kadın için 366 şiir yazacaktı. 7 NİSAN 1600: Baki öldü. 1770: William Wordsworth doğdu. 8 NİSAN 1763: Ragıp Paşa öldü. 9 NİSAN 1821: Charles Baudelaire, Paris’te doğdu. 1882: Dante Gabriel Rossetti öldü. 1951: Sadık Hidayet intihar etti: “Paris’te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Championnet caddesinde buldu aradığını; 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerinin kalıntıları, yanı başında, yerdeydi.” (Bozorg Alevî) 1988: Şevket Rado öldü. 10 NİSAN 1778: William Hazlitt doğdu. 11 NİSAN 1980: Yazar, folklor araştırmacısı ve radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlu öldürüldü. 12 NİSAN 1712: Şair Nabi öldü. 1937: Abdülhak Hamit Tarhan öldü. 1967: İsmail Hami Danişmend öldü. 13 NİSAN 1893: Muallim Naci öldü. 1896: Mustafa Nihat Özön İstanbul’da doğdu. 1914: Orhan Veli Kanık doğdu. 1933: Polonyalı romancı Jerzy Kosinski doğdu. 1942: Ataol Behramoğlu doğdu. 14 NİSAN 1822: Sir Walter Scott, kral IV. George Edinburgh’u ziyaret ederken onu eğlendirdi. Kral, Scott’a bir cam kadeh hediye etti. Scott da kadehi ceketinin cebine koydu. Aynı gün daha sonra bu değerli parçanın üstüne oturdu ve onu kırdı. 1828: Noah Webster’ın anıtsal çalışması, hazırlanması 22 yıl süren American Dictionary of English Language, sonunda yayımlandı. Sözlükte “Amerikanizm” had safhadaydı Ğ daha önce herhangi bir sözlükte görülmeyen 12.000 yeni sözcük. 1889: Tarihçi Arnold Toynbee, Londra’da doğdu. 15 NİSAN 1755: Samuel Johnson’ın “magnum opus”u A Dictionary of the English Language yayımlandı. Johnson şöyle diyordu: “Sözlük saate benzer. En kötüsü hiç olmayanından iyidir, en iyisinin de doğru gitmesini bekleyemezsiniz.” 1843: Henry James doğdu. 1945: Pınar Kür doğdu. 1980: Jean Paul Sartre öldü. 16 NİSAN 1916: Behçet Necatigil doğdu. 17 NİSAN 1790: Benjamin Franklin öldü. 18 NİSAN 1580: Thomas Middleton doğdu. 1980: Suut Kemal Yetkin öldü. 1988: Oktay Rifat öldü. Ertesi gün, İlhan Berk günlüğüne şunları yazdı: “Oktay Rifat öldü. Dünya güzeli bir adamdı… Yazdıkları üstüne başına benzeyen o halis şairlerdendi. Cumhuriyet ilk klasiklerinden birini, dünya da büyük bir şairini yitirdi.” 19 NİSAN 1882: Charles Darwin öldü. 1993: Sabahattin Kudret Aksal öldü. Ölmeden önce “Batık Kent” adıyla yayına hazırladığı son şiirleri aynı yılın Kasım ayında çıktı (YKY). 20 NİSAN 1912: Dracula’nın yazarı Bram Stoker öldü. 1923: Oktay Akbal doğdu. 21 NİSAN 1816: Charlotte Brontë doğdu. 1973: Kemal Tahir öldü. 22 NİSAN 1724: Immanuel Kant, Prusya’daki Königsberg kentinde doğdu. 23 NİSAN 1564: William Shakespeare’in bugün Stratford-upon-Avon’da doğduğu sanılıyor. (1616 yılında aynı gün aynı yerde öldüğü ise kesin olarak biliniyor.) 1616: Shakespeare doğum yeri olan Stratford-upon-Avon’da (olası elli ikinci doğumgününde), Miguel de Cervantes Saavedra ise Madrid’de öldüler. 1695: Henry Vaughan öldü. 1943: Abdülkadir Bulut Anamur’un Akine köyünde doğdu. 24 NİSAN 1815: Anthony Trollope doğdu. 25 NİSAN 1976: Şevket Süreyya Aydemir öldü. 26 NİSAN 1731: Daniel Defoe öldü. 1936: Sami Paşazade Sezai öldü. 27 NİSAN 1759: Mary Wollstonecraft doğdu. 1932: ABD’li şair Hart Crane, bir Guggenheim bursu aldığı Meksika’dan gemiyle dönerken denize atlayarak intihar etti. 34 yaşındaydı. Moby Dick yazarı Herman Melville için yazdığı şiiri şu dizeyle bitirmişti: “Bu destan yaratan ulu gölgeyi deniz koruyabilir ancak.” (Cevat Çapan) 28 NİSAN 1925: T.S. Eliot, Faber & Faber’da, kendisini Lloyd Bank’taki sıkıcı işinden kurtaracak bir görevi kabul etti. 1926: (Nelle) Harper Lee Alabama’nın Monroeville kentinde doğdu. Putizer ödüllü romanı Bülbülü Öldürmek’teki (To Kill a Mockingbird) Dill için çocukluğundaki komşu çocuğu Truman Capote’yi örnek alacaktı. 29 NİSAN 1809: Sümbülzade Vehbi öldü. 1933: Yunanlı şair Konstantinos Kavafis, Mısır’ın İskenderiye kentinde 70 yaşında öldü. 30 NİSAN 1844: Henry David Thoreau, Concorde yakınında balık avlarken, kazayla 300 dönümlük bir ormanı yaktı, 2.000 dolarlık zarara yol açtı. 1877: Alice B. Toklas, San Francisco’da doğdu.

bottom of page